İşçiyi taşerona mahkum etmek

20 Kas 2012

AKP, işçilerin kolektif haklarına (sendikal örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakkı) yönelik emek karşıtı tutumunu bireysel haklarda da sürdürüyor. Yeni çıkarılan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda 12 Eylül darbe hukukunu güncelleştiren siyasal iktidar, şimdi de işçilerin yıllık ücretli izin, fazla mesai, kıdem tazminatı gibi çalışma yaşamıyla ilgili bireysel haklarının büyük ölçüde uygulanmadığı taşeronluk sistemini daha da yaygınlaştırmak için harekete geçti.

15 Kasım 2012 tarihinde Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda Çalışma Bakanı Faruk Çelik, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan asıl işlerin taşerona verilebilmesi ile ilgili şartı tartışmaya açtı. Yasanın bu maddesine göre, “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde” ancak taşeronluk hizmetinin yapılabileceği vurgulanıyor. İşverenler bu şartın ve taşeron uygulaması önündeki tüm yasal sınırlamaların kaldırılmasını istiyorlar.

Nitekim TİSK, TOBB ve TÜSİAD’ın esneklikle ilgili olarak Ekim 2010’da hazırladıkları raporda bu açıkça belirtiliyor. İşverenlerin 23 sayfalık raporunda 6 sayfa, alt işverenliğe, yani taşeronluğa ayrılmıştı. Raporda alt işverenlikle ilgili kısıtlayıcı koşulların yeniden düzenlenmesi, yani taşeronluk uygulamasının yaygınlaştırılması ve asıl işverenin sorumluklarının azaltılması isteniyordu. Bu bağlamda, ekonomik kriz ve küresel rekabet koşulları gerekçe gösterilerek İş Kanunu’nun 2. maddesi ile taşeronlukla ilgili yönetmelikte değişiklik yapılması talep ediliyordu.

Ankara’daki son toplantıya katılan DİSK Genel Başkan Yardımcısı Mete Ebetürk, DİSK’le birlikte diğer işçi konfederasyonlarının da İş Kanunu’nun 2. maddesinin değiştirilmesine karşı çıktıklarını belirtti. Mete Ebetürk, toplantının amacının “taşeron işçilerin derdine çare bulmak değil, Türkiye işçi sınıfını taşeron sistemine mahkûm etmek” olduğunu söyledi. Toplantıda herhangi bir mutabakat sağlanmadı.

Türkiye Kamu-Sen’in araştırmasına göre, kamudaki taşeron işçi sayısı 2000’li yılların başında 20 bin iken AKP iktidarı döneminde belediyelerde çalışan taşeron işçileriyle birlikte 1 milyon 67 bin dolayına çıktı. Başta eğitim ve sağlık sektörü olmak üzere belediyeler ve birçok KİT’de de güvencesiz koşullarda taşeron işçileri çalıştırılıyor.

Şubat 2011’de çıkarılan Torba Kanunu’ndan sonra taşeron işçi sayısındaki artış daha da yükseldi. Yine KESK’in bir araştırmasına göre, sağlık sektöründe kadrolu çalışan sayısı 1995-2010 yılları arasında yüzde 55 oranında artarken taşeron işçi sayısındaki artış ise, yüzde 1400 oldu. Bu konuda esas amaç, işçi, memur dahil tüm çalışanları güvencesiz bir çalışma rejimine mahkum etmek…

Mevcut İş Kanunu’nda bile taşeron uygulaması için belirli koşullar getirildiği gibi asıl işverenin de, taşeron işçisinin iş hukuku ile ilgili bireysel haklarından ve toplu sözleşmeden doğan yükümlülüklerinden alt işverenle birlikte sorumlu olduğu belirtiliyor. Şimdi taşeron işçisini koruyan bu ve benzeri hükümler de kaldırılmak isteniyor. O nedenle sendikalar sürekli teyakkuz durumunda olmalı…

 

paylaş