06 May 2020

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Covid-19 salgını süreciyle ilgili olarak açıklanan “normalleştirme” adımlarını, 5 Mayıs 2020 tarihinde telekonferans ile düzenlenen basın toplantısıyla değerlendirdi.
Basın toplantısında TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman ve TTB Etik Kurul Başkanı Prof. Dr. Feride Aksu Tanık katıldılar. Sağlık Bakanlığı’nca açıklanan veriler doğrultusunda Covid-19 salgın eğrisinde bir düşüş görülse de, salgının hâlâ devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, “normalleştirme” adımlarının epidemiyoloji biliminin gereklerine göre atılması ve rehavete kapılınmaması gerektiği vurgulandı.
“Normalleştirme” adımları epidemiyoloji biliminin gereklerine göre atılmalıdır, halkın ve sağlık çalışanlarının sağlığı korunmalıdır!” başlığıyla gerçekleştirilen açıklamada; “Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de herkes hayatı ileri derecede kısıtlayan bu salgının bir an önce bitmesini istiyor. Covid-19 hastalarının yanı sıra diğer hastalıklarla boğuşan yüzbinlerce hasta tedirgin ve mağdur durumda. Geçimini günlük sağlayanlar başta olmak üzere milyonlarca insan geçim derdi ile birlikte sosyal ve ruhsal sıkıntılarla baş etmeye çalışıyor. Tüm bu gerekçeler Covid-19 salgınına dair kısıtlamaların kalkması ve eski duruma geri dönülmesi yönünde büyük bir beklenti oluşturuyor.
Türk Tabipleri Birliği olarak bizler de herkes gibi bu salgının bir an önce bitmesini, sınırlayıcı ortamın sona ermesini istiyor ve bu beklentiyi anlıyoruz. Bununla birlikte, salgının her aşamasında olması gerektiği gibi bu döneminde de bilimsel verilere uygun adımlar atılmasını zorunlu görüyoruz.
TTB olarak, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) son olarak Avrupa bölgesi için yayımladığı “Covid-19 geçiş sürecinde halk sağlığı önlemlerinin güçlendirilmesi ve uyarlanması” rehberi ve TTB Covid-19 İzleme Grubu tarafından yapılan öneriler doğrultusunda bu aşamadaki değerlendirmemizi ve uyarılarımızı kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
DSÖ’nün söz konusu “Rehberi” salgın sonrasına geçiş döneminde hareket kısıtlılığı uygulamalarını azaltıp, toplumları kalıcı bir biçimde yeniden açarken dikkatli, kararlı ve istikrarlı bir çıkış stratejisi izlenmesi gerektiğini vurguluyor. Kısıtlayıcı önlemlerin dönüşümünün dikkatle ve kanıta dayalı biçimde yürütülmesi gerektiğini ve kısıtlayıcı önlemlerin azaltılması ve geçişin yönetiminin dört temel bileşeni olduğunu belirtiyor:
(1) Karar süreçlerini halk sağlığı ve epidemiyolojik veriler yönlendirmelidir.
(2) Sağlık hizmetleri iki ana kulvarda sürdürülmelidir.
(3) Salgının sosyal ve davranışsal etkilerini, boyutunu önemsemek gerekir.
(4) Salgının bireyler, aileler ve topluluklar üzerindeki yıkıcı etkisini azaltmak için sosyal ve ekonomik destek verilmelidir.” denildi.
Basın açıklamasında öne çıkanlar şöyle:
1. ‘Normalleştirme’ adımları atılırken;
- Karar süreçlerini halk sağlığı ve epidemiyolojik veriler yönlendirmelidir.
- Sağlık hizmetleri iki ana kulvarda sürdürülmelidir.
- Salgının sosyal ve davranışsal etkileri, boyutu önemsenmelidir.
- Salgının bireyler, aileler ve topluluklar üzerindeki yıkıcı etkisini azaltmak için sosyal ve ekonomik destek verilmelidir.
2. Ne günlük hastalığa yakalanan insan sayımız, ne nüfusa oranla yapılan test sayımız, ne PCR testinden bağımsız Covid-19 tanısı alıp tedavi görenlerin sayısı ne de açıklanan resmi vefat sayısı salgının bittiğine ya da çok kısa sürede bitebileceğine dair veri sunuyor.
