- Cumhuriyet
Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise son sınıf biyoloji ders programından “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesini çıkarmasını iki açıdan, tarihsel ve İslâmî olarak değerlendirip tartışalım...
Özellikle “İslâmî” boyutta karşımıza sürpriz sonuçlar çıkacaktır!..
Söze dinbaz cehaletin dünyasında evrim, Darwin ve “maymun” alerjisinin ilk kez karşımıza çıkmadığını, bu bakımdan artık bizim de meseleye dair hayli mürekkep yalamışlıktan mütevellit bir bağışıklığımız olduğunu belirterek giriş yapalım.
***
Mesele yeni değildir ve izi 1970’lere kadar geriye sürülebilir. O dönem “Miliyetçi Cephe” koalisyonunda yer alan Erbakan’ın MSP’sinden devlet bakanı olan Hasan Aksay da evrimin okullarda öğretilmesine ve ders kitaplarında yer almasına karşı sesini şöyle yükseltmiştir:
“Bu milletin evlatları maymundan gelme olduğunu kabul edemez. Allaha şükür, bu sebeple kitapları değiştiriyoruz.”
Evet, mesele yeni değildir ve görüldüğü gibi o zamandan bugüne hem okul kitaplarının dinbazlığa oyuncak edilmesi sürdürülmekte, hem de “maymun mevzusu” aynı cahilane yaklaşımla değerlendirilmektedir.
Çünkü insan, maymundan gelme değil, bizatihi bir “maymun”dur.
***
Biyoloji biliminin canlılar sınıflamasında (“taksonomi”) insan, “primat” denilen ve tüm maymun türlerini kapsayan grubun içine yerleştirilir ve de diğer çokhücreli, omurgalı, memeli canlılardan ayırt edilir.
Bu bakımdan “dinbazlık”, hükmünü dün de bugün de aynı cahilane motivasyonla icra etmekte ve o popüler ama yanlış klişeye (“İnsan maymundan gelmedir”) hem itibar, hem de itiraz etmektedir.
Hoş, “maymundan gelme” lâfzına böyle harlanan dinbaz cehalet, insanın bizzat “maymun olduğu” bilgisini hiç mi hiç içine sindiremeyecektir, o da ayrı mesele! Bu takdirde de sadece evrim düşüncesini, teorisini ve Darwin’i müfredattan çıkarmak yetmez. İnsanı canlı taksonomisinde “primat” takımı içerisinde sınıflayan biyoloji bilimini de müfredattan çıkarmaları gerekir ki endişeniz olmasın, çıkaracaklardır!..
***
Mesele yeni değildir ve 12 Eylül darbesi sonrasında Türk-İslâm Sentezi’ne resmiyet kazandıran cunta ve onunla koordineli ANAP hükümetiyle girilmiş yeni süreçte 1980’lerde de karşımıza çıkar. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler’in gazetelere “Dinçerler Darwin’e savaş açtı” manşetiyle yansıyan bir takım girişimleri ile...
Ancak dinbaz cesaret, o zaman şimdiki kadar rahat at koşturamadığı için okullarda öğrencilere varoluşun “nasıl”ına ilişkin olarak evrimin yanı sıra “Yaratılış” inancının da aynı ağırlıkta aktarımıyla yetinildiği görülür.
***
Mesele yeni değil ama, dikkat, “ithal”dir!
“Evrimsel biyoloji”ye savaş açan “Yaratılışçılık” akımı, bizim Müslüman dünyamıza Batı’dan, ABD’den, protestan-fundamentalist Evanjelizm mezhebinden geçmiştir. Bugün Amerikan karşıtlığı ve nefretiyle adeta “trans”a geçen dinbazlar ne kadar farkında bilinmez, ama bu memlekette “Yaratılışçılık” fikriyatının önü, yine 1980’lerden itibaren, ABD’de bu evrim-karşıtı hareketin başını çeken Henry M. Morris ve Duane Gish gibi isimlerin kitaplarının çevirileriyle açılmıştır.
İslâm’ın ise özde evrimle, evrimsel varoluşla ve evrimci düşünceyle bir problemi yoktur.
Aksine, ki buraya daha da çok dikkat, İslâmiyet’in erken zamanlarından başlayarak yüzyıllar içerisinde evrimci bir varoluş/yaratılış düşüncesini savunan âlimler, mütefekkirler ve mutasavvıflar karşımıza çıkmaktadır.
En heyecanlı yerinde keselim ve “Devamı yarın” diyelim!..