- CRI Türkçe
İstanbul'da yüzde 23,78 seviyesine düşen barajların doluluk oranı kuraklık endişelerinin artmasına sebep olurken, uzmanlar su tasarrufu yapılması uyarılarında bulunuyor. Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle su kullanımının artması, barajlardaki doluluk oranlarının düştüğü bu dönemde su tasarrufu konusunda daha dikkatli olmayı gerektiriyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, CRI Türk'te Tuğçe Akkaş'ın hazırlayıp sunduğu "Manşet" programına konuk oldu. Toros, İstanbul barajlarındaki son durumu ve uygulanması gereken tasarruf planlarını anlattı.
"SUYUN HER DAMLASI ÖNEMLİDİR"
İstanbul'daki barajların doluluk oranının yüzde 25'lerin altına düştüğünü ve düşmeye de devam ettiğini belirten Prof. Dr. Hüseyin Toros, buna neden olarak geçen eylül, ekim ve kasım aylarında beklenen yağışların gelmemesini gösterdi.
Kurak geçen sonbahar aylarından sonra aralık ayının ilk haftasında da yağışın olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Hüseyin Toros, "Hep beraber çözüm arayışına girmiş durumdayız. Su, hayatımızın olmazsa olmazı olduğu için buna çözüm üretmek hepimiz için gerekli. İstanbul'da kışın barajlar büyük oranda dolar, yazın bu barajları tüketiriz. 6 Aralık itibarıyla geçmişe baktığımız zaman 2007 yılında barajlardaki su seviyesinin yüzde 17'lerde olduğunu görüyoruz. Bugünden daha az seviyede. Yağış kayıtlarına baktığımızda İstanbul'da birkaç yıl üst üste kuraklık olmadığını görüyoruz. Bundan sonraki günlerde de yeni yağışlarla birlikte barajlarımızın su almaya başlayacağını tahmin ediyoruz. Şöyle bir gerçek var, tüm dünyada ve ülkemizin bulunduğu orta enlemlerde küresel ısınma ve buna bağlı olarak küresel iklim değişikliği sonucu insanlık büyük bir sorunla karşı karşıya. Bunlardan yalnızca biri kuraklık, sıcak ve soğuk hava dalgaları var, deniz su seviyesinin yükselmesi ve artan orman yangınları var. Bunlar, bizi endişelendiriyor ve çözüm bulmaya sevk ediyor. Bu tür ortak sorunlarda herkesin 'Bu alanda neler yapabiliriz?' diye düşünmesi gerekir. Su, dünyanın genel sorunu olduğu için Dünya Meteoroloji Teşkilatı su konusunda önemli sloganlar üretiyor. Örneğin, 2020 yılı için üretilen slogan, 'Suyun her damlası önemlidir', bu sloganın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz." dedi.
EL YIKARKEN HARCANAN SU YARIM LİTREYE İNDİRİLEBİLİR
Evlerde kullanılan suyun evlere dağıtılıncaya kadar yoğun süreçlerden geçtiğini bildiren Prof. Dr. Hüseyin Toros, evlere gelen her damla su için atmosfere karbon salındığını anımsattı.
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, su tasarrufuyla ilgili şunları aktardı:
"Eskiden bol suyumuz olduğu için su tasarrufu konusunda kültürümüz oluşmamız olabilir. Çeşme kültüründen geliyoruz. Eğer bu kültürümüzü devam ettirecek olursak, elimizi sabunlama esnasında 3 litre su harcıyoruz. Aynı şekilde elimi hafif ıslatarak ve daha sonra durulayarak kullandığım su sadece 100-200 mililitre yani yarım litreden az. Bir tarafta 3 litreden bahsediyorum, bir tarafta da yarım litre. İstanbul'da 15 milyonun ellerini yıkadığını düşünelim. Eğer elimizi yıkadığımızda 1 litre su tasarrufu yapabilirsek 15 milyon litre oluyor. Eğer 2 litre yapabilsek 30 milyon litre oluyor. Siz bunu günde 5-10 defa yaptığınızı düşünün. Sebze ve meyveleri yıkarken de su kullanıyoruz. Suyu açın, elmaları yıkadığınızı düşünün ve akan suyu ölçün. Bir de sebze veya meyveleri bir su kabında bekleterek daha sonra aynı kap içinde yıkadığınızı düşünelim. Elde ettiğimiz suyu da yüzde 90'ımızın evinde çiçek var, bu çiçeklerde kullanalım. Böylece müthiş bir tasarruf sağlıyoruz. Mümkün mertebe çamaşır ve bulaşık makinelerinin dolu olmasına dikkat etmek gerekir. Yine muslukların başına tasarruf başlığı takarak yüzde 70'e varan tasarruf sağlanabilir. Duşta, sifonda buna benzer alanlarda su tasarrufu yapılabilir. Evlerdeki tasarrufa hemen bugün başlanabilir. Herkes bu tasarrufları uyguladığı zaman, siz 10 litre su harcıyordunuz, 3 litreye düşürürseniz elinizdeki iki aylık su altı aya ulaşacaktır. Önümüzdeki günlerde yeni yağışlı sistemler daha sık gözüküyor. Bunlarla beraber barajlarımız bol miktarda su almaya başlayacak ama barajlarımız dolu olsa bile, küresel kuraklık gibi meteorolojik afetlere karşı bizim su tasarrufu yapan bir kültür kazanmamız gerekir diye düşünüyorum."
