- Yakın Doğu Haber
Aşağıda, Mihail Delyagin’in 2012 tarihli önemli bir makalesinin çevirisini sunuyoruz.
Mihail Delyagin, Rusya’nın en önde gelen iktisatçılarından biri. Sovyetler Birliği’nin yıkılışının hemen ardından, üniversiteyi yeni bitirmiş genç bir iktisatçı olarak Medvedev’in de aralarında olduğu bir grup iktisatçıyla birlikte Yeltsin’in uzman iktisatçılar grubunda çalıştı. 1994’te, hükümetin ve ülkenin içinde bulunduğu durum ve liberal iktisatçıların önerilerine bakarak solda, daha ziyade Keynesçi bir iktisat anlayışına yöneldi. 2011’den beri Svobodnaya Mısl (Özgür Düşünce; 1924-1952 arasında Bolşevik, 1952-1991 arasında Komünist, bu tarihte SBKP MK kararıyla Özgür Düşünce adını aldı) genel yayın yönetmeni. Küreselleşmenin Problemleri Enstitüsü başkanı, RF Güvenlik Konseyi nezdinde Bilimsel Konsey üyesi; 2016’dan beri Spravedlivaya Rossiya (Adil Rusya) partisi üyesi ve meclis grup başkanı danışmanı. Delyagin, sol Keynesçi bir iktisatçı olarak refah devletini, doğal kaynaklar ve stratejik alanlarda devlet tekelini, güçlü bir sosyal güvenlik sistemini savunur ve Rusya’nın tecrit edilmişliğinden başka uluslararası hukukun da işlevsiz hale gelmekte oluşu nedeniyle savunma yeteneklerinin güçlendirilmesi gerektiğini savunur.
Mihail Delyagin
Liberalizm: Rusya’yı Yok Etme Teorisi [1]
SSCB’yi yok etmekle birçok ülkede zafer kazanmış olan liberal makroekonomi teorisinin, siyasette liberalizm başlığı altında anlaşıldığı gibi, insanın özgürlüğe ve sorumluluğa yönelişiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Washington mutabakatının dogmalarında yaklaşık çeyrek yüzyıl önce en yoğun suretini almış bulunan ekonomik liberalizmin özü şundan ibarettir: devlet, kendi halkına değil, uluslararası ticarete hizmet etmelidir.
Bunun gerçek dışılığı dünyayı felaket bir küresel krizin çıkmazına sürdü; Washington mutabakatı, zayıf ülkeleri küresel rekabetin katılımcısı olarak değil kaynaklarının zenginliği ölçüsünde hizaya çekmek için modası geçmiş bir ideolojik yapı şeklinde soysuzlaştı.
Rusya’nın özgünlüğü şuradadır: Onun yöneticileri, sanki son çeyrek yüzyıldır zaten ulusal bir ihanet yaşanmamış gibi, sosyoekonomik politikayı liberallerin ellerine verdiler.
Günümüz Rusya liberalizminin gerçeklerle uyumunun derecesini anlamak için, onun en iyi temsilcisi Sergey Aleksaşenko’yu inceleyelim. Kendisi hiç abartmasız en iyi temsilcidir.
1993’ten sonra maliye bakan yardımcısı olan Aleksaşenko, denebilir ki, o zamanki paralel para türlerinden biri olan devlet tahvillerinin vaftiz babasıydı. Devlet tahvillerinin karşılıksız çıkmasına kadar, Merkez Bankası başkan yardımcısıydı; kimi haberlere bakılırsa tahvillerin karşılıksız bırakılmasına yönelik alınan kararda da kilit bir rol oynamıştı. Sonra başarılı bir girişim bankeri ve özel sektörde en üst düzey yöneticilerden oldu. Bugün de en kilit liberal uzmanlardan biri. Yolsuzluğu incelikle bildiğinden onun uzlaşmaz ve sürekli bir eleştirmeni olarak ortaya çıkıyor. Günümüzün liberal makroekonomistleri arasında, devlet ve özel sektör idareciliğinde pratik tecrübeye sahip, bir devlet şirketinin yönetim kurulu üyesi ve aktif siyasetçi olan biricik kimse. Son altı aydır Nemtsov, Yaşin, Navalnıy ve V. Rıjkov’un arkasında protestolarda da ortaya çıkıyor.
Sosyal medyadaki “Kremlin trolleri”nin onu (tabii ki “bütün ilerici kamuoyunun” tekdirini alıp), neredeyse (liberal muhalefeti finanse etme işindeki) ABD dışişleri bakanlığı bütçesinden beslenmekle suçlaması boşuna değil.
