Ticari demokrasi

İçeriği ile orantılı olmayan bir reklam ve sunuş kampanyası ile yeni bir ‘’Demokratikleşme’’ paketi daha açıklandı. Demokratikleşme adı verilen paketlerin sayısı, böylece 10'u geçti ama hak ve özgürlükler alanındaki gelişmeler henüz bir arpa boyu yol bile almadı. Bu sonuncu paketin, toplumsal mücadele alanında önemli olan maddelerine geçmeden önce, bu açıklanan paketlerin niteliği ile hak ve özgürlükler alanındaki etkisine değinmek gerekir.

Çözüm sürecinin kaderini belirleyecek değişikliklerin hiçbirinin pakette yer almadığı hemen hemen bütün çevrelerin görüşüdür. Özelde çözüm sürecine, genelde hak ve özgürlük alanının genişlemesine neden olacak; örgütlenme ve propaganda özgürlükleri, basın özgürlükleri, haksız tutuklamaların önlenmesi ve tutukluların serbest bırakılması, devlet şiddetini sınırlayan değişikliklerin yapılması, hasta tutuklu ve mahkûmların serbest bırakılması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi esasa ilişkin hususların hiçbirinin yer almamış olması, iktidarın demokratikleşmeyi kendine özgü bir anlayışla ele aldığının göstergesidir. AKP ileri bir demokrasiden değil, ticari bir demokrasiden yanadır. Pakette yer alan öneri ve düzenlemeler de bu ticari anlayışın ürünüdür. Esasında AKP'den ileri demokrasi beklemek, iktidarın doğasına aykırı olmakla birlikte demokrasi için mücadele etmek yerine iktidardan bir beklenti içinde olmak da kendini ‘demokrat’ olarak niteleyen güçlerin acizliğine işaret eder.

Ne Türkiye'de, ne de kapitalist üretim ilişkilerinin hüküm sürdüğü başka bir ülkede hak ve özgürlükler için mücadele etmeyi bırakıp bunu burjuvaziden beklemek, bu alanı; burjuvaziye akıl verip, rasyonel olmaya çağırmakla elde etmek mümkün değildir. Burjuvazi tüm dünyada gericileşmiştir ve sınırlarına varmıştır. Emekçi sınıfların mücadelesi ile burjuvazinin erkini -meşru mücadele yöntemlerini harekete geçirerek- sınırlamanın dışında başka bir yol kalmamıştır. Geniş bir çalışmanın konusu olan bu hususu bu kadar ele almakla yetinip paketin önemli önerilerini ele alalım.

Seçim sistemi
Erdoğan, "Yeni seçim sisteminin nasıl olması gerektiği konusunda 3 farklı alternatifi tartışmaya açıyoruz. Mevcut sistemle, yani yüzde 10 barajıyla devam edebiliriz. Barajı yüzde 5’e çekip, 5’li gruplandırmayla “Daraltılmış Bölge Seçim Sistemi”ni uygulayabiliriz. Üçüncü seçenek olarak da ülke barajını tamamen kaldırarak, “Dar Bölge Seçim Sistemi”ni getirebiliriz. Bu 3 seçeneği önümüzdeki günlerde tartışacak, Türkiye için en doğrusu, en isabetlisi hangisiyse, o yönde düzenlemeyi Meclis’e getirecek, yolumuza o şekilde devam edeceğiz" diyor. Varolan sistemin devamını öneri olarak sunmak aslında önermek değil, diğer iki şıktan birinde uzlaşmazsak böyle devam ederiz tehdidinde bulunmaktır. Dar Bölge Seçim Sistemi, tek en çok oy alan parti dışındaki tüm partilere baraj konması sonucunu getirir. Daraltılmış bölgeyle barajı yüzde beşe çekmek de konjoktürel durumda aynı sonuca götürür. Bu önerilerin üçünün de esası, ülkeyi iki partili sisteme sokarak diğer tüm partileri siyasi alanda etkisiz hâle getirme amacını taşımaktadır. İki parti diktatörlüğünü yürürlüğe sokarak emekçi sınıfların partilerinin kamuoyundaki etkisini engellemektir kısaca.

