İşçilerin, iş hayatına dair çalışma yapanların, iş hukukuyla ilgilenenlerin ve sınıf mücadelesi yürütenlerin çok iyi bildiği bir gerçek; Hak gasbı konusunda patronlar hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Güçlerinin yettiği yerlerde iş hayatını düzenleyen kanunları hiçe sayarak işçilerin bölünmüş, zayıf ve güçsüz oluşunu kendi çıkarlarına göre kullanıyor. Maalesef hukuka ve insanlığa sığmayan durumları bile işçiler, üzerlerindeki korku ve çeşitli baskılar yüzünden kabul etmek zorunda kalıyor.
Patronların yaptığı burada yazmadığımız daha birçok hak gasbı olduğunu belirterek bazı hukuksuzlukları sonuçları ile değerlendirelim.
1) Kayıtsız çalıştırma; Her işçinin, işe başladığı gün SGK kaydının patron tarafından yapılması gerekiyor. Kayıtsız çalıştırma, deneme süresi dahi olsa suçtur. Küçük işletmelerin çoğu, kendine kurumsal firma diyenlerin bazıları işçileri kayıtsız çalıştırmaktadır. İşçilerin hem sağlık haklarından yararlanmaları, hem emeklilik hakkı çalınmaktadır. Ayrıca patron SGK primlerini ve gelir vergisini devletten çalmaktadır. Ortada bir iş ilişkisi görünmediği için herhangi bir tazminat almak da zorlaşmaktadır.
2) Düşük maaş gösterme; En yaygın yapılan hak gasbıdır. Birçok patron asgari ücretten daha yüksek maaş alan işçinin maaşını asgari ücret gösterip ödeme yaparken asgari kısmı banka ile farkı ise elden ödemektedir. Burada olası bir ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, işşizlik maaşı ve emeklilik maaşı gerçeğinden düşük olmaktadır. SGK primi ve gelir vergisi olması gerekenden daha düşük yatmaktadır, devlete gidecek para patronun cebinde kalmaktadır.
3) 25/2 maddesinin kötü niyetle kullanılması; En yaygın kullanılan bir diğer hak gasbıdır. İş Kanununun 25/2. maddesi patronlara işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymaması durumunda derhâl tazminatsız ve işsizlik maaşı da alamayacak şekilde işten atma yetkisi vermektedir. Bu maddeye dayanarak işten atmaların neredeyse tamamı gerçek nedeni gizlemektedir. Patron işçiye kıdem tazminatı vermemek, olası bir örgütlenme ve sendikal faaliyeti durdurmak için bu maddeyi kötü niyetli olarak kullanmaktadır. Sonucunda işçinin tazminat hakları gasbedilmekte ve işsizlik maaşı da engellenmektedir.
4) Kısa çalışma ödeneğini çalma; Kısa Çalışma Uygulaması, "Genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hâllerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlayan bir uygulamadır" denilerek tanımlanmıştır. Covid-19 etkisiyle yapılan kısa çalışma başvurularında, son 60 gün hizmet akdine tabi olmak kaydıyla son 3 yıl içinde 450 gün prim ödemiş olması şartı aranmaktadır. Son 12 ay içinde alınan ücret üzerinden ortalama günlük brüt ücretin yüzde 60'ı ödenecektir. Brüt asgari ücretin 1.5 katını geçemeyecektir. Yani bu durumdaki işçiler, aldıkları ücrete göre 1750 TL ile 4350 TL arasında kısa çalışma ödeneği alacaktır. Kısa Çalışma Ödeneği şartları uymadığı için kabul edilmeyen ya da işten 15 Mart 2020 sonrası çıkartılan işçiler ise 1168 TL ücretsiz izin ödeneği alacak.
Bazı patronların faaliyetleri durdurmuş gibi gösterip bu ödeneklere başvurduğu ama işçilerin eskisi gibi çalışmaya devam ettiği patronların ödenek ile maaş arası farkı ödediği duyulmaya başladı. Patron hem üretimi devam ettiriyor, hem sigortayı ödemiyor, hem de işçinin işsizlik fonundan alacağı parayı gasbediyor.
Bunların hepsi örgütlü bir karşı koyuş ve hukuki mücadele ile geri alınabilir. Ama patronların iyi niyetli olmadığını bilip baştan bunlara izin vermemeliyiz. Biz izin verdikçe daha fazlasını alacaklardır.