Bunlara ek olarak, mükemmel bir polemikçi. Üstelik hata yaptığında herkesi ve her şeyi kafa karışıklığına sürüklemek için kabiliyetini en yüksek seviyede kullananlardan değil; tersine, bunu kabul eden, özür dileyen ve düzeltenlerden.
Peki, bu en iyi liberalin (gerçekten en iyi, tırnak işareti içinde değil) Rusya’ya önerdiği nedir?
İntikamcı olmamak, ama geçmişi de unutmamak gerek
Yolsuzluğun yılmaz bir düşmanı olarak Aleksaşenko, geçmişteki yolsuzluk suçlarının cezalandırılmasına kesinlikle karşı: “İdarenin onca sene memurlara göz yummasının ve kanunun gereğince değil başka türlü yaşamaları için cesaretlendirmesinin suçu memurlarda değil.” [I] Bu özgün tutum, herhalde, Aleksaşenko’nun diğer reformcularla birlikte 1998’de devlet tahvillerinin karşılıksız çıkmasından sonra “GKO piramidi”ne yatırıp yaptığının açığa çıkması.
O zaman bu, yasaların resmi bir ihlali değildi — en azından, ekonomi alanındaki yasalar büyük ölçüde, kendi zenginliklerine sınır koymakla asla ilgilenmemiş bulunan reformcuların ta kendileri tarafından yazıldığı için.
Aleksaşenko, büyük bir gururla, Merkez Bankası Başkan Vekiliyken kimsenin onu asla nüfuzunu kullanarak gizli ticaret yapmakla suçlamadığını yazıyor, ancak bunun ülkemizde tam da o nedenle, ancak daha yakın zamanda suç sayıldığı konusunda ustaca susuyor. 1998’de çıkarların çatışması diye bir kavam yoktu: reformcular malum nedenlerle, bu terimlerin normatif belgelerde görünmemesi için her şeyi yapıyorlardı.
Ülkenin konkordato batağına batmasında en önde gelen reformcuların esas itibariyle devlet parasıyla spekülasyonların devam etmesindeki şahsi menfaatlerinin ne derece rol oynamış olduğunu okur kendiliğinden kolaylıkla düşünebilir.
Merkez Bankası’nın eski başkan yardımcısının yolsuzluk karşıtı tavrının başlıca nedeni de zaten, sadece habersiz “idare”nin kendilerine sunduğu fırsatları kullanmış olan ve bu yüzden, davranışları kınanası olsa da bunlar yüzünden, bizatihi, enerjilerini görünmez engellere ve siyasetin yüceliklerine yoğunlaştırmış “idare” tarafından soruşturulmalarına gerek olmayan talihsiz memurların uzaklaştırılmasıydı.
Böyle geçmişe sahip bir adam elbette kendisini ekonomi düşüncesinin lideri sayabilir; ancak “başarılarından” sonra bu hususta onunla aynı kanaatte olmak, tuhaftır.
Pratik: İmanın sembolü olarak Dünya Ticaret Örgütü ve bütçe açığı
Eğer gerekirse, hatırlatmak mümkün: “DTÖ’ne girmekle Rusyalı tüketiciler kazanacaklar, çünkü bu örgüte girmek, gümrük tariflerinin düşmesi anlamına gelir, Rusya pazarındaki rekabetin artması anlamına gelir, bütün bunlar da fiyatların düşmesine ve ürün kalitelerinin yükselmesine yol açacaktır.” Bu, 90’ların başlarındaki, ucuz ithalatın Rusyalı tüketicilere yararlı olacağı iddialarının birebir aynıdır. Herkes, sonrasında ne olduğunu hatırlayacaktır: Ucuz ithalat, Rusya sanayisini öltürdü, tüketicilerin elindeki parayı azalttı, en ucuz ithal ürününü almak için bile bir şey kalmadı.
Ama Rusya’nın DTÖ’ne tek taraflı şartlarla taşınması, uluslararası iş çevreleri için kârlıydı. Tabii, yirmi sene geçti ve yeni bir kuşak büyüdü, onlar bunu hatırlamıyorlar.
IMF Başkanı Christine Lagarde, bu şartlarda, aynen şöyle diyordu: “Rusya’nın (DTÖ’ne girmekten) hiçbir ekonomik menfaati yok. Zira ülkeniz petrol ve gaz ihraç, mamul madde ithal ediyor.”
