- CRI Türkçe
DEMEK KADAR ABES VE YANLIŞ BİR ŞEY OLAMAZ
“Trump ve Trump gibilerin suçlamasının hiçbir anlamı yok”
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını ilk olarak geçen aralık ayında Çin'in Hubei eyaletinin Wuhan kentinde ortaya çıktı. Salgının tüm dünyaya yayılması ve özellikle Avrupa'daki vaka sayılarının her geçen gün yükselmesi endişeyi artırıyor.
Covid-19 ilk kez Çin'de görülmüş olmakla birlikte gerek en sıkı tedbirlerin alınması gerekse hükümetin ivedilikle hareket etmesi salgının hızlı şekilde kontrol altına alınmasını sağladı. Bugün Çin'in salgınla mücadelesindeki başarısı pek çok ülke için örnek teşkil ediyor. Çin'in bu başarısı batı menşeili bazı medya kuruluşlarını rahatsız ediyor olmalı ki, kısa süre önce yıllardır sürdürdükleri karalama kampanyalarına bir yenisini daha eklediler.
Wuhan'daki Huanan Deniz Ürünleri Pazarı'nın yeniden açıldığına dair haberler peş peşe geldi. Batı kaynaklı bu haber, Türkiye medyasında da yer aldı. "Wuhan'da Bir Pazar" adı ile bir video paylaşıldı. Haberde görüntülerin Çin'den olduğu anlatılıyordu ancak bu görüntülerin Endonezya'dandı. Videoda Endonezya dili konuşuluyor ve Endonezya para birimi ile alışveriş yapılıyordu. Nihayetinde görüntülerin Endonezya'dan olduğu kanıtlandı. Öte yandan, sosyal medyada yer alan "yarasa çorbası"nın Palau'nun yöresel bir yemeği olduğunun da altını çizmek gerek.
Wuhan'daki son durumu, kentte yaşayan salgınla mücadele gönüllüsü Xiao Feng, kısa süre önce Çin Medya Grubu Muhabiri Ma Yuyao'ya aktardı. Xiao Feng, Huanan Deniz Ürünleri Pazarı'nın 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren kapalı olduğunu söyleyerek görüntülerini paylaştı. Bu röportaj asılsız haberlerle gazetecilik yaptığını zannedenlere en iyi yanıt oldu.
"YAŞAMIMIN 45 SENESİNİ DÜNYAYI GEZEREK GEÇİRDİM"
Usta belgeselci, haber fotoğrafçısı ve gazeteci Coşkun Aral, dün sosyal medya hesabından bir video paylaştı. Dikkat çeken videoya sosyal medya kullanıcılarından çok fazla yorum geldi. Aral, videodaki açıklamasında son günlerin sıcak konularından "yarasa çorbası" ve "canlı pazar" başlıklarına da değindi. Farklı coğrafyalarda çektiği belgeselleri uzun yıllardır bizimle buluşturan Coşkun Aral, deneyimlediği yemek kültürlerini CRI Türk Türkiye'ye anlattı.
Yaşamının 45 senesini dünyayı gezerek geçirdiğini belirterek sözlerine başlayan gazeteci Coşkun Aral, Güney-Orta-Kuzey Afrika, Latin ve Güney Amerika ile Uzak Doğu'da farklı yeme biçimlerine tanıklık ettiğini ve tanıklık zamanlarında bu farklı yemeklerden yarasa dâhil olmak üzere yediğini belirtti.
Sosyal medyada dün paylaştığı videoyu 1990'lı yıllarda Endonezya'da çektiklerini dile getiren Aral, görüntülerin Bali yakınlarında yer alan "vahşi hayvan pazarı" olduğunu, pazarda farklı türde maymunlar ile komodo canavarı ve onun benzeri olan kertenkelelerin de bulunduğunu ifade etti.
"BİZİM TOPLUMDA DA ÇOK FARKLI ŞEYLER YENMİŞ"
"Gönüllü olarak bu hayvanları yemem ama 1990'larda belgesel yapmak amacıyla Borneo ormanlarına gittiğimde kabilelerle kaldığım iki ay süresince yarasa yedim." diyen usta belgeselci Coşkun Aral, şunları söyledi:
"Onlar yiyorlar, tabii başka şeyler de yiyorlar. 'O hayvanları neden yiyorlar?' diye araştırdığınız zaman ben medikal alanda uzman değilim fakat hayvansal proteini alamadığımda sindirim sisteminde birtakım sinyaller hissediyorum. Daha önce Hindistan'da da üç ay vegan bölgesinde kaldım. Gökyüzünde uçan kargalara bile bakıp 'acaba yiyebilir miyim?' diye düşünmüştüm. İnsanın böyle bir özelliği var. Bizzat açlık yaşadığım için biliyorum. Açlık insana her şeyi yedirebilir. Her toplumun kendi özgün coğrafyasında geçmişte yedikleri söz konusu olduğunda bizim toplumda da çok farklı şeyler yenmiş. Bırakın yeme tarzlarını 'sakatat' dediğimiz iç organlar gençlik tarafından bugün yenmez ancak benim kuşağım bunları yemek için birbirlerine en iyi restoranları sorar. 'Nerede işkembe, kelle paça, ciğer, dalak, koç yumurtası yenir?' diye. Unutmayalım, kendi öz kültürümüzde ve Orta Asya'dan gelmiş Türk toplumlarının içine girerseniz görürsünüz ki, at eti yenir. Atın farklı yerlerinden yapılan çok özgün yemekler vardır. Bunlardan ötürü ben ne kendi toplumumu ne de başka toplumları suçlayamam. Bugün dünyada bir sürü hayvanın yaşadığı virüs veya bakteriler yüzünden çok ciddi salgınlar olduğu belli. Deli dana hastalığının çıkışı Türk mutfağında kullandığımız dana etinden kaynaklanıyor. Tavuk olmazsa olmazlarımızdan biridir. Kanatlı hayvanlardan her 3-5 yılda bir kuş gribi nedeniyle çok sayıda tavuk imha edilir. Bütün bunlar bilinen şeylerdir. Çünkü nedeni belli!"
