AKP hükümeti, Taksim alanını yüzbinlerce emekçiye kapatarak hangi sınıfın temsilcisi olduğunu bir kez daha net biçimde ortaya koymuştur. Geçen senelerde yapılan görkemli 1 Mayıs kutlamaları egemenleri rahatsız etmiş görünüyor. Ne de olsa, temsilcisi olduğu sermaye sınıfının rantsal çıkarlarına ters düşüyor bu yürüyüşler, mitingler. Orada plazalar ve AVM’ler yükselsin, emekçiler artık Taksim’e uğramasın isteniyor. Taksim’de ve İstiklal caddesinde yürüyüşleri yasaklama girişimleri buna hız verileceğini gösteriyor. Oysa, emekçilerin gücü ve iradesiyle 2009 yılından bu yana resmî tatil olarak kazanılan 1 Mayıs’ın tarihsel geçmişi nedeniyle Taksim alanıyla özdeşleştiğini uçan kuş bile biliyor artık. Bu nedenle artık alanları işçilere ve emekçilere yasaklama dayatmalarından vazgeçilmelidir.
Ancak AKP’nin sınıfsal tercihi bundan önce de, THY’de grev sinyalleri veren Hava-İş sendikasına karşı yapılan açıklamalar sırasında da kelimelere dökülmüştü. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “THY yalnız değildir” demişti. Bu ne anlama geliyor? İşçi sendikaları ve işçi sınıfının dostları bir yürüyüş veya eylem yaptıklarında “THY işçisi yalnız değildir” veya “Hava-İş yalnız değildir” diye slogan atar. Bu dayanışmanın göstergesidir. Hükümet de Bakanın ağzından işçisiyle değil, patronuyla dayanışma içerisinde olduğunu açık açık ifade etmiştir. Hukuksuz biçimde henüz grev ilan edilmeden yapılan bu tarafgir ve antidemokratik açıklamayı, Hava-İş sendikası Haziran’da yapılacak olan İLO toplantısında gündeme getirecek.
Hava-İş Sendikası, THY’de 15 Mayıs’ta greve çıktı. Bilindiği gibi, THY’den 305 havayolu işçisi grev yasağına karşı eylem yaptıkları için işten atılmışlardı. İşten atılmaya karşı bir yılı aşkın bir süredir direniş yürütüyorlardı. Bu direniş sayesinde daha sonraki süreçte havacılık işkolunda grev yasağı kalkmış ve iş mahkemeleri tarafından işçilerin işe iadelerine karar verilmiş olsa da THY, işçileri işe almamakta direnmektedir. İşte, Hava-İş’i grev kararına götüren ve olmazsa olmaz taleplerinden biri de budur. Bakın, çok değil, daha bir ay önceki 10 Nisan tarihli Hürriyet gazetesinde çıkan habere göre, THY son 6 ayda 252 uçak siparişi vermişti. Bu uçakların toplam değeri 33.4 milyar doları buluyormuş! Dolayısıyla, neredeyse işten çıkardığı işçi sayısı kadar yeni uçak satın alan/alabilen bir kuruluşun mahkeme kararına rağmen işçileri işe almamakta direnmesi, işçi ve sendika düşmanlığı dışında hiçbir gerekçeyle açıklanamaz! THY yönetiminin ve hükümetin yapması gereken sınıf düşmanlığı değil, 305 işçiyi işe iade etmek ve 14 bin çalışanın taleplerine kulak vermek olmalıdır! Çünkü, rüzgâr eken fırtına biçer. Binlerce işçi ve emekçiyi ve onların sendikalarını karşısına alan bir hükümet birgün bunun hesabını veremez hâle gelir. THY işçisi yalnız değildir!
- Fatma Şenden