3. Açıklanan rakamlardaki azalma sevindirici ve umut vericidir. Ancak rehavete kapılınmaması gereklidir.
4. Covid-19 salgınında “normalleştirme” süreci piyasa baskısından uzak, epidemiyolojik veriler doğrultusunda, sürekliliği ve bütünlüğü olan bir bilimsel koordinasyonla uyumlu olmalıdır.
5. Salgın konusunda alınacak kararların popülizmden etkilenmemesi, ayrım yapılmadan insan odaklı olması ve toplumun sağlığı başta olmak üzere bütün insani ekonomik ve sosyal gereksinimlerinin sosyal devlet anlayışıyla karşılanacağı adımları içermesi gerekmektedir.
6. Yeniden bir yaygınlaşma olabileceği de dikkate alınarak, ülkedeki kamu özel bütün hastanelerde, ASM’lerde ve sağlık hizmeti sunulan bütün birimlerde Kişisel Koruyucu Donanım (KKD) bakımından hiçbir gevşeme ve eksiklik yaşanmaması sağlanmalıdır.
DSÖ ayrıca geçiş sürecinde altı temel ölçütün göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtiyor:
1. Covid-19’un bulaşmasının kontrol altına alınmış olduğu kanıtlanmalı.
2. Sağlık sistemi her vakayı tespit edebilmeli, izole edebilmeli, test uygulayıp, tedavi etmeli ve her temaslı kişiyi izleyebilmeli ve karantinaya alabilmeli.
3. Huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri, ruh ve sinir hastalıkları hastaneleri, cezaevleri gibi hassas nüfusun toplu olarak bulunduğu yerlerdeki ve mülteciler gibi dezavantajlı topluluklardaki salgın riski en düşük düzeye indirilmeli.
4. Okullar, fabrikalar, iş yerleri fiziksel mesafe, el yıkama olanakları, solunum hijyeni ve beden ısısı izlemleri vb. gerekli korunma önlemlerini oluşturmalı.
5. Bulaş riski yüksek topluluklara yeni vakaların girişi ve bu topluluklardan dışarıya vaka çıkışının riski yönetilebilir olmalı.
6. Toplumların da bir sesi vardır, geçiş süreci konusunda bilgilendirilmiş, bu sürece katılımları sağlanmış olmalı.
DSÖ salgının dinamiklerini tanımlamak için dört bulaş senaryosu açıklamıştı: Bildirilen vakanın bulunmaması, tek tük vakalar, vaka kümeleri ve toplum bulaşı.
1. Bir ülke ya da ülkenin farklı bölgeleri bu senaryolardan birine uyabilir, bu nedenle önlemler de bölgelerin özelliklerine göre belirlenmelidir. Her ülkeye uyan tek bir geçiş stratejisi olmadığını,
2. Tüm geçiş stratejilerinin halk sağlığı ilkelerini, sosyal ve ekonomik kaygıları gözeterek ve kimseyi dışarda bırakmadan yürütülmesi gerektiğini,
3. Geçiş döneminin aşamalı olması gerektiğini belirtiyor ve uyarıyor.
4. “Koruyucu” önlemlerin iptali savunmasız gruplarda ciddi sonuçlarla hastalığın yeniden dirilmesine yol açabileceğini hatırlatıyor.
Geçiş sürecinde sağlık çalışanları ve sağlık kurumları konusunda akıldan çıkarılmaması gereken:
“DSÖ hangi strateji uygulanırsa uygulansın sağlık çalışanlarının desteklenmesi ve korunmasının hem pandemiye yanıt hem de olağan sağlık hizmetlerinin yürütülmesi açısından çok gerekli olduğunu bir kez daha belirtiyor.”
Sağlık çalışanlarının koruyucu donanım kullanmaya devam etmesi gerektiğini belirterek, vakaların artma olasılığına karşılık hastanelerin hazırlıklı olmasını tavsiye ediyor.
