Belarus'ta yaşananlarda renkli devrim süreçleriyle ciddi ortak noktalar var

23 Ağu 2020

Çağlar Tekin'e göre, Belarus'ta yaşananlarda 'renkli devrim' süreçleriyle ciddi ortak noktalar var. Tekin, muhalefetin liberal taleplerine karşılık güçlü sendikal yapının neoliberal kapana kısılmaktan çekindiğini belirtti. Tekin, polis şiddetinin ise Fransa'da Sarı Yelekler, ABD'deki isyan ve Ukrayna'dakinin yanına yaklaşamayacağı görüşünde.

Belarus’ta 9 Ağustos’taki devlet başkanlığı seçimlerinin hemen ardından 'beklenen' sokak gösterileriyle başlayan kriz, Venezuela tipinde bir 'renkli devrim senaryosuna evriliyor. Ülkeyi 26 yıldır yöneten Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, yaratılan huzursuzluğun dış destekli olduğunu iddia ederken, Litvanya'ya kaçan muhalefet lideri Tihanovskaya, AB ve ABD'nin desteği eşliğinde 'seçimin asıl galibi olduğunu' söylüyor. AB olağanüstü zirvesinin ardından Belarus'taki seçimleri açıkça tanımadığını duyururken, Belarus muhalefeti için ilk etapta 53 milyon euro'luk yardım kararı aldı. Seçim öncesinde Lukaşenko'nun yönelttiği ithamlar yüzünden Belarus yönetimiyle sorunlar yaşayan Rusya Federasyonu ise bu ülkeye yönelik dış müdahalelere karşı ikazlarda bulunuyor.

Gelişmeleri gazeteci yazar Çağlar Tekin ile konuştuk.

‘Muhalif kesimin talepleri ‘Belarus’u Belarus yapan özelliklerden vazgeçme’ üzerine’

Çağlar Tekin'e göre, Belarus'taki protestolarda 2000'lerin başında başlayan Batı destekli 'renkli devrim' süreçleriyle çok ciddi ortak noktalar bulunuyor. Muhalefetin öne çıkan üç kadın adayından Tihanovskaya'nın yüzünün Batı'ya dönük olduğunu diğer ikisinin Rusya'daki odaklara meylettiğini söyleyen Tekin'e göre üçünü birleştiren Belarus'ta sosyal devletin altını oyacak nitelikteki liberal çıkışları. Tekin bu kesimin taleplerinin 'Belarus'u Belarus yapan özelliklerden vazgeçme' üzerine yükseldiğini dile getirdi. Diğer yandan Belarus'ta güçlü bir sendikal yapı da bulunduğunu belirten Tekin, bu yapının da Lukaşenko'dan rahatsız olduğunu ancak liberallerin aksi yönde söylemleri bulunduğuna dikkat çekti:

“2000’lerin başında başlayan renkli devrim süreçlerinden çok ciddi ortak noktaları var. Ama daha özgün yanları da var. Bu sefer kısmi olarak süreci değiştirme, rejimi değiştirme noktasında Rus sermaye sınıfındaki kimi tasfiyecilerin işin içinde olduğunu söyleme şansımız var gibi gözüküyor. Bu seçimlerde Lukaşenko’nun karşısına çıkan güçlü kadın bloku olarak anılan blokta lider pozisyonunda olan Svetlana Tihanovskaya, daha Batıcı iken diğer iki isim biraz daha Rus sermaye sınıfıyla ilişkili. Zaten Svetlana batıya kaçarken, diğer ikisinin yüzleri Rusya’ya dönük. Mariya Kolesnikova, eski bankacı Babariko’nun kampanya ekibinden. Ve Veronika Tsepkalo. Bu üç ismi ortaklaştıran ise renkli devrimler ile uyuştukları nokta neoliberal çıkış. Türkiye’deki haberlere baktığımızda genellikle Batılı kaynakların kullanılması birtakım verilerin yanlış sunulmasına neden oluyor. Çünkü seçimlerden sonra başlayan eylemlerde günden güne bir değişim de yaşandı. Lukaşenko’dan rahatsız olan ciddi bir kesim var. Toplumdaki yüzdelik kesimini görmek çok mümkün değil. Rahatsızlıklarının temelindeyse ortak bir zemin yok aslında. Bu üçlü muhalif blokun temel talepleri Belarus’u Belarus yapan özelliklerin hepsinden vazgeçme üzerine kurulu. Belarus, Sovyetler Birliği çözüldükten sonra sosyal devlet mekanizmalarını en az tahrip eden ülke. Rusya, Asya ülkeleri, Ukrayna’ya baktığımızda Belarus insanlık adına minimum değer kaybetmiş ülke. Bu üçlü muhalif blok kimi toplanma noktaları var. Özellikle Telegram’da NEXTA ve sohbet 97 diye platformları var. Burada paylaştıkları seçim beyannamelerine baktığımızda tam bir liberalleşme, özelleştirme, NATO’ya girme, AB ile uyum sağlama, özel sigortaya geçiş, paralı sağlık, eğitim sistemlerinin getirilmesi gibi tam boy bir 90’larda Sovyet blokunun tamamını paramparça eden, ekonomilerini dağıtan unsurlar. Bugün Türkiye gibi ülkelerin de başını ağrıtan bu başlıkların hepsini uygulamaktan yana olduklarını açık bir şekilde beyan ediyorlar. Diğer yandan Belarus’ta çok ciddi bir sendikal örgütlülük var. Bunlara baktığımızda son yıllarda Lukaşenko’nun kısmi liberalizasyona gittiği alanlardaki liberaleşmeyi durdurma üzerine talepler var. Özelleştirmenin durdurulması, sosyal devlete verilen zararın giderilmesi, emeklilik yaşının yükseltilmesinin iptal edilmesi, işten çıkarmalara ait 3 numaralı metnin iptal edilmesi gibi, seçime giren muhaliflerden tam tersi yönde taleplerin de olduğu bir hat var.”