"BU SALGIN ÇİN'DEKİ YARASADAN KAYNAKLANIYOR" DEMEK KADAR ABES VE YANLIŞ BİR ŞEY OLAMAZ
Virüsler ile ilgili çok sık bahsedilen mutasyon konusundan söz eden Aral, "Mutasyona uğrayabiliyor. Bizde nasıl bazı şeyler 'kanserojen' denip yemememiz tercih ediliyorsa bazı hayvanları da yediklerinde onların ortaya koydukları kendilerinde zararlı olmayan ama başkasına geçtiğinde zarar verecek virüs ve bakterilerin oluşumu gayet doğaldır. Mesela İbanlarla kaldığım iki ay zarfında birkaç kez maymun ve köpek yedim. Yemek zorunda kaldım. Çünkü bu topluluk başka bir şey yemiyordu. Her gün su seviyesinin yükseldiği yerde bir memeli hayvanın yaşama ihtimali yok. Binlerce yıl gelenekleri gereği bunları yiyorlar. Yerken kesme biçimlerine baktığım zaman bazı bölgelerini atıyorlardı." dedi.
"Dünyanın en pahalı yemeklerinden biri, balon balığı." açıklamasını yapan Coşkun Aral, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizim denizlerimize de gelen balon balığının belirli bölgeleri Japonya'da en zengin mutfaklarda bulunur. Özel aşçıları vardır. Ayda 15-20 bin dolar kazanan aşçılar. Balığın yenecek bölümünü bilirler, yenilmeyecek öldürücü bölümünü ayırırlar. Bütün bunlar varken 'bu salgın Çin'deki yarasadan kaynaklanıyor, Çinliler yüzünden oluyor' demek kadar abes ve yanlış bir şey olamaz. Bugün MERS hastalığı Suudi Arabistan topraklarında yayıldı. O hastalığın ölüm oranı çok daha yüksekti. Virüs develerden geçmişti. Bugün Afrika coğrafyasında Körfez bölgesindeki Müslüman toplumlarda deve eti yenir ve 'iyi et' olarak tanımlanır. Bizde de deve güreşlerinin ardından deve sucuğu yapılır. Hiç kimse de deveden bulaşan bir hastalık korkusunu ve endişeyi bir topluma, topluluğa mal etmez. Ben kabul etmiyorum. Kaz ciğerinin nasıl elde edildiğinin belgeselini yapsam bir sürü insan tepki gösterir ve hayatı boyunca ağzına koymaz. İstanbul'da bazı lokal pazarlar var. Örneğin, ben Siirtliyim. Siirt'te kasaplar etleri dışarıya asarlardı. Mumbarları, kelleleri ve etleri yerlere koyarlardı. Belediye müdahale etti. Daha hijyen ortam sağlandı. Şu an Çin'de de bu pazarlar yasaklandı. Bu alışkanlıktan ötürü insan topluluklarını suçlamak yerine öncelikle gerekçeli olarak bu tür şeylerin artık eskisi gibi olmadığını anlatmamız gerekiyor. 'Suçlamak' ve 'yargılamak' çok yanlış şeyler. Geçmişte yediğimiz ölçeklerdeki yemekleri yediğimizde ya gut oluyoruz ya da yüksek kolesterolden damar sertliğinden hastanelik oluyoruz. Türkiye'nin bazı bölgelerinde fazla et yemekten ötürü neler olduğunu doktorlar bilir. Gerek Trump tarafından yapılan gerekse YouTube'a yüklediğim videodaki eleştirilere baktığımda Çin'in suçlanmasına karşıyım. Umarım Çinli tıp uzmanları yaşanan salgınla ilgili olarak tıbbi açıdan aşı ile ilacın bulunmasında katkıda bulunur ve insanlık tarihinde sık olmasa bile zaman zaman ortaya çıkan bu salgınların sonlandırılmasında sorumluluklarını gerçekleştirirler. Ne kendi toplumumun ne de Uzak Doğu toplumunun yeme biçimlerinden ötürü suçlanmasını ve yargılanmasını asla kabul etmiyorum."