Saydıklarımızın dışında en az bunlar kadar önemli; fazla mesai ücreti gasbı, ‘İSG’ önlemlerinin alınmaması, e-devlet şifresinin zorla ve tehditle alınması, zorla istenmeyen sendikaya üye yapma ya da sendika üyeliğinden istifa ettirme, taciz, baskı, angarya, sürgün vs. uygulamalar patronlar tarafından iş kanunları hiçe sayılarak uygulanmaktadır.
Bütün bunları çalışma yaşamını denetlemesi gereken Bakanlığa ve görevlilerine sormak isteriz, bunlardan haberiniz yok mu? Neden bir işçi haksız bir şekilde işten atıldığında müdahale etmiyorsunuz? İşsiz kalmasına, gelirsiz kalmasına göz yumuyorsunuz? İşçi bunun tersi olduğunu ispatladığında, patronun kötü niyetli olduğu, ahlaksız olduğu ortaya çıktığında işçiyi gelirsiz bıraktığınız gibi neden patronları da gelirsiz bırakmıyorsunuz? İşsiz kalmanın, aç kalmak demek olduğunu bilmiyor musunuz?
Aslında bütün bu soruların cevaplarını biliyoruz. Bu hak kayıplarının işçilerin örgütlü olmadığı, sendikanın olmadığı toplu iş sözleşmesi yapılamayan işyerlerinde olduğunu da biliyoruz. İşçiler örgütlü olduğu, sendikalı olduğu işyerlerinde patronların bu uygulamalarına izin vermiyor.
Kaybettiklerimizi almak için, var olanı korumak için, yeni haklar için mücadele tek seçenektir.
Bugün sahip olduğumuz bütün hakları işçi sınıfımızın önderleri, gerçek anlamda canla başla mücadele ederek kazanmıştır. Korumak için de mücadele etmek gerekiyor. Yapılmak istenen veya yapılan hak kayıplarını kabullenmemeli, patronlara teslim olmamalıyız. Bize düşen görev kazanılanı korumak ve yeni haklar için mücadele etmektir. Bunun için de en önemli araç kendi öz örgütümüz olan sendikalardır. Sendikaya sadece başımız sıkıştığında değil, işe başlarken çalışırken gitmeliyiz. Mücadeleye sendika ile başlamalıyız. Bu da yetmez sendikaları denetlemeli, karar organlarında görev almalıyız...
Patronların yaptığı burada yazmadığımız daha birçok hak gasbı olduğunu belirterek bazı hukuksuzlukları sonuçları ile değerlendirelim.
1) Kayıtsız çalıştırma; Her işçinin, işe başladığı gün SGK kaydının patron tarafından yapılması gerekiyor. Kayıtsız çalıştırma, deneme süresi dahi olsa suçtur. Küçük işletmelerin çoğu, kendine kurumsal firma diyenlerin bazıları işçileri kayıtsız çalıştırmaktadır. İşçilerin hem sağlık haklarından yararlanmaları, hem emeklilik hakkı çalınmaktadır. Ayrıca patron SGK primlerini ve gelir vergisini devletten çalmaktadır. Ortada bir iş ilişkisi görünmediği için herhangi bir tazminat almak da zorlaşmaktadır.
2) Düşük maaş gösterme; En yaygın yapılan hak gasbıdır. Birçok patron asgari ücretten daha yüksek maaş alan işçinin maaşını asgari ücret gösterip ödeme yaparken asgari kısmı banka ile farkı ise elden ödemektedir. Burada olası bir ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, işşizlik maaşı ve emeklilik maaşı gerçeğinden düşük olmaktadır. SGK primi ve gelir vergisi olması gerekenden daha düşük yatmaktadır, devlete gidecek para patronun cebinde kalmaktadır.
3) 25/2 maddesinin kötü niyetle kullanılması; En yaygın kullanılan bir diğer hak gasbıdır. İş Kanununun 25/2. maddesi patronlara işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymaması durumunda derhâl tazminatsız ve işsizlik maaşı da alamayacak şekilde işten atma yetkisi vermektedir. Bu maddeye dayanarak işten atmaların neredeyse tamamı gerçek nedeni gizlemektedir. Patron işçiye kıdem tazminatı vermemek, olası bir örgütlenme ve sendikal faaliyeti durdurmak için bu maddeyi kötü niyetli olarak kullanmaktadır. Sonucunda işçinin tazminat hakları gasbedilmekte ve işsizlik maaşı da engellenmektedir.
