- Cumhuriyet
Önce 6 Mayıs’ta Öcalan’a avukatlarıyla görüşme izni verdiler ve mektubunun kamuoyuna duyurulmasını sağladılar. Özetle iki mesaj veriyordu Öcalan mektubunda: 1. Türkiye için: “Toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç var. Kutuplaşma ve çatışmadan uzak durulmalı.” 2. Suriye için: “SDG (ana omurgasını PYD/YPG’nin oluşturduğu yapı) çatışmadan uzak durmalı. Soruna Suriye’nin bütünlüğü içinde ve anayasal güvence ile çözüm aranmalı. Türkiye’nin hassasiyetlerine duyarlı olunmalı.” AKP’nin açtığı yol ile Öcalan’ın hem Türkiye’de hem Suriye’de uzlaşı mesajı vermesine Cumhur İttifakı’nın milliyetçi kanadından da hemen destek geldi. Bahçeli 11 Mayıs’ta “Bana sorarsanız Öcalan avukatlarıyla görüşsün” dedi. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de bu onayın ardından 16 Mayıs’ta “Öcalan’la görüşme yasağına ilişkin kısıtlama kararı kaldırıldı ve görüşme imkânı getirildi” dedi. Peki AKP’nin tam da 23 Haziran seçimi öncesine gelen bu hamlesi ne anlama geliyor?
HDP’yi sandıktan uzaklaştırmak HDP 31 Mart’ta CHP’nin adayını desteklemiş, bu da AKP’nin İstanbul’u kaybetmesine yol açan etkenlerden biri olmuştu. Şimdi AKP yine bir “Kürt Açılımı” yaparak 23 Haziran’da İstanbul’u mu kazanmak istiyordu? AKP 23 Haziran’da İstanbul’u kazanmak istiyor ama yine bir “Kürt Açılımı” yapmak için hem koşullar uygun değil hem de yeterli zamanı yok. Ancak AKP’nin İstanbul’u kazanması için HDP seçmenlerinin oylarına ihtiyacı yok; HDP seçmenlerinin CHP’ye oy vermemesine ihtiyacı var! Tıpkı 12 Eylül 2010 halkoylamasında olduğu gibi! BDP (HDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş anayasa değişikliği halkoylaması için “evet + boykot = çözüm” formülü ilan etmişti. Yani AKP’nin evet oyu ile BDP’nin hayır cephesine destek vermeyen oy kullanmama tavrı, çözüm getirecekti! O halkoylaması ülkeye felaket getirdi: AKP iktidarını güçlendirerek Cumhuriyet yıkımını hızlandırdı, FETÖ yargıyı tam denetimine aldı, PKK, açılım ile güç kazandı ve güneydoğuda iktidar oldu! İşte bugün de “evet + boykot = çözüm”e benzer bir beklenti içinde AKP; “AKP oyları + HDP’nin seçime gitmemesi = İstanbul” diye hesaplıyor... Bu kadar kısa zamanda bu mümkün mü? HDP seçmeni 31 Mart’ta oy verdiği İmamoğlu’na 23 Haziran’da oy vermekten vazgeçebilir mi? Kuşkusuz zaman dar, ancak İmamoğlu ile Yıldırım arasındaki oy farkı çok az ve Öcalan’ın işaretiyle hareket edecek küçük bir kesim bile yeterli AKP için...
Erdoğan’ın PYD mesajı Fakat AKP-MHP’nin “Öcalan’a başvurması” sadece İstanbul’la ilgili değil. Nitekim Öcalan mektubunda belirtiyor: PYD/YPG’den Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate almasını ve çatışmadan uzak durmasını istiyor! Şundan: AKP Fırat’ın doğusuna askeri harekâtı iptal etti, zira Erdoğan ve Trump’ın ön anlaşmasıyla o bölgede “güvenli bölge” kurulmaya çalışılıyor. Bunun nasıl şekillendirileceği müzakere ediliyor. Öte yandan AKP Fırat’ın batısında sıkışmış durumda. Şam ve Tahran, Moskova’yı sıkıştırıyor ve bir an önce İdlib’e askeri operasyon istiyor. Moskova ise Ankara’yı kaybetmeyen bir ince stratejiyle İdlib’i teröristlerden temizleme yolunu açmaya çalışıyor. AKP ise biliyor ki, İdlib’i kaybederse, sonrasında Afrin’den de çıkmak zorunda kalacak. Dolayısıyla AKP Fırat’ın batısında Rusya ve İran’la, Fırat’ın doğusunda ABD’yle yürüttüğü müzakeresinde asgari kazanç arıyor! Bu sıkışmışlık AKP’yi Fırat’ın doğusunda “PYD’li bir çözüme” götürebilir. Bu olasılığı gören Erdoğan 8 Ocak’ta New York Times’a yazdığı “Türkiye Suriye’de işi halleder” başlıklı makalesinde şöyle demişti: “Suriye Kürtleriyle herhangi bir sorunumuz olmadığını ifade etmek istiyorum. Savaş koşullarında birçok genç Suriyeli’nin seçenekleri olmadığı için PYD/YPG saflarına katıldığını biliyoruz.” Bu mesajın anlamı açıktı: ABD’yle güvenli bölge müzakereleri sürecinde PYD/YPG’nin Türkiye’nin hassasiyetlerine göstereceği özen, AKP’nin bu örgüte bakışındaki katılığı yumuşatabilirdi! Nasılsa daha birkaç yıl önce bu örgütün başı Ankara’da devlet katında ağırlanıyordu! Bakalım Erdoğan bu virajı da dönebilecek mi?!