"VİRÜS BİR ŞEKİLDE MUTASYONLA KENDİNİ HATIRLATIR"
Yakın tarihte İspanyol gribi, çiçek ve veba çıktığında dünyada bugünkü gibi bir iletişim ağı olmadığını kaydeden haber fotoğrafçısı Coşkun Aral, bu salgınların Sanayi Devrimi'ni yaşamış Avrupa kıtasında bazı cesur yürekli doktorların riskli arayışları sonucu durdurulduğunu söyledi.
Virüsün insanlık tarihinde çok eski bir tür olduğu bilgisini paylaşan Aral, "Canlı ile canlılığa kavuşan bir olgu diyelim. Çünkü hayvan diyemiyoruz, fosilini bulamadılar. SARS olsun yine benzeri solunum yetersizliğine yol açan MERS olsun bunların tedavileri yapıldı. MERS, çok kapalı bir yerde kaldı. Kendi kendine yani mutasyona uğrayıp çıkabilir. AIDS virüsüyle ilgili geniş araştırma yapmıştım. 30 sene önce insanların ölümlerine tanık olmuştuk. İlk kez insanlar kolektif bir şekilde şu an dünyanın her yerinde olduğu için evine hapsolmuş durumda çünkü bulaşması çok hızlı oluyor. Henüz ilacı da olmadığından bir iş birliği var. Trump'ın sözleri nedeniyle tabii ki Amerikan toplumunu suçlayamayız. Sektörel anlamda ilaç fabrikaları böyle bir ilacın bulunmasında çok gaddarca kapitalist anlayışla birbirlerine girecekler. Ancak her ülke bilimin ne kadar önemli olduğunu görüp kendi bilim insanlarını devreye sokar ve önce tedavi ardından bir aşı teşviki ortaya koyarlarsa bence yaz sonuna kadar yavaşlar. Ancak, virüs bir şekilde mutasyonla kendini hatırlatır diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"TRUMP VE TRUMP GİBİLERİN SUÇLAMASININ HİÇBİR ANLAMI YOK"
"Toplumları 'çocuk toplum' diye tanımlıyorum 'cahil' diyemiyorum çünkü cehaletin bir göstergesi yok." ifadesini kullanan Coşkun Aral, şunları aktardı:
"Bilgiye ilgi duyan insan oranı azaldıkça bu tür vurdumduymazlıklar olabiliyor. Bunu Çernobil'de de görmüştük. Radyasyon görmediği için çay içen bakanımız vardı. Şu anki sağlık bakanımız hekim olduğu için çok değerli. Bilginin kaynağını bulan ortak akılla gündeme getiren ve siyasi çıkarlar gözetilmeksizin kontrol altına alma olayı yaşanıyor. Eksikler var tabii ki. Umre'den dönenler, gecikmiş bir operasyondu. Bilim insanlarının ortak potada toplanmış olan bilgileri değerlendirilip basın ve iletişim kaynaklarıyla verilebilir. Çin'e bazı konularda iş düşüyor. Sonuçta gelişmekte olan bir toplum değil, gelişmiş bir toplum. Defalarca gittiğim için biliyorum. Çin'in uluslararası alandaki güvenini tazelemesi gerekiyor. Bu olayda ortak akılla belki de üniversitelerini ve bilim insanlarını çok daha hızlı şekilde harekete geçirebilirler. Suçlamaları ciddiye almasınlar, Trump ve Trump gibilerin suçlamasının hiçbir anlamı yok."
DÜNYA YENİ BİR DÖNEME GİRDİ
Eğitimciler ve bilim insanlarının sağlıklı iletişim sistemleri kurmasının desteklenmesine dikkati çeken Aral, "Onlar vasıtasıyla toplumların doğru bilgiye ulaşması sağlanıp sınırlamalar ile karantinanın gerekli olduğu hissettirilmeli. Unutmayalım, dünya yeni bir döneme girdi." dedi.
"İnsanoğlunun gözü dönmüşlüğü yüzünden havanın kirlenmesi ile yağmur ormanlarının kesilmesi ile denizlerin kirletilmesi ile kimyasal birtakım oluşumların çok ciddi hacimlerle yeryüzünü kirletmesi ile çok canlı mutasyona uğruyor." diyen usta belgeselci Coşkun Aral, sözlerini şöyle tamamladı:
"Balinaların karınları açıldığı zaman balık yerine plastik küp buluyoruz. Çin dâhil olmak üzere gelişmiş ülkelerin özellikle çevre duyarlılığına sahip olmaları lazım. Her şey milyarder olmak, zengin olmak, çok lüks araba yapmak, çok konforlu plazalara yüksek binalara sahip olmak demek değil. İnsanın kendisi kadar diğer canlılarında normal yaşayacakları alanların olmasına destek olması gerekiyor. Göç hareketleri, yağmur ormanları kesilince başladı. Okyanuslar kirlendiği için ortaya çıkacak çok şey var. Kuzey Buz Denizi eriyor. Milyonlarca yıl önce var olan virüsler ortaya çıkacak. Bu erime doğal değil."
Haber: Tuğçe Akkaş