Atılım / Mayıs 1978
Emperyalizmin saldırganlık örgütü NATO, yeryüzünde tüm gericiliğin baş dayanağıdır. NATO hem barışın, hem de bütün kapitalist ülkelerde demokrasinin düşmanıdır. Nerede NATO’nun çıkarları sarsılıyorsa, orada faşist, neofaşist saldırıların yoğunlaşması, hatta faşist darbelerin yapılması rast gele bir olay değildir. NATO ve onun başı Amerikan emperyalizmi faşist tehlikenin yaratıcısıdır.
CHP yöneticileri bir yandan faşizme karşı olduklarını söylerken, bir yandan do NATO’ya bağlı kalmaktan söz ediyorlar. Bu çelişkidir. CHP ağırlığındaki hükümetin faşizm karşısında eli kolu bağlı kalmasının nedeni burada yatıyor. Bazı sosyalist partiler de yer yer anti-faşist savaşı anti-emperyalist ulusal bağımsızlık savaşından ayırma yolunu tuttular. Bu tutum, örneğin “antiemperyalist olmayan CHP yöneticilerini anti-faşist eyleme çekmek” gerekçesi altında emperyalizme karşı savaşı zayıflatma sonucuna varıyordu.
TKP, bu oportünist tutumları açığa vurdu. Emperyalizme ve faşizme karşı savaşın bütünselliğini savundu. Olaylar, özellikle son gelişmeler, TKP’nin bu politikasını doğruladı. Yurtsever çevreler gözlerini açmaya, emperyalizme boyun eğme politikasını eleştirmeye başladılar. Bu arada TİP, NATO’ya hayır! belgisiyle bir kampanya düzenledi. TKP, tüm anti-emperyalist çıkışları olduğu gibi bu kampanyayı da destekledi. TİP’lileri sürekli eylem birliğine çağırdı.
Böylesi bir eylemin amacı ne olmalıdır? Elbette hiç kimse, bu eylem sonucunda NATO’dan çıkılacağını sanmıyor. Öyleyse, amaç, her şeyden önce, ulusal, demokratik güçlerin böylesi bir belgi çevresinde eylem birliğini sağlamak olmalıdır. İkincisi, yığınlar, böylesi bir belgi ile savaş alanına çıkmalı, kimin anti-emperyalist, kimin emperyalizme boyun eğici olduğunu: örneğin, CHP üst yöneticilerinin ödün politikasını kendi öz deneyleriyle kavramalıdırlar. Son kampanyanın böyle bir amaca yönelmediği parti yöneticilerinin açıklamalarından anlaşılıyor.
Her eylem, o eylemi örgütleyen parti ve kuruluşların yığınları savaş alanına çekme, onlara önderlik etme yeteneğinin ölçütüdür. Bu açıdan, işçi sınıfımızın, emekçilerin, gençliğin yüz binlik gösterilere, genel grevlere gittiği dönemde, eğer “NATO’ya hayır!” belgisiyle yapılan bir kampanya sınırlı kalıyorsa, bu halkımızın NATO’ya hayır belgisine kayıtsız kaldığını göstermez. Hiç bir örgüt, hiç bir parti kendi yetersizliğini, örgütsüzlüğünü yığınların sırtına yüklememelidir. Bu kampanyadan doğru sonuçlar çıkarmak, eylem birliğinin yığınları harekete geçirmedeki rolünü iyice kavramak, sonraki eylemlerin yığınsallığı ve başarısı için zorunluktur.
Ulusal bağımsızlık ve güvenliğimizin düşmanı NATO’ya hayır!
Amerikan emperyalizminin boyunduruğuna son!
Topraklarımızdaki saldırı üsleri sökülsün!
İkili anlaşmalar yırtılsın!
- Atılım