Nefret, ayrımcılık, yaşam tarzına müdahale gibi suçlar
Erdoğan "Nefret saikiyle işlenmesi durumunda, belirli suçların cezalarını daha da artırıyoruz. Belirli suçlar, kişinin dili, ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse, cezası daha da ağırlaşacak. Kişinin inançlarının gereğini yerine getirmesi, dolayısıyla belli haklarını kullanmasını, belli haklardan yararlanmasını engelleyenleri ceza kapsamına alıyoruz. Türkiye’de hiç kimse dilinden, ırkından, milletinden, renginden, inancından ve inancının gereğini yerine getirmekten dolayı ayrımcılığa maruz kalmayacak" diyor. Nefret suçları söylemini,liberallerin muhafazakârlara ideolojik bir hizmeti olarak değerlendirmek gerekiyor. Hukukun iktidarın elindeki bir silah olduğunu unutmadan söylemek gerekir ki nefret suçları adı altında burjuvaziden nefret etmek, gericilikten nefret etmek, sömürüden nefret etmek, sömürücülerden nefret etmek bu alanda cezalandırılacak temel söylemler olabilir.

Özel okullarda, farklı dil ve lehçelerde eğitim
Erdoğan, "Demokratikleşme paketimizde, bir başka önemli düzenlememiz eğitimle ilgili. Yapacağımız yasal değişikliklerle, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açıyoruz. Bu konuda dünya örneklerini çok yakından inceledik. Programlar, Kanun’da yer aldığı gibi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenecek. Yine mevcut Kanun’da yer aldığı gibi bu okullarda da belli dersler Türkçe olacak" diyor. Önemli bir gelişme gibi görünse de, bu öneri aslında ikili bir amaca hizmet ediyor. Kürt illerindeki eğitim sermayeye özelikle de özel okul alanında tecrübe ve kaynak sahibi cemaate yeni bir kâr alanı açıyor. Üstelik cemaatle bozulan ilişkileri düzeltmek de bir hediye olarak anlaşılabilir. Diğer bir amaç ise Kürt burjuvazisine eğitim yollarını açarak onları bir burjuva eğitiminden geçirmek, yoksul halk çocukları ile sınıfsal mesafenin ayırdında olmalarını sağlamak ve uzlaşacakları burjuva bir kuşak yaratmak.

Eş genel başkan sistemi
Erdoğan, "Seçim Kanunu’nun 15’inci maddesine bir ek yapıyor. Tüzüklerinde yer almak ve 2 kişiden fazla olmamak kaydıyla, partilere eş genel başkanı sistemini uygulama imkânı getiriyoruz" diyor. Zaten sol partilerde uygulamakta olan bu sistem yeni bir şey değil ve anlamını yitirmiş bir öneri. Ancak eş başkanlık sisteminde “kadın” eş başkan gerçeğini dillendirmemesine bakılırsa bu sistem eş başkanlık sistemi değil, tek yumurta ikizi başkanlık sistemi olacak.

Kamu kurumlarında başörtüsü yasağı
Erdoğan, "Kılık Kıyafet Yönetmeliğini değiştirerek, kamu kurumlarında başörtüsü yasağını kaldırıyoruz. Resmî elbise giymek zorunda olan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını, Emniyet mensuplarını, Yargı'da hâkim ve savcıları bunun dışında tutuyoruz" diyor. Fiili bir duruma yasallık sağlamak olarak algılansa da, burada esas amacın diğer muhafazakâr partilerin seçmenini memnun etmek olduğu anlaşılıyor. Yargı ve ordunun bu uygulama dışında bırakılması, iktidarın henüz bu çevreler üzerinde istediği otoriteyi kuramadığını gösteriyor.

On sekiz başlıktan oluşan bu paketin tümüne bakıldığında iktidarın hak ve özgürlükler alanını genişletmek niyetinde olmadığını, demokratikleşme paketi adı altında yaklaşan seçimlerde oy tabanını genişletme ve yeni iş alanları açma peşinde olduğunu gösteriyor. Ne Kürt özgürlük hareketinin istemlerini karşılamakta, ne de emekçi sınıfların ve demokrat çevrelerin taleplerini karşılamaktadır. Bu paket ticari bir pakettir ve yeni paketlerin de geleceği söylendiğine göre taksitli bir ticaret söz konusudur.

05 Eki 2013
paylaş