‘Lukaşenko destekcileri, daha çok ülkelerinin başına gelebilecek olan sürece ‘Dur’ diyor’

Belarus’ta sokağa dökülenlerin taleplerinin de farklılaştığını belirten Tekin, bu süreçte Lukaşenko'yu destekleyenlerin de sokaktaki varlıklarının arttığını vurguladı. Tekin'e göre, bu kesimler gösterilerde Nazi işgali döneminin bayraklarının ve AB bayraklarının kullanılmasına tepki gösteriyor, neoliberal kapana kısılmamak için ülkelerinin başına gelebileceklere dur demek istiyorlar:

“Lukaşenko’dan rahatsız olan bir toplam vardı, özellikle seçimden hemen sonra sokağa çıkan kitlenin tamamı bu özellikleydi. Bu insanlar birbirinden neredeyse taban tabana zıt taleplerle sokağa çıkmışlardı. Seçimden bugüne gelişen sürece baktığımızda Lukaşenko’yu destekleyenlerin de sayısının arttığını görüyoruz. Bu insanlar Lukaşenko’yu desteklemekten ziyade ülkelerinin başına gelebilecek olan sürece bir dur diyorlar. Çünkü muhaliflerin eylemlerinde bir süre ülkenin Nazi işgali altında olduğu dönemde kullanılan semboller bayraklar kullanıldı. Bunu Ukrayna’da yaşanan renkli devrim sürecinden çok iyi hatırlıyoruz. Bu bir tepki doğurdu. Keza AB bayrakları açıldı, müdahale edenler oldu. Bu muhalefetin kitlesinde bir çözülme yaratıyor."

'Polis şiddeti Fransa'da Sarı Yelekler ve ABD'deki olayların yanına yaklaşmıyor'

Belarus'taki sokak gösterilerine karşı güvenlik güçlerinin uygulamalarının Fransa'da Sarı Yelekler'e uygulanan şiddet düşünüldüğünde yahut ABD'de bu yaz George Floyd'un öldürülmesi sonrası tetiklenen gösterilerdeki şiddetin yanına yaklaşmadığını söyleyen Tekin, aynı şekilde Ukrayna'da Meydan olayları sırasında keskin nişancılar eşliğinde kurulan komplolara dikkat çekti:

"Fransa’da Sarı Yelekler çıktı. Fransız polisi çok sayıda insanı öldürdü bu eylemler sırasında. Bizde Gezi direnişi sergilendi, çok sayıda insan hayatını kaybetti. George Floyd’un öldürülmesiyle Amerika’da başlayan eylemlerde öldürülen onlarca insan. Belarus’taki eylemlerde buna benzer hiçbir görüntüye yansımadık. Polis şiddeti basına uygulanan şiddete hiçbir zaman yaklaşmadı. Belarus ile kıyaslanabilecek bir başka ‘renkli devrim’ Ukrayna’da. Orada bir provokasyon yaratmak için meydanda ateş açıldı, onlarca insan öldürüldü. Bunlar da devlet başkanının sırtına yıkıldı. Oysa bunlar Amerika destekli Neonazi milislerin yaptığı bir provokasyon eylemi olduğu anlaşıldı. Batı bu dönemde Ukrayna’da insanlar öldürüldüğünde dönemin iktidarına yüklendi. Ancak bu gerçekler ortaya çıktıktan sonra tek bir defa dahi mevcut provokasyon yaratan Ukrayna hükümetine Neonazilerdir, Banderistler. Bu insanlara tek bir laf etmedi. Belarus bizim insanlığın temel ideallerine yakın bir ülke değil. Ama demokrasi anlamında, Belarus’ta işlenen polis şiddeti ihlalleri ve Fransa’da Sarı Yelekler’e karşı işlenen ihlallere yaklaştığı, Amerika’da siyahlara ve destekleyenlere, eşitlik isteyen insanlar, Türkiye’de eşitlik isteyen insanlara yapılan insan hakları ihlalleriyle yarıştırılacak düzeyde değil. Belarus’taki polis şiddeti bizim buralarla kıyaslanabilecek seviyeden çok uzak."