“Bütçe dengesi … ciddi ölçüde bozulmuş görünüyor,” [II] açıklaması yaptı Aleksaşenko, Ekim 2011’de, hem de bütçe fazla vermiş ve tam anlamıyla paraya para demezken. Doğru, liberaller bu bütçe fazlasını görmemeye çalışıyorlardı, zira bu durumda, ülkenin gelişmesine yönelik o standart tekerleme: “para yok,” tekerlemesi, artık işlemeyecekti ve onun yerine yenisini bulmaları gerekecekti.
Ama Aleksaşenko, 2012’de, “bütçenin güvenlik yastığı olmadığına” işaret etmeyi sürdürüyor ve bunu, 5 trilyon rubleden çok rezervleri görmezden gelerek yapıyor. Askeri harcamaların kısılmasını ve “demilitarizasyon” talep ediyor, üstelik de uluslararası hukuk apaçık şekilde kaybolup giderken ve ülkenin ekonomisini askeri güçle savunma yetisi yirmi senedir en az onu geliştirmek kadar önemli hale gelirken.
Neyin peşindedir bu liberal, silahsızlanma ve çaresiz kalmaktan başka ülkeyi nereye götürmek istiyor?
[Liberallere göre] Rusya’da doğru politika, popüler olmamak zorundadır!
Aleksaşenko, 90’ların başında Yasin ile birlikte, bütün sıkıntıların bütçe açığından kaynaklandığını ve bütçenin kısılmasının, yani devletin en başta sosyal harcamalarının kısılmasının başarının kapısını açan anahtar olduğunu işleyen bir dizi makale yayınladı. Bu tutum, teorik olarak doğru, ancak kurumların, altyapının ve bir bütün olarak ekonominin geliştirilmesi zaruretinden kopartılıp mutlaklaştırıldığında, Rusya’nın liberal bir şekilde yok edilmesi politikasının bütün temeli burada yatıyordu. 90’ların başında ise, o zamanki problemlerimiz içinde, bu politika, giyotin kullanımını ilaçla tedavi etmeye benziyordu.
Günümüzde ise Aleksaşenko öncelikle, devletin doğru bir şekilde hareket etmesinin muhakkak toplumda “popülerlik bulmaması” anlamına geldiği şeklindeki o tanıdık Gaydar anlayışını sergiliyor. Mesele, insanlara karşı olumsuz bir yaklaşım değil; mesele, liberal bilincin ilk etapta küresel ticaretin menfaatlerine olan kökten oryantasyonu.
Ulusal oryantasyona sahip bir ekonomi için işçi ücretleri, ürüne yönelik talep anlamına gelir. Ancak küresel ekonomi için ücretler, tıpkı bir bütün olarak sosyal harcamalar gibi, minimalize edilmesi gereken gereksiz masraflardır. Bu nedenle, günümüzün Kartaca’sı, yani sosyal güvenlik sistemi, baştan ayağa yıkılmalıdır.
Aleksaşenko’nun görüşüne göre, özellikle, “emeklilik sisteminin reforme edilmesi için sancılı kararlar almak gerekmektedir. Emeklilik yaşının yükseltilmesinin, malulen emekliliklerin kaldırılmasının, emekli maaşlarının artışının sınırlandırılmasının, vergilerin yükseltilmesinin ne bağlamda bağdaştırılabileceğini bilmiyorum.” Burada, Rusya’nın emeklilik sisteminin başlıca, ölümcül eksikleri —Emeklilik Fonu’na zaruri kontrollerin yapılmıyor olması, zorunlu sosyal kesintilerin yüksek oranları ve bunların baskıcı niteliği (bu kapsamda, insanların zenginleştikçe daha az ödeme yapıyor olmaları— bütünüyle görmezden gelinmektedir. Dahası, bu çerçevede vergileri de daha çok artırmak gerekir! Çünkü, emeklilik krizinden “zenginler için vergi cennetinin” tasfiyesi yoluyla çıkış liberaller için kabul edilemezdir.
Küresel ticaretin “öncü piyadesi” olarak hizmet eden liberaller, normal insanların ihtiyaçlarını da genel olarak yok sayma eğilimindedirler. Bu, Aleksaşenko’nun, hayrete düşürücü bir şekilde sosyal güvenlik ve insanların yarınlarına olan güven duygusuna dair her şeyi unuttuğu SSCB ile ilgili söylemlerinde, Yunanistan’ın Avrupa Birliği’nden çıkması yönündeki ısrarlı önerilerinde görülür. Bu, “Yunanistan’ın dış pazarlardaki rekabet yetisini çok daha artırabilir”; bunun halk için bedeli ise liberalleri 1992’de olduğundan daha çok heyecanlandırmaz.