4) Kısa çalışma ödeneğini çalma; Kısa Çalışma Uygulaması, "Genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hâllerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlayan bir uygulamadır" denilerek tanımlanmıştır. Covid-19 etkisiyle yapılan kısa çalışma başvurularında, son 60 gün hizmet akdine tabi olmak kaydıyla son 3 yıl içinde 450 gün prim ödemiş olması şartı aranmaktadır. Son 12 ay içinde alınan ücret üzerinden ortalama günlük brüt ücretin yüzde 60'ı ödenecektir. Brüt asgari ücretin 1.5 katını geçemeyecektir. Yani bu durumdaki işçiler, aldıkları ücrete göre 1750 TL ile 4350 TL arasında kısa çalışma ödeneği alacaktır. Kısa Çalışma Ödeneği şartları uymadığı için kabul edilmeyen ya da işten 15 Mart 2020 sonrası çıkartılan işçiler ise 1168 TL ücretsiz izin ödeneği alacak.
Bazı patronların faaliyetleri durdurmuş gibi gösterip bu ödeneklere başvurduğu ama işçilerin eskisi gibi çalışmaya devam ettiği patronların ödenek ile maaş arası farkı ödediği duyulmaya başladı. Patron hem üretimi devam ettiriyor, hem sigortayı ödemiyor, hem de işçinin işsizlik fonundan alacağı parayı gasbediyor.
Bunların hepsi örgütlü bir karşı koyuş ve hukuki mücadele ile geri alınabilir. Ama patronların iyi niyetli olmadığını bilip baştan bunlara izin vermemeliyiz. Biz izin verdikçe daha fazlasını alacaklardır.
Saydıklarımızın dışında en az bunlar kadar önemli; fazla mesai ücreti gasbı, ‘İSG’ önlemlerinin alınmaması, e-devlet şifresinin zorla ve tehditle alınması, zorla istenmeyen sendikaya üye yapma ya da sendika üyeliğinden istifa ettirme, taciz, baskı, angarya, sürgün vs. uygulamalar patronlar tarafından iş kanunları hiçe sayılarak uygulanmaktadır.
Bütün bunları çalışma yaşamını denetlemesi gereken Bakanlığa ve görevlilerine sormak isteriz, bunlardan haberiniz yok mu? Neden bir işçi haksız bir şekilde işten atıldığında müdahale etmiyorsunuz? İşsiz kalmasına, gelirsiz kalmasına göz yumuyorsunuz? İşçi bunun tersi olduğunu ispatladığında, patronun kötü niyetli olduğu, ahlaksız olduğu ortaya çıktığında işçiyi gelirsiz bıraktığınız gibi neden patronları da gelirsiz bırakmıyorsunuz? İşsiz kalmanın, aç kalmak demek olduğunu bilmiyor musunuz?
Aslında bütün bu soruların cevaplarını biliyoruz. Bu hak kayıplarının işçilerin örgütlü olmadığı, sendikanın olmadığı toplu iş sözleşmesi yapılamayan işyerlerinde olduğunu da biliyoruz. İşçiler örgütlü olduğu, sendikalı olduğu işyerlerinde patronların bu uygulamalarına izin vermiyor.
Kaybettiklerimizi almak için, var olanı korumak için, yeni haklar için mücadele tek seçenektir.
Bugün sahip olduğumuz bütün hakları işçi sınıfımızın önderleri, gerçek anlamda canla başla mücadele ederek kazanmıştır. Korumak için de mücadele etmek gerekiyor. Yapılmak istenen veya yapılan hak kayıplarını kabullenmemeli, patronlara teslim olmamalıyız. Bize düşen görev kazanılanı korumak ve yeni haklar için mücadele etmektir. Bunun için de en önemli araç kendi öz örgütümüz olan sendikalardır. Sendikaya sadece başımız sıkıştığında değil, işe başlarken çalışırken gitmeliyiz. Mücadeleye sendika ile başlamalıyız. Bu da yetmez sendikaları denetlemeli, karar organlarında görev almalıyız...
- Tarık Yüce
19 May 2020