- Odatv
Lozan Konferansında, Türk heyetinin Fener Rum Patrikhanesinin yurt dışına çıkarılması ısrarına karşı, Patrikhanenin Türk hukukuna tabi olacağı, Türk uyruklu Ortdokosların dini işlemlerinin dışında bir yetkisinin söz konusu olamayacağı teminatı verildi. Bu sözlü teminat üzerine, Patrikhanenin Türkiye dışına çıkarılması gerçekleşmedi.
Türkiye Cumhuriyeti, yakın zamana kadar, Patrikhanenin iç hukuk sınırları içinde kalması, uluslararası teopolitik bir dinamiğe dönüştürülmemesi konusundaki devlet duyarlılığını titizlikle sürdüregelmiştir.
Ulus devlet ve üniter yapı, yaşadığımız günlerin gerçekliği değil, artık mazide kalmış bir devlet mimarisinin hikayesidir. Milli devletin miladı olan 29 Ekim 1923 kuruluş felsefesine sırt çevirmenin ölümcül sonuçları son dönemde birer birer ortaya çıkmaktadır.
TEOPOLİTİK TASARIM
ABD ve AB'nin, Patrikhaneyi Türk hukukuna tabi dini kurum olmaktan çıkarıp, uluslararası platformda hem dinsel, hem siyasal bir aktör haline getirme stratejisinin son derecede başarılı olduğu görülmektedir.
Patriğe yurt dışı ziyaretlerinde devlet başkanı protokolü uygulanmakta, Türkiye'ye gelen ABD ve AB yetkililerince, devlet başkanı protokolü kapsamında ziyaret edilmektedir. Burada Türkiye'ye verilen mesaj son derece açıktır. Türkiye, Patriğin fiili statüsüne uygun bir hukuk düzenlemesine zorlanmaktadır.
UKRAYNA ÖRNEĞİ
Patrikhanenin Türk hukukuna tabi bir kurum olmaktan çıkıp, uluslararası statüye sahip, hukuk ötesi ve hukuk üstü bir kurum haline gelmiş olmasının güncel örneğine biraz daha yakından bakalım.
Ukrayna ile Rusya Federasyonu, deniz ve karasal egemenlik alanları konusunda silahlı çatışmaya dönüşebilecek bir gerilimin taraflarıdırlar. Bu gerilimin artarak devam ettiği günümüzde eninde sonunda faturası Türkiye'ye çıkarılacak görünüşte dini, gerçekte politik bir gelişmeye dikkat çekmenin zamanıdır.
Rusya Federasyonu, milli çıkarları gereği Ortodoks dünyasının Moskova merkezli bir yapı içinde kalmasını arzulamaktadır. Ukrayna'nın, ekonomik ve siyasal anlamda kendisinden kopup batı bloğunun etki alanına girmesinden son derece rahatsızdır. Bu nedenle, Ukrayna Ortodoks Kilisesinin, Moskova merkezli bir hiyerarşi içinde tutulması Rusya için hayati öneme sahiptir.
Batı dünyası ise Ukrayna'nın Moskova'dan siyasal ve ekonomik kopuşun Rusya açısından yarattığı stratejik kaybı, teolojik kopuşla daha da artırmak istemektedir.
FENER'İ VATİKANLAŞTIRMA
Türkiye'nin derin bir aymazlıkla seyrettiği bu sürecin son bir kaç ayına göz atalım.
Fener Patrikhanesi, yasal statüsü izin vermemesine rağmen, 11 Ekim 2018'de Ukrayna Ortodoks Kilisesinin Moskova Rus Ortodoks Kilisesinden ayrılma talebinin kabulüne karar vermişti. 15 Aralıkta ise Kiev'deki Azize Sofya Katedralinde, Kiev Patrikhanesine bağlı Ortodoks Kilisesi, Ukrayna Bağımsız Ortodoks Kilisesi ve Moskova Patrikhanesine bağlı Ortodoks Kilisesi temsilcilerinin katıldığı toplantıyla Ukrayna'da " Yeni Birleşik Bağımsız Ortodoks Kilisesi " kurulmuştu.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Proşenko'nun, bağımsızlık kararının ardından yaptığı açıklama, yorum gerektirmeyecek açıklıktadır: " Bu gün, tarihe kutsal bir gün olarak geçecek. Bu gün Rusya'dan nihai bağımsızlığın elde edildiği gün.Bu, Putinsiz ve Kirillsiz ( Moskova Patriği ) bir kilise".