Liberal yaklaşım sadece ekonomide görülmez. Aleksaşenko büyük bir içtenlikle şöyle yazar: “Siyasetçilerin görevi, Moskova sokaklarına çıkan binlerce insanın enerjisini siyasi kâr payı haline getirmektir.” [III] İnsanların hayatını iyileştirmek değil, onlarda daha iyi bir gelecek bilincini yerleştirmek değil, sadece kendisi için siyasi kâr payı yapmak!
Bu içtenlikten ötürü teşekkürler: bu, Rusya liberalizminin hakiki özüdür.
* * *
…
Böylece, en iyi liberaller bile Rusya’yı, düpedüz onu yok etmekle tehdit edecek yeni sosyal çalkantıların cehennemine götürüyorlar.
Uluslararası ticaret için bizim kaderimiz asli bu unsur değil. Kuşkusuz, ekonominiz normal gelişimi için uzmanlar topluluğu zaruridir. Zengin ve çok yönlü biyografileri olan insanlar ise kendi kendileri için kıymetliler: ne de olsa bir musibet bin nasihatten iyidir. Ama bir uzman, bir takım niteliklerle belirlenir: gerçekleşen tahminler ya da ekonomideki durumu hakikaten öngörebildiğini gösteren gerçek şeyler; ayrıca o, ülkenin gelişimine yardımcı olmak zorundadır, onun yok olmasına değil — oysa bu, liberallerin en karakteristik özelliklerinden biridir. Eğer bu şartlar gerçekleşmezse, o zaman bu tür uzmanların faaliyetleri ülkenin gelişimine yardımcı olmaz, daha ziyade onu frenler.
TÜRKÇEYE ÇEVİRENİN AÇIKLAMALARI
GKO, “Kısa Vadeli Devlet Tahvilleri”nin kısaltması. 1993’te Valday’ın hızla kapitalistleşmeye yönelik şok tedbirleri kapsamında 3, 6 ve 12 aylık GKO’lar çıkartıldı. Tahvillerin satışını, nominal değerlerinin altında, Rusya Bankası (Bank Rossiya) yaptı. Tahvilin süresi bittiğinde bunlar maliye bakanlığı tarafından nominal değerleriyle alınacaktı; yani alıcının kârı, alış bedeliyle nominal değer arasındaki fark olacaktı. Ne var ki tahvillerin değeri sabit değildi; bunlar bakanlık tarafından belli aralıklarla tayin ediliyordu. Nitekim 1993-1998 arasında GKO tahvil gelirleri oranı yüzde 30 ila 250 arasında değişiyordu (en yüksek oranına, başkanlık seçimlerinin yapılacağı 1996’da ulaşmıştı; o yıl enflasyon yüzde 21 çıkmıştı). Teknik olarak, GKO’nun çıkartılma nedeni yüksek enflasyondu (1993’te yüzde 840). Bu mantığa göre GKO, tahvil alıcılarının yatırdıkları nakitler sayesinde bütçenin para emisyonunu azaltacaktı. Gerçekten, enflasyon 1996’da yüzde 21, ertesi yıl da yüzde 11’e düştü. Ama Maliye Bakanlığı sıcak para akışını görünce piyasaya GKO sürümünü artırdı. Daha 1996’da GKO, bir piramidi andırıyordu; karşılık ödemeleri ancak yeni GKO’ların satışlarıyla finanse edilebiliyordu. Bu karşılıksızlık durumu ve servet satışı sayesinde GKO spekülasyonları alıp başını gitti. En önemlisi, reel sektörün sermayesi mali sektöre akıyordu ve bu da sanayinin içinde bulunduğu krizi ağırlaştırıyordu. 1997 sonunda GKO satışlarının geliri 32 trilyon rubleye düşmüştü, oysa bunların nominal değeri 272 trilyon rubleyi buluyordu. Aynı yıl Rusya bütçesi 529 trilyon rubleydi ve 95.4 trilyon ruble açık vermişti. Yani GKO satışları artık bütçe açığını kapatacak ciddi bir gelir kaynağı olmaktan çıkmış, nominal değerleri ise bütçenin yarısını bulmuştu. Neticede, 17 Ağustos 1996’da devlet, tahvil karşılıklarını ödeyemeyeceğini duyurdu ve konkordato ilan etti. Bu, 1998’de başlayan ekonomik krizin işaret fişeği oldu.
