1 Mayıs’ın örgütlü işçi sınıfı, emek cephesi, bileşik kaplar...

05 May 2019

İlki 1967’de dünya ölçeğinde görkemli bir kutlamaya dönüşmüş, DİSK’in 1967 Taksim Meydanı 1 Mayıs kutlamasından bu yana, en can yakıcıları, kanlı provokasyonları, yasakları, hepsini içinden izlemiş, Cumhuriyet okuru ile paylaşmıştım. İlk kez, yine ayrıntılı gözlemlemiş, ülkelerin işçi sınıflarının, emekçi haklarının konumlarının, aynı zamanda insan hakları, demokrasi, hak-hukuk düzenlerinin aynası olabilme özelliklerini kıyaslı yansıtmayı başaramadım.  Zaman, yer darlığı bahane, kilitlendim kaldım. Kanlı 1 Mayıs’ın en çoklu ölümlerine görsel tanıklığım bile, Cumhuriyet’in en geniş ayrıntılı haberciliğinde engel oluşturmamışken.. Taksim, 1 Mayıs ruhunu yaratan koşullardan günümüze geçiş yapmak istemiştim. Kabaca 1961 Anayasası, 63 sendikal haklar, özgür toplusözleşme düzeni içinde Türkiye işçi sınıfının nasıl büyük bir toplumsal patlamayı gerçekleştirdiği mucizesinden söze girmek gerekiyordu.  Dünyanın en gelişmiş demokrasilerinde dahi işçi sınıfı ve de tüm emeği ile geçinenlerin haklarında, lokomotif sendikaların toplusözleşmeler düzeni içindeki kazanımları, üretici köylüye kadar uzanan, aynı zamanda ülkenin öznel koşullarında örgütsüz, kayıt dışı çalıştırılanlar anlamlı sayılarda varlarsa hepsine yansıyan, işsizliğin oranlarını da belirleyen bir paylaşım düzeni söz konusudur. Çok daha çarpıcısı hak-hukuk düzeni, adalet, demokrasinin sağlıklı işleyişinin belirleyici güçler ilişkilerinin oluşumunda doğrudan güç odakları ilişkileri bağlantılı kopmaz bağlar söz konusu olduğundan. 1 Mayıs’ların o yılın kutlanması biçimleri, etkinliklerine bakılarak ülkelerin hak-hukuk-demokrasi işleyişlerinin karnesi yazılabilir.

***

Sözün kısası bu yılın yakından izlediğim gerçekten çok yüksek katılımlı, çok renkli bir cephe oluşturabilmiş olması nedeniyle Bakırköy üzerinden, tüm Türkiye etkinliklerine ve de dünyaya bakarak söylemek istediğim geçişlerin odağında, 1967’nin örgütlü gücünün ürünü 1 Mayıs ruhundan bugüne geliş vardı.  Dönemin en gelişmiş demokrasilerinde bile 1967’de bizim sendikal örgütlerimizin yakaladıkları çok yüksek oranlı sendikalaşma yoktu. Kabaca kayıtlı işçilerin yüzde 50 üstü doğrudan sözleşmelerle geliştirilmiş haklar düzeninde çalışıyorlardı. Kamu sendikaları, meslek örgütlenmeleri, sendikal hakları yasal yakalamada çok geri konuda olsalar bile, demokratik örgütlenmeleri ile, ülkenin tümü sol siyasal gelişmeler de içinde, örgütlülükle hak arama, demokrasiyi işletebilme başarısında çok hızlı yol almışlardır.  Bugünün 1 Mayıs gerçeği tablosu ise çok trajik. En çok, daha da kötüsü, 12 Eylül sayesinde olsa da, sonrasında Özalizm de içinde, en çok 2002 iktidarları sayesinde yürünen yollarda gelinmiş trajik sonuçlar gündemde. En son verilerle toplu pazarlık hakları ile yürüyebilen çalışanların oranı yüzde 7’lerde. Kayıtlı çalışabilenlerin devasa çoğunluğu için haklar sınırları güdük iş yasaları ile asgari ücret ekseninde. Trajikomik tabloda, işsizlik fonundan en büyük payın, işverenlerin yeni işçi alma karşılığı almaları gerçeği de cabası. Girdi çıktılı trafikte vergilerimizle, primlerimizle bir kirli döngü işletilirken, en çok eğitimli gençler ağırlıklı işsizler ordusu rekorlara koşuyor.  Ama içimde görkemli katılımlı 1 Mayıs kutlamasının bu gerçek sahiplerini alanda görememenin fırtınası var. Asgari ücretli iş bulabilmiş, bu dönemin göreceli şanslı yoğunluğu sayılanlar var ya.. Onlar için 1 Mayıs bayram kutlamaları, tatil toptan yasak. Yasal değil elbette, işini kaybetmemenin baskılı gerçeği ile ancak resmi kurumlarda, belediyelerde çalışanlar için tatil söz konusuydu. Gerisi tekmili birden, günde bilinmez saatler fazlalığı angarya suçu işlenerek, mesai almaksızın çalıştırılıyor olarak.. İşsizler, çoğunluk eğitimli gençler moral değerlerde öylesine diplerdeler ki.. 1 Mayıs alanlarını dolduranlarda çoğunluk hâlâ 1967’den kalmış değerlerin ruhunu yitirmemişlerin örgütlenmeleri, buluşmalarında.. Yaşı bana yakın olanlar duruşları, çıkışlarıyla diğerlerinin örgütlenmelerinde hâlâ başrollerdeler gibi. Bir başarılı aşamada, geçmişte çatışmasız yan yana gelebilmeleri için, ustalıklı yol yürüme ayrımları, hesapları gerekirdi. Şimdi kimseler kimselere kızamayacak gerçeklikte, yan yanalar. Ancak bana göre hâlâ günün gerçeğinden aldıkları çok dersler olsa da, sırt sırta vermenin, dayanışmanın, örgütlülüğünün gücünde zaaflar var.  Gelin görün ki zaten Saray, Cumhur cephesi, demokrasi cephesinin güçlü ittifaklarından çok, kendi çelişkilerinin yumağında, siyasal İslamla yürüme ağırlıklı, hak-hukuk ayaklar altına alınmış olarak, ağır çelişkiler, çarpıklıklar, haksızlıklar üzerinden çöküşleri yaşayıp duruyor..

TümüŞükran Soner - Son yazıları

paylaş