SONBAHAR BARAJLARDAKİ SU MİKTARININ AZ OLDUĞU DÖNEMLERDİR
Geçen senenin kasım ayında da kuraklık konusunun gündeme geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Toros, kasım ayının yılın son dönemleri olması dolayısıyla barajlardaki su miktarının düştüğünü ifade etti.
Prof. Dr. Hüseyin Toros, eskiden yılın ikiye ayrıldığını dile getirerek, "8 Kasım'da başlayan günlere 'kasım günleri', 6 Mayıs'tan 7 Kasım'a kadar olan döneme de 'hızır dönemi' derlerdi. Biz yağışlı döneme yeni geçiyoruz. Aralık ayının ilk haftası bu yıl kurak geçti. Önümüzdeki günlerde barajlarımız dolu olsa bile biz bulunduğumuz konum gereği suyu tedarikli kullanma yollarını aramalıyız. Bu kuraklık sadece İstanbul'da değil, ülkemizin büyük çoğunluğu kurak bir yıl geçirdi. Ülkemiz genelinde suya karşı biraz daha dikkatli olmak durumundayız. Örneğin, çiftçilerimizin yağmur hasadı yapması gerekiyor. Kışın yağan yağmurların bir kısmını biriktirip yazın bunu kullanabilir. Uzak bir yerden su getirmek son derece maliyetli işlerdir. Kayıp ve kaçakların arttığı işlerdir. Bulunduğunuz noktada yağmur hasadı yapabilirseniz son derece önemli bir çözüm olabilir." dedi.
TARİHTEKİ "EN SICAK ÜÇÜNCÜ YIL 2020"
Son yıllarda özellikle İstanbul'da kar yağışının görülmemesiyle ilgili de değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Toros, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün 2016 ve 2019'dan sonra 2020 yılını da küresel ölçekte "en sıcak üçüncü yıl" olarak ilan ettiğinin altını çizerek, sözlerine şöyle devam etti:
"Kutupların yeterince soğuk olmayışı, soğuk havaların bizim bulunduğumuz enlemlere yeterince gelmeyişine ve bölgelerin daha da sertleşmesine, çoğu yağışların kar değil yağmur olarak yağmasına yol açmaktadır. Gelen yağış yeterince soğuk değilse yağmur olarak gelebilir. Kar yağışının en önemli özelliği yeryüzündeki sıcaklığın sıfır derecesinde olması gerekiyor. Yukarıda zaten hava soğuk orada zaten kar tanecikleri olarak bulunur. Eğer yer seviyesinde sıcaklık sıfır derecenin üzerindeyse biz onu yağmur olarak görürüz ama yeryüzünde sıcaklık sıfır dereceyse biz onu kar olarak görürüz. Şu an kar yağışıyla ilgili bir tahminde bulunmak için erken ama kar yağmayacak demek de yanlış olabilir. Genel anlamda sıcak bir dönem geçiriyoruz. Ölçümlerin yapıldığı tarihteki en sıcak üçüncü yılı geçiriyoruz. Dolayısıyla bu sıcaklık kar yağışını olumsuz olarak etkileyebilir diyebiliriz."
"DÜNYADAKİ GIDALARIN YÜZDE 33'Ü İSRAF EDİLİYOR"
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, son olarak küresel ısınma ve iklim değişikliği konularında da önemli bilgiler paylaştı.
Yeryüzündeki kaynakların gelişen teknolojilerle israf edildiğine vurgu yapan ve fosil yakıtların kullanımına da dikkat çeken Prof. Dr. Toros, "Daha çok kazanma hırsı, tüketim çılgınlığı, kampanyalar bizleri ihtiyaç fazlası tüketime sevk ediyor. İhtiyaç fazlası tüketim, kaynakların verimsiz kullanılması, israf edilmesi beraberinde küresel ısınma bindiğimiz dalı kesme anlamına geliyor. Bizim annelerimiz kıyafetlerimiz yırtıldığı zaman onu diker yama yaparlardı. Bugün insanlar yeni bir kıyafeti sırf 'moda' diye eskitme uyguluyorlar. Bu eskitme yapılırken biriler solunum yolu hastalığına yakalanıyor ve enerji de harcanıyor. Biz sırf zevkimiz uğruna bindiğimiz dalı kesiyoruz. Bugün dünya, kaynakları verimli kullansa daha mutlu olacaktır ama maalesef aşırı tüketim çılgınlığı kaynakların israf olmasına yol açıyor. Geçen yıl Birleşmiş Milletler'in (BM) raporunda yer alıyordu. Dünyadaki gıdaların yüzde 33'ü israf ediliyor. Bu son derece büyük bir rakam. Siz üç gıda üretiyorsunuz bunun birini çöpe atıyorsunuz. Bu geri dönüşüme giderken tekrar enerjiye ihtiyaç doğuruyor. Mümkün oldukça ihtiyaç fazlası ürün almamak, geleceğimizi korumak anlamına geliyor. Elimizdekileri daha verimli kullanmak için araştırma yapalım." değerlendirmesinde bulundu.