Yeni yılın 5-6 Ocak günlerinde yaşananlar, stratejiyi kurgulayanlarca son noktanın İstanbul'da konulmasına karar verildiğini gösteriyor. O nedenle 5-6 Ocak'ta neler olmuş biraz daha yakından bakalım:
5 Ocak'ta Fener'de düzenlenen törenle Bartholomeos, Ukrayna Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Epifaniy'e, Ukrayna Ortodoks Kilisesine "Otosefali" kazandıran "Tomos" kararnamesini takdim etti.
6 Ocak programı, saat 08.00 de Patrikhane bahçesindeki Aya Yorgi Kilisesinde Epifaniy'in yönettiği ayinle başladı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Proşenko ve eşi Marina Proşenko'nun katılımı bu ayini tarihi bir adım olarak nitelendiren Bartholomeos'a hak verdiriyor. Bartholomeos, açıklamasının devamında Tomos kararnamesi ile Ukrayna tarihinde yeni bir sayfa açıldığını, uzun yıllar Rusya'ya bağımlı kalan Ukrayna Kilisesinin yeniden bağımsızlık kazandığını söylüyor.
Fener İskelesinden atılan kutsal haçı sudan çıkaran Selanikli Mihail Vosnakidis'e altın haç ödülünün verilmesinin ardından, katılımcılara sürekli çalan çanların ve ilahilerin eşliğinde kutsanmış su ve ekmek dağıtımıyla tören sona eriyor.
İşin kar zarar muhasebesiyle konuyu sonlandıralım isterseniz.
İlk elde Türkiye'nin zarar hanesine yazılacak olanlar; dolanılan hukuku, örselenen saygınlığı, kaale alınmayan varlığıdır.
Fener'in kâr hanesine kaydedilecek olanlar ise Ekümeniklik iddiasına dayanak yapmak isteyeceği bir fırsat yakalamış, Türk hukuk denetiminin fiilen dışına çıkmış olmasıdır.
RUSYA'NIN DÜŞÜRÜLEN TEOLOJİK UÇAĞI
Batı, Rusya Federasyonu'nu sıkıştırmada Ukrayna'yı ekonomik, politik,teolojik bir tramplen olarak görmektedir.Fener Patrikhanesi üzerinden gerçekleştirilen operasyon, aslında Rusya'nın teolojik uçağının düşürülmesidir. Rusya'nın batının bu hamlesine karşı tavrının nasıl şekilleneceğini hep birlikte göreceğiz.
Rus uçağının düşürülmesinin yarattığı sorunların giderilmesine çalışılırken, teolojik uçağın düşülmesinin olası faturasının önümüze nasıl geleceği düşünülmelidir.
Türk hukukuna tabi olması gereken bir kurumun, Türkiye'nin milli çıkarlarının karşıtı uluslararası bir aktör haline getirilirken, yaratacağı olası sorunlar konusunda tanık olunan aymazlığı tarih hiç kuşkusuz not edecektir.
ÇIKARILAN HAÇ BATIRILAN HİLAL
Fener'in kutsal haçının atıldığı Haliç'ten, Selanik'ten gelen Mihail Vosnakidis tarafından çıkarıldığını yukarıda anlatmıştık.
Bizim tarafa gelince, devletin yitirdiği derin hafızasını ve duyarlılığını, gökyüzünden düşürdüğü ay yıldızını bulup çıkaracak birileri hala kaldı mı dersiniz?
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Özbek