Covid-19 salgınının her aşamasında; ancak bilimsel veriler ışığında, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının büyük çabası ve toplum katılımı sağlanarak başarı sağlanabilir.
Basın toplantısında TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman ve TTB Etik Kurul Başkanı Prof. Dr. Feride Aksu Tanık katıldılar. Sağlık Bakanlığı’nca açıklanan veriler doğrultusunda Covid-19 salgın eğrisinde bir düşüş görülse de, salgının hâlâ devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, “normalleştirme” adımlarının epidemiyoloji biliminin gereklerine göre atılması ve rehavete kapılınmaması gerektiği vurgulandı.
“Normalleştirme” adımları epidemiyoloji biliminin gereklerine göre atılmalıdır, halkın ve sağlık çalışanlarının sağlığı korunmalıdır!” başlığıyla gerçekleştirilen açıklamada; “Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de herkes hayatı ileri derecede kısıtlayan bu salgının bir an önce bitmesini istiyor. Covid-19 hastalarının yanı sıra diğer hastalıklarla boğuşan yüzbinlerce hasta tedirgin ve mağdur durumda. Geçimini günlük sağlayanlar başta olmak üzere milyonlarca insan geçim derdi ile birlikte sosyal ve ruhsal sıkıntılarla baş etmeye çalışıyor. Tüm bu gerekçeler Covid-19 salgınına dair kısıtlamaların kalkması ve eski duruma geri dönülmesi yönünde büyük bir beklenti oluşturuyor.
Türk Tabipleri Birliği olarak bizler de herkes gibi bu salgının bir an önce bitmesini, sınırlayıcı ortamın sona ermesini istiyor ve bu beklentiyi anlıyoruz. Bununla birlikte, salgının her aşamasında olması gerektiği gibi bu döneminde de bilimsel verilere uygun adımlar atılmasını zorunlu görüyoruz.
TTB olarak, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) son olarak Avrupa bölgesi için yayımladığı “Covid-19 geçiş sürecinde halk sağlığı önlemlerinin güçlendirilmesi ve uyarlanması” rehberi ve TTB Covid-19 İzleme Grubu tarafından yapılan öneriler doğrultusunda bu aşamadaki değerlendirmemizi ve uyarılarımızı kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
DSÖ’nün söz konusu “Rehberi” salgın sonrasına geçiş döneminde hareket kısıtlılığı uygulamalarını azaltıp, toplumları kalıcı bir biçimde yeniden açarken dikkatli, kararlı ve istikrarlı bir çıkış stratejisi izlenmesi gerektiğini vurguluyor. Kısıtlayıcı önlemlerin dönüşümünün dikkatle ve kanıta dayalı biçimde yürütülmesi gerektiğini ve kısıtlayıcı önlemlerin azaltılması ve geçişin yönetiminin dört temel bileşeni olduğunu belirtiyor:
(1) Karar süreçlerini halk sağlığı ve epidemiyolojik veriler yönlendirmelidir.
(2) Sağlık hizmetleri iki ana kulvarda sürdürülmelidir.
(3) Salgının sosyal ve davranışsal etkilerini, boyutunu önemsemek gerekir.
(4) Salgının bireyler, aileler ve topluluklar üzerindeki yıkıcı etkisini azaltmak için sosyal ve ekonomik destek verilmelidir.” denildi.
Basın açıklamasında öne çıkanlar şöyle:
1. ‘Normalleştirme’ adımları atılırken;
- Karar süreçlerini halk sağlığı ve epidemiyolojik veriler yönlendirmelidir.
- Sağlık hizmetleri iki ana kulvarda sürdürülmelidir.
- Salgının sosyal ve davranışsal etkileri, boyutu önemsenmelidir.
- Salgının bireyler, aileler ve topluluklar üzerindeki yıkıcı etkisini azaltmak için sosyal ve ekonomik destek verilmelidir.
2. Ne günlük hastalığa yakalanan insan sayımız, ne nüfusa oranla yapılan test sayımız, ne PCR testinden bağımsız Covid-19 tanısı alıp tedavi görenlerin sayısı ne de açıklanan resmi vefat sayısı salgının bittiğine ya da çok kısa sürede bitebileceğine dair veri sunuyor.
