7 Haziran genel seçiminden sonraki siyasal durumu en iyi özetleyen kişi, halkın parlamentoda azınlığa düşürdüğü müstafi AKP hükümetinin başbakan yardımcısı Bülent Arınç oldu. Arınç şöyle dedi: “Sanki seçim yapılmamış gibi. Hükümet bizde, Cumhurbaşkanlığı bizde, Meclis Başkanlığı da yine bizim oldu.”
Üç partinin sınavı
AKP ne zaman sıkışsa imdada koşan ve onu sıkıştığı köşeden kurtaran MHP, daha seçim gecesi AKP’nin iktidarını sürdürmesinin yolunu açtı. AKP’nin HDP’yle veya CHP’yle veya her ikisiyle birlikte hükümet kurabileceğini, kendilerinin muhalefette kalacağını, AKP bu partilerle hükümet kuramazsa gerekirse erken seçime gidilebileceğini açıkladı.
Seçimin ertesi günü HDP, en iyi çözümün AKP-CHP hükümeti olacağını, böyle bir hükümeti destekleyebileceklerini söyledi.
CHP, AKP’siz bir onarım hükümeti çağrısında bulunduysa da, MHP, HDP’nin içeriden veya dışarıdan destekleyeceği bir koalisyona asla razı olmayacağını ilan etti.
MHP’nin bu vetosundan ve Deniz Baykal’ın halkın seçimde açıkça reddettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşüp onu kendince meşrulaştırmasından sonra, CHP de yaklaşımını değiştirdi; AKP’yle bir koalisyona girebileceğini kabul etti.
Bu arada, Meclis başkanlığı seçiminde MHP, AKP’nin adayı İsmet Yılmaz’la birlikte son tura kalan CHP’nin adayı Deniz Baykal’a oy vermeyerek, parlamentonun işleyişi açısından kritik bu görevi AKP’ye hediye etti.
Görev emrini hiçe sayma
Böylece halkın AKP’siz bir hükümet kurma imkânı sağladığı üç muhalefet partisi bu imkânı kullanamadı. AKP’nin devlet gücüyle ve antidemokratik düzenlemelerle elde ettiği 258 sandalyeye karşı halkın bütün baskılara rağmen 292 sandalye kazandırdığı üç parti halkın seçimde kendilerine verdiği görev emrini hiçe saydı. Sadece MHP’nin değil, HDP ve CHP’nin de AKP’nin gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimini aşan bir ufka sahip olmadıkları ortaya çıktı.
Üstelik, AKP’nin on üç yıllık iktidarının ülkeyi çöküşün eşiğine getirdiğini bildikleri ve söyledikleri hâlde üç parti bu kadar kritik bir dönemde Meclis’in iki buçuk ay süreyle tatile çıkmasını kabul etti. İnanılmaz bir vurdumduymazlıkla iktidarı Erdoğan-AKP yönetimine bıraktılar.
Yeni oyun planı
Halkın ta Gezi direnişinden bu yana yönetme meşruiyetini kabul etmediği Erdoğan-AKP yönetimi, muhalefetin güçsüzlüğünden cesaret alarak istediği gibi at oynatmaya başladı. İçeride ve dışarıda çöken politikalarının sonuçlarından kurtulmak ve iktidarını korumak için büyük bir manevraya girişti. Bir yandan yavaş çekimle göstermelik koalisyon görüşmeleri yaparken, bir yandan da kendi oyun planını kurdu.
Oyun planının amacı; halkın gericiliğe, vurgunculuğa ve savaşa karşı ayaklanarak, kitle eylemleri ve son olarak 7 Haziran’daki oylarıyla açıkça ortaya koyduğu iradesini iptal etmek; emekçi kitlelerin Erdoğan-AKP yönetiminden kurtulma kararını geçersiz kılmaktır.
Oyun planında Amerikan emperyalizmine daha da çok teslim olmak, devrimci ve ilerici güçlere baskıyı daha da şiddetlendirmek, içeride ve dışarıda savaş politikasında yeni düzenlemeler yapmak, kendisine yeni müttefikler bulmak, ülkeyi kaosa sürükleyerek korkutulmuş ve kafası karıştırılmış yurttaş kesimlerini kendi yanına çekmek var.
Yeniden biat
Yeni-Osmanlı hayaliyle hizadan çıkıp ABD’ye bölgesel strateji ve taktik dayatmaya kalkan Erdoğan-AKP yönetimi ABD’nin uzun süredir yaptığı baskılara teslim oldu ve Amerika’ya yeniden biat etti. ABD’nin PKK/PYD’yle kurduğu ittifakı ve İran’la gerçekleştirdiği uzlaşmayı dengelemek üzere tekrar bütün rakiplerinden daha Amerikancı oldu. ABD’nin Suriye, Irak ve Ortadoğu’nun bütünündeki önceliklerine harfiyen uyma sözü vererek İncirlik, Batman ve Diyarbakır üslerini Amerikan hava kuvvetlerine kayıtsız şartsız açtı. IŞİD’i açıkça koruma, kollama ve halklara karşı vurucu güç olarak kullanma politikasını Amerikan politikasıyla uyumlu duruma getirdi. Artık tıpkı ABD’nin yaptığı gibi, IŞİD’i hem vuracak, hem de el altından destekleyecek.
Amerikancı-gerici darbe
ABD’yle yaptığı pazarlıkta, Türkiye’nin üslerini ve bütün askerî imkânlarını ABD’ye sunan ve büyük kozu IŞİD’i satan Erdoğan-AKP, karşılığında ABD’den PKK’yi vurma, HDP’yi ezme, şu anda artık kendisine yarar getirmediğini düşündüğü “çözüm süreci”ne son verme iznini kopardı.
Böylece, ülkeyi yönetme yetkisini kaybetmiş bir kadro, ABD’yi arkasına alarak ve muhalefetin zayıflığından yararlanarak halka karşı darbe yaptı.
İş başa düşüyor
20 Temmuz’da Suruç’ta sosyalistlere karşı kontrgerilla katliamıyla başlatılan ve 24 Temmuz’da yürürlüğe konan bu Amerikancı-gerici darbeyle ülke kaosa sürüklenirken, Erdoğan-AKP yönetimi, MHP’nin ve ordu üst yönetiminin desteğini sağladı. CHP’nin sessiz onayını ve TÜSİAD medyasının utanç verici suç ortaklığını elde etti. Seçimde MHP’ye ve HDP’ye kayan oylarını geri almayı hedefleyen Erdoğan-AKP, gasbettiği iktidarı korumayı umuyor.
Seçimden bu yana yaşananlar, ABD’ye ve işbirlikçilerine karşı kararlı mücadele niyeti ve gücü olmayan partilerin çare olmadığını gösteriyor. İş başa düşüyor.
- Hülya Kortun