'Lukaşenko en azından ülkeyi vahşi özelleştirme sürecine sokmadı'

Lukaşenko'nun ise tartışmalı kişiliğine rağmen Sovyetler Birliği çözüldükten sonraki sürçte ülkeyi vahşi özelleştirme sürecine sokmadığını anımsatan Tekin, Belarus'un kapitalist dünyadaki benzerlerinden farklı olarak neoliberal kapana kısılmayan bir ülke olduğunu söyledi:

"Lukaşenko işin neresinde? Sovyetler Birliği çözülmeden önce de görece sağ pozisyonda duran bir liderdi. Ama çözüldükten sonraki süreçte en azından ülkeyi o vahşi özelleştirme sürecine sokmadı, neoliberal kapana sokmadı. Hâlihazırda o yüzden o blokun en maddi olarak rahat ülkelerinden bir tanesi. İşsizliğin en az olduğu, kişisel gelirin en fazla olduğu gibi ciddi bir maddi sıkıntısı olmayan, kendi yağıyla kavrulan bir ülkeden bahsediyoruz. Ciddi bir sanayi ve tarım altyapısı olan bir ülke. Birkaç ay önce bir haber vardı: ‘Belarus’ta kaçakçıların ürettiği yüksek teknolojili savaş helikopterleri yakalandı’. Türkiye üretmiyor bu helikopterleri. Türkiye’nin sanayisinin yetmediği güçte bir helikopter üretimini kaçak koşullar altında atölyede yaptılar. Lukaşenko’nun Pompeo ile görüşmesi, Batı'ya bir yanaşma hamlesiydi. Seçimlerden hemen önceki süreçte Vagner askerlerinin gözaltına alınması üzerinden Rusya ile doğrudan bir gerilim yaşanmıştı. Ama bu gerilim de nihayetinde tüm bu denklemin içerisinde Rusya’nın süreci kontrolü biçimde izlediğini, devlet blokunun içinde kimi kısımlarının da bu süreçle bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz. Şu tabloda kısa vadede Lukaşenko’nun kenara çekilmesinin mümkün olduğunu zannetmiyorum. Dışarıdan baktığımızda öyle bir politik figür yok. Burada Rusya ve Batı kaynaklarının anlaştığı bir şey var. Ülkenin neoliberal hale geçmesi."

‘Muhalif bloğun Belarus halkının talepleriyle doğrudan bağı yok’

Belarus'ta güçlü sendikal yapıya dikkat çeken Tekin, buna karşılık şu anda öne çıkan muhalefet bloğunun halkın talepleriyle doğrudan özdeşleşecek talepleri taşıyıcığının bulunmadığı görüşünü dile getirdi:

"Ülkedeki taleplerin, sokağa çıkan kitlelerin, çok güçlü bir sendikal yapı var. Taleplerine baktığımızda daha sosyal devlet politikalarının güçlendirilmesi üzerine kurulu olduğunu görüyoruz. Haliyle burada bir toplumsal uzlaşmazlık hali var. İlk sokağa çıkan kitlede Nazi dönemi bayrakları, daha Batıcı sloganlar varken sokakta kitle sürecin nereye ilerlediğini gördü ve muhalif blokla arasında gerilim yaşanmaya başladı. AB bayraklarına tepki doğdu. NATO’ya girişe yönelik söylemlere tepki oldu. Özelleştirmelerin hızlanmasına yönelik bildirilere tepki doğdu. Burada da bir yarılma var. Çok sesliliği bu anlamda muhalefetin uzun süreden beri pek gerçekçi olmadığı bir ülkede muhalefetin tekrar sokağa çıkması kendini var etmesi bir şekillenme sürecine getirecek. Şu anda dünya politik atmosferinde bunun daha halkçı, daha soldan yana bir yere geçmesi çok mümkün gözükmüyor. Ama sonuçta şu anda öne çıkarılan muhalif blokun Belarus halkının talepleriyle doğrudan özdeşleşmişliği, talepleri taşıyıcılığı yok. Belarus halkı şu an göreli olarak ekonomiden kaynaklı daha fazla bir politik hak talebinde bulunuyor. Bu gayet insani gayet yerinde bir girişim. Ama önündeki alternatifler şu an buna çok geçit verebilecek pozisyonda değil. Yeni alternatif doğması gerekiyor.”

paylaş