- ABC Gazetesi
Erdoğan 15 gün önce, hiç konusu yokken aniden şöyle demişti: “Esed ile yürümek mümkün değil. Esed devlet terörü estirmiş bir teröristtir.” (hurriyet.com.tr, 27 Aralık 2017)
Aynı günlerde hükümet katındaki kimi temaslar da, bu açıklamanın yeni bir durumla ilgili olduğunu ortaya koyuyordu:
Örneğin Başbakan Binali Yıldırım Suudi Arabistan’a gidip bizzat Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı Türkiye’ye davet ediyordu. Üstelik Yıldırım Riyad’da “konulara bakışımız Suudi Arabistan’la yüzde 90 aynı” diyordu!
Örneğin Erdoğan Afrika gezisi sırasında Almanya ve Hollanda’nın adını vererek AB’yle ilişkileri yeniden geliştirmek istediklerini ilan ediyordu. Yine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “AB’yle yeni bir sayfa açmak istiyoruz” diyordu.
Örneğin ABD’yle vize kısıtlaması aniden karşılıklı kaldırılıyordu. Öğreniyoruz ki, meğer Erdoğan’ın talimatıyla kurulmuş bir “temas grubu” son bir aydır ABD’yle pek çok konuda müzakere yürütüyormuş!
Örneğin Pentagon, Türkiye’nin ABD’li silah üreticisi Raytheon’dan havadan havaya füze alacağını açıklıyordu. (Ve bir hafta sonra Erdoğan ziyaret ettiği Fransa’da da bir füze anlaşması imzaladı, ayrıca 7,5 milyar dolarlık 25 adet Airbus uçak için de imzalar atıldı!)
Örneğin Erdoğan “Biz Suriye’de Rusya ve İran ile nasıl çalışıyorsak ABD ile de o şekilde çalışmak isteriz” diyordu!
RUSYA’DAN AKP’YE İDLİB UYARISI
Tüm bu gelişmeler olurken, Suriye’de sahada çok önemli bir gelişme yaşanmaya başlıyordu: Suriye Ordusu İdlib’de ilerliyordu!
Şam’ın kendi topraklarında yeniden egemenlik kurması, normalde “terör koridoru” sıkıntısını sık sık dile getiren Ankara için çok iyi haberdi!
Fakat öyle olmadı! Zira AKP Hükümeti’nin hâlâ Suriye’de “gizli bir ajandası” vardı ve zaman zaman manşetlere taşınan “82. İl Halep” bir hayal da olsa hâlâ hedefti!
İşte Esad bu koşullarda yine hedef alınıyordu!
Öte yandan Rusya’nın üslerine insansız hava araçlarıyla saldırı düzenlendi! Moskova, haklı olarak bu seviyede bir saldırının, terör örgütlerinin boyunu aştığını savunuyordu.
Rusya Savunma Bakanlığı saldırı sırasında ABD casus uçağının saldırıya uğrayan Rus üsleri Hmeymim ve Tartus arasında uçtuğunu açıklıyordu. (Sputnik, 9 Ocak 2018)
Ve daha önemlisi, Rusya Savunma Bakanlığı 13 adet insansız hava aracının İdlib’den havalandığını açıklıyorlardı! (Sputnik, 10 Ocak 2018)
Moskova, bu şartlarda Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a mektup yazarak, Astana anlaşması gereği sorumlu olduğu İdlib’deki yükümlülüklerini yerine getirmesini istedi! (Sputnik, 10 Ocak 2018)
AKP SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ İSTEMİYOR MU?
Mesele burada da kalmadı!
Suriye Ordusu’nun İdlib’de ilerliyor olması, AKP hükümetinin “gizli ajandasını” zora sokuyordu!
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şu açıklamayı yaptı: “İran ve Rusya sorumluluklarını yerine getirmeli. Garantör olduysanız ki, oldular, rejimi durdursunlar. Bu, basit bir hava saldırısı da değil. Rejim ilerliyor İdlib içinde. Burada niyet farklı.” (Sputnik, 9 Ocak 2018)
Sanki İdlib Suriye’nin değil de AKP’nin toprağıymış gibi, AKP Suriye Ordusu’nun İdlib’de ilerlemesinden rahatsız oluyordu!
Dahası Rusya ve İran büyükelçileri dışişlerine çağrıldı ve rejimin ilerlemesinin durdurulması istendi! (Sputnik, 9 Ocak 2018)
ABD, İSRAİL VE PKK’Yİ MEMNUN EDEN AKP POLİTİKASI
İlk günden beri belirtiyoruz: Meselesi sadece “terör koridoru” olan için en maliyetsiz çözüm sınırı kapatmak ve Suriye Ordusu’nun kendi topraklarında egemen olmasını izlemekti!
AKP hükümeti, meselesinin “terör koridoru” olduğunu(!) söylemesine rağmen bunu yapmadı, Şam’la anlaşmadı ve “gizli ajandaya” uygun hedefi olan bir askerî harekât uyguladı.
Kuşkusuz bu askerî harekâtın da “terör koridorunu” engelleme noktasında yararı oldu, ancak 70 şehidin verildiği maliyetli ve sınırlı/eksik bir çözüm oldu!
En başından beri “önce Şam’la anlaşma” diye ısrar etmemiz bundandı, zira Şam’la anlaşmaya direten bir anlayış, eni sonu kayaya çarpacaktı!
Ve çarptı!
Öyle ki, AKP Hükümetinin şu 10 günlük Suriye politikasından en çok ABD, İsrail ve PKK/PYD memnun olmaktadır!