Savaş bloku tökezledi

Sömürgeci cellatların ve uşaklarının işi artık her zamankinden daha zor. ABD önderliğindeki savaş bloku Suriye'ye doğrudan savaş açamadı. Suriye en kritik anda kimyasal silahlar konusunda başlattığı girişimle önemli bir diplomatik başarı kazandı.

Direnişin gücü
El Kaideci ve İhvancı terör çetelerinin istilasına karşı direnmeye devam eden Suriye Obama'nın savaş tehdidi karşısında soğukkanlılığını yitirmedi. Türkiye halkının çetelere üs sağlayan AKP'ye karşı ayağa kalkmasından, Mısır halkının Suriye'ye cihat ilan eden Müslüman Kardeşler diktatörlüğünü devirmesinden de güç alarak her koşulda vatan savunmasını sürdüreceğini bildirdi. Yeni Mısır hükümeti savaşa kesinlikle karşı olduğunu açıkladı. Mısır'ın tavır değiştirmesi, Arap Birliği'nin savaş yanlısı bir karar çıkarmasını engelledi. İlerici Latin Amerika hükümetleri savaşa açıkça karşı çıktı. İran Suriye'yle dayanışmasını sürdüreceğini duyurdu. Rusya ve Çin BM Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin baskılarına baş eğmedi.

Saldırganların içine düştüğü kargaşa
Buna karşılık, dünya kapitalist medyasının koro hâlinde beyin yıkaması bile Amerikan halkını yeni bir savaşa ikna edemedi. ABD egemenleri içinde de savaş konusunda mutabakat sağlanamadı. Zbigniew Brzezinski gibi bir şahin dahi, “Bu savaş Amerikan ulusal çıkarlarına hizmet etmez. Bu savaşı isteyenler, kimi İsrail sağcılarının stratejik anlayışından etkilenmişlerdir. Suriye'de geniş çaplı bölgesel bir savaşın içine çekilmemiz tehlikesi var” dedi.

Üstüne üstlük, ABD'nin en yakın suç ortağı İngiltere parlamentodan savaş kararını geçiremedi. G 20 zirvesinde, Rusya ve Çin'in yanı sıra, Hindistan, Endonezya, Brezilya, Güney Afrika ve İtalya savaşı reddetti. ABD'yle saf tutanlar sadece Fransa, Kanada, Suudi Arabistan ve Türkiye'yle sınırlı kaldı. Bu ülkelere savaş kışkırtıcılığında sınır tanımayan İsrail ve Katar eklendiğinde bile, savaş blokunun ne kadar yalnızlaştığı ortadaydı.

Diplomasi ustalığı
İşte bu noktada Suriye, savaş blokunun “kimyasal silah” bahanesini çürüten teklifini sundu. Rusya'nın da önerisiyle, savaş tehdidinden kesinlikle vazgeçilmesi karşılığında elindeki bütün kimyasal silahları Birleşmiş Milletler denetimine bırakmaya hazır olduğunu ilan etti.

Amerikan yönetimi, barışa değer veren herkesin sevinçle karşıladığı bu teklifi geri çeviremedi. Derin bir hayal kırıklığına uğrayan savaş kışkırtıcısı AKP yönetiminin duygularını dile getiren Bülent Arınç, “Suriye'ye müdahale imkânı maalesef ortadan kalktı” dedi.

Rehavete yer yok
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 27 Eylül 2013 tarihli kararı, direnen Suriye halkının, Suriye halkıyla dayanışma gösteren bölge ve dünya halkları ile bütün barışsever güçlerin zaferidir. Ancak mücadele sona ermedi. Suriye'yi istila eden çeteler hâlâ katliamlarına devam ediyor. Emperyalizm, siyonizm ve gericilik, Suriye'de siyasal ve diplomatik çözüm çağrısında bulunan; “Güvenlik Konseyi, Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne kuvvetle bağlı olduğunu teyit eder” diyen bu kararı boşa çıkarmak için, kuşkusuz, binbir hileye başvuracaktır. Savaş bloku halklarla boy ölçüşmekten vazgeçmeyecektir.

Değişen güç dengesi
Ne var ki, savaş blokunun bu kritik anda geri adım atmak zorunda kalması, dünya egemenleri ile halklar arasındaki güç dengesinin değiştiğini; varlığına, haklarına, yurduna, birliğine, bugününe ve geleceğine sahip çıkan emekçi halkların direniş iradesinin gittikçe daha etkili bir güce dönüştüğünü gösteriyor.

Emperyalizm, siyonizm ve gericilik güç kaybediyor. İşçi sınıfı, şehir ve köy emekçileri, ezilen halklar ayağa kalkıyor. Yeni devrimler dönemindeyiz. Emperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşı ayaklanmalar, isyanlar, ulusal savunma savaşları, sosyal başkaldırılar gündemde. Söz kitlelerde. Söz devrimci, demokratik, ilerici, yurtsever bütün güçlerin birliğini kurmanın can alıcı önemini bilen partilerde.

08 Eki 2013
paylaş