3. Açıklanan rakamlardaki azalma sevindirici ve umut vericidir. Ancak rehavete kapılınmaması gereklidir.
4. Covid-19 salgınında “normalleştirme” süreci piyasa baskısından uzak, epidemiyolojik veriler doğrultusunda, sürekliliği ve bütünlüğü olan bir bilimsel koordinasyonla uyumlu olmalıdır.
5. Salgın konusunda alınacak kararların popülizmden etkilenmemesi, ayrım yapılmadan insan odaklı olması ve toplumun sağlığı başta olmak üzere bütün insani ekonomik ve sosyal gereksinimlerinin sosyal devlet anlayışıyla karşılanacağı adımları içermesi gerekmektedir.
6. Yeniden bir yaygınlaşma olabileceği de dikkate alınarak, ülkedeki kamu özel bütün hastanelerde, ASM’lerde ve sağlık hizmeti sunulan bütün birimlerde Kişisel Koruyucu Donanım (KKD) bakımından hiçbir gevşeme ve eksiklik yaşanmaması sağlanmalıdır.
DSÖ ayrıca geçiş sürecinde altı temel ölçütün göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtiyor:
1. Covid-19’un bulaşmasının kontrol altına alınmış olduğu kanıtlanmalı.
2. Sağlık sistemi her vakayı tespit edebilmeli, izole edebilmeli, test uygulayıp, tedavi etmeli ve her temaslı kişiyi izleyebilmeli ve karantinaya alabilmeli.
3. Huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri, ruh ve sinir hastalıkları hastaneleri, cezaevleri gibi hassas nüfusun toplu olarak bulunduğu yerlerdeki ve mülteciler gibi dezavantajlı topluluklardaki salgın riski en düşük düzeye indirilmeli.
4. Okullar, fabrikalar, iş yerleri fiziksel mesafe, el yıkama olanakları, solunum hijyeni ve beden ısısı izlemleri vb. gerekli korunma önlemlerini oluşturmalı.
5. Bulaş riski yüksek topluluklara yeni vakaların girişi ve bu topluluklardan dışarıya vaka çıkışının riski yönetilebilir olmalı.
6. Toplumların da bir sesi vardır, geçiş süreci konusunda bilgilendirilmiş, bu sürece katılımları sağlanmış olmalı.
DSÖ salgının dinamiklerini tanımlamak için dört bulaş senaryosu açıklamıştı: Bildirilen vakanın bulunmaması, tek tük vakalar, vaka kümeleri ve toplum bulaşı.
1. Bir ülke ya da ülkenin farklı bölgeleri bu senaryolardan birine uyabilir, bu nedenle önlemler de bölgelerin özelliklerine göre belirlenmelidir. Her ülkeye uyan tek bir geçiş stratejisi olmadığını,
2. Tüm geçiş stratejilerinin halk sağlığı ilkelerini, sosyal ve ekonomik kaygıları gözeterek ve kimseyi dışarda bırakmadan yürütülmesi gerektiğini,
3. Geçiş döneminin aşamalı olması gerektiğini belirtiyor ve uyarıyor.
4. “Koruyucu” önlemlerin iptali savunmasız gruplarda ciddi sonuçlarla hastalığın yeniden dirilmesine yol açabileceğini hatırlatıyor.
Geçiş sürecinde sağlık çalışanları ve sağlık kurumları konusunda akıldan çıkarılmaması gereken:
“DSÖ hangi strateji uygulanırsa uygulansın sağlık çalışanlarının desteklenmesi ve korunmasının hem pandemiye yanıt hem de olağan sağlık hizmetlerinin yürütülmesi açısından çok gerekli olduğunu bir kez daha belirtiyor.”
Sağlık çalışanlarının koruyucu donanım kullanmaya devam etmesi gerektiğini belirterek, vakaların artma olasılığına karşılık hastanelerin hazırlıklı olmasını tavsiye ediyor.
Covid-19 salgınının her aşamasında; ancak bilimsel veriler ışığında, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının büyük çabası ve toplum katılımı sağlanarak başarı sağlanabilir.
