- Hürriyet
Hatta bir adım daha ileri gidiyorum; size “Putin’in Rusya’sı, AB’den daha güvenilir” dedirtebilirler mi?
Halep’te yapacağını yaptıktan sonra tahliye koridorunu açmaya yanaştı. Daha önce ateş çemberinde aç biilaç sıkışmış yüzbinlerce sivil, haftalarca bombardıman altında imdat çığlıkları atarken değil.
Ve Halep yıkıldıktan sonra yol verdiği o ateşkesi dahi çalıştırtmadı, sözde kaldı.
Sadece bu bile Putin’in dostluğuna güvenerek AB’nin gözden çıkarılıp çıkarılamayacağını görmeye yetmez mi?
Türkiye’nin çabalarıyla sağlanan ateşkes açıklandığı sırada Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi şu açıklamayı yaptı: “Halep’te savaş bitmiştir...”
Yani Moskova, Tahran ve Şam işbirliğiyle katledilen katledilmiş, kurşuna dizilen kurşuna dizilmiş, bombalanan bombalanmış, yakılan yakılmış, yıkılan yıkılmış...
Kalan sağların tahliyesine ancak ondan sonra izin veriliyor.
Türkiye’nin ateşkes için gösterdiği çabayı önemsizleştirmek için söylemiyorum bunu.
80-100 bin can kurtulacaktı o sayede, küçümsemek mümkün mü?
Hayır, Türkiye canla başla elinden geleni yaptı.
Ama Putin’in, işini bitirdikten sonra, göstermelik jestlerle ellerini yıkayıp temize çıkmasına da gönlüm razı değil.
BM Genel Sekreteri, Halep’te yanan insan cesetlerine ait şoke edici görüntüler izlediğini bildiriyor.
Uluslararası Af Örgütü, Halep’ten gelen infaz haberlerinin savaş suçlarına işaret ettiğini belirtiyor.
Doğu Halep’in teslim alınması karşılığında Putin ateşkese ikna oldu diye...
Oradaki katliamlar hiç olmamış gibi mi davranacağız?
İnsanlığa karşı suçları işlenmemiş mi sayacağız?
Tabii ki Rusya’yla devletten devlete iyi ilişkiler kurulmasından yanayım.
Fakat bu, Putin’e toz kondurtmayacak kadar gözü kapalı sırtımızı yaslayabileceğimiz anlamına gelmiyor.
AB ile ABD gibi müttefiklerimizi güvenilmez bulduğumuz bir dünyada, Putin’in Rusya’sını güvenilir, sadık dost gibi mi göreceğiz?
Moskova’nın, terör örgütlerine arka çıkma, onlara kucak açma sicili, AB ile ABD’nin çifte standart sicilinden daha mı temiz diyeceğiz?
Ben diyemem...
Bana “Rusya, AB’den daha güvenilir bir müttefiktir” dedirtemezsiniz.
AB’nin haksızlıklarıyla ilgili bütün çekincelerimi, Rusya’yla iyi geçinme konusundaki bütün gerekçelerimi saklı tutarak yazıyorum.
Moskova’ya karşı hasmane bir tutum takınmayalım elbette.
Ama AB’yle en kötü ilişkileri, en iyi haliyle Rusya’nın dostluğuna feda etmeyelim.
En azından öngörülebilirler, en azından savaş suçları mahkemesini tanımazlık yapmazlar, en azından ellerinden ne beklenip ne beklenmeyeceği kestirilebilir.
Aksini düşünenlere de bir daha düşünmelerini öneririm.
Trump’ın Dışişleri Bakanlığı’na getireceği ismin, Putin’in kadim dostu olduğuna bakarak bir daha düşünsünler.
Exxon Mobil’in CEO’su Tillerson için, Putin’e en yakın birkaç ABD vatandaşından biridir deniyor.
Rus liderin elinden bizzat ‘dostluk nişanı’ almış bir Amerikalı.
Yani Trump’ın başkanlığında Rusya ile ABD arasında muhtemel bir paslaşma dönemi yaşanacak.
Birine karşı diğerine oynamamız zorlaşacak.
ABD’yi Rusya’yla dengelemek gibi bir siyaset seçeneğimiz kalmayacak.
Putin de sıkıştığımızı görüp bizi idare etmeyi takmayacak bugünkü kadar.
İşte o gün Putin’in nasıl pervasızlaşacağını düşünün.
Ankara’nın hassasiyetlerini gözetiyor gibi yapmak için, Haleplilerin kökünü kazıdıktan sonra bile ateşkese kapı açar mı?
Sırf bunun için bile “Putin’in ipiyle kuyuya da inilir, Putin’e güvenilip ABD’ye posta da konur, AB’ye sırt da dönülür” dedirtemezsiniz bana.