Delyagin’in bu makalesine konu olan Sergey Vladimiroviç Aleksaşenko, 1995-1998 arasında Rusya Merkez Bankası Başkan Vekilliği yaptı. GKO faciası, öyle görünüyor ki, herkesten çok onun eseridir. Rusya’da liberallerin dışındaki akademik çevrede de genellikle öyle değerlendirilir. Bu dönemde döviz piyasasında işlemler yaptığı ve epey para “kazandığı” da biliniyor. 2013’te, yani Delyagin’in bu makalesini yayınlamasından bir sene sonra Georgetown Üniversitesi’nden aldığı bir “davet”le konuk öğretim görevlisi olarak ABD’ye gitti. Kendi açıklamasına bakılırsa bu kararı almasının en büyük nedeni, Aeroflot yönetim kuruluna tekrar üye olarak seçilmemesiydi. Aynı yıl kamuya ait Birleşik Tahıl Şirketi yönetiminden de uzaklaştırıldı. ABD’nin eski Sovyet ülkelerine yönelik propaganda savaşının en önemli silahlarından biri olan Radio Svoboda’ya göre, “faaliyetlerini Rusya’da sürdürme imkânı kalmadığından” ABD’ye yerleşti. 2014’te, gene Radio Svoboda tarafından, liberal muhalefetin liderlerinden biri olarak Rusya’ya döneceği duyuruldu, Dönmedi. 2017’de hakkında, SSCB nişan ve madalyalarının ABD’ye kaçakçılığını yaptığı iddiasıyla ceza davası açıldı. Aleksaşenko, bununla ilgili açıklama yapmadı.
Makalede adı geçen isimlerden bir başkası olan Boris Nemtsov’a liberal muhalefetin altın çocuğu gözüyle bakılıyordu. 1997’de Yakıt ve Enerji Bakanı, 1997-1998 yıllarında Rusya başbakan yardımcılığı yaptı. Bu dönemde dumada neoliberal ve batıcı “Sağ Güçler Birliği” adlı fraksiyonun da kurucusuydu. 2000’lerin başından itibaren etkisi zayıfladı. 2004’te Ukrayna’da “turuncu devrim” adıyla anılan ABD-Avrupa yanlısı olaylar sırasında, bu güçlerin müttefiki olarak Ukrayna başkanı seçilecek olan Viktor Yuşçenko’yu destekledi. 2004-2009 arasında ünlü oligarklardan Linşits’in Netfyanoy adlı dev tekelin yönetiminde yer aldı. Tekelin aynı adlı bankasının 57 milyar rublelik (2010 kuruna göre 1 milyar 800 milyon dolardan fazla) yasadışı banka işlemlerinde bulunduğu açığa çıkınca, tekelin bankasında hiç çalışmadığını iddia ederek ayrıldı. Ancak 2012’de altıncı sıradan Yaroslavl milletvekili seçilmeyi başarıp dumaya girdi. 2013’te Ukrayna’daki Maydan olaylarını ve karşı devrimi hararetle destekledi. Kırım’ın ilhakı ve bağımsız cumhuriyet olarak Rusya Federasyonu’na bağlanmasına karşı çıktı. Ukrayna’nın Donbas bölgesinde, Kiev’deki Maydan darbesine karşı gelişen direnişe şu ifadelerle karşı çıktı: “Rusya kuvvetleri Ukrayna topraklarından çıkmalı ve kendi başlarına bağımsızlıklarını ilan eden DNR ve LNR’e maddi, propaganda ve askeri yardımı kesmeli.” 27 Şubat 2015’te Moskova’da suikastle öldürüldü. Liberal muhalefet ve batılı ülkeler, altın çocuk Nemtsov’un öldürülmesini bir Kremlin komplosuna bağladılar; ancak eğer kişisel bir hesaplaşma değilse Çeçen islamcılar tarafından yapılmış olması, daha akla yatkın görünüyor.
Rusya liberallerinin başını çeken bu isimlere iktidar yaklaşımını anlamak için, Putin’in 2010’da bir basın konferansı sırasında onları kastederek söylediği şu sözler önemli olabilir:
“Para ve iktidar, başka ne istiyor bunlar? Zamanında ortalığı yıkıp geçtiler, 90’lı yıllarda Bezerovskiy’lerle ve şimdi hürriyetlerinden yoksun bulundukları yerlerde olan … kimileriyle birlikte milyarlar kaldırdılar. Tonla para kaldırdılar, her şeyi harcayıp tükettiler, şimdi de dönmek ve ceplerini doldurmak istiyorlar. Ama bence, eğer bunu yapmalarına izin verirse artık öyle milyarlarla yetinmeyecekler, bütün Rusya’yı satıp tüketecekler.”
Çeviri: Hazal Yalın
[1] Делягин М. Г. Либерализм - теория уничтожения России // Региональные проблемы преобразования экономики. 2012. № 2. С. 14-18.