Bir süredir 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun değişeceği konusunda sinyaller veriliyor. Emekçilerin penceresinden iş güvencesinin ortadan kaldırılacağı kaygısı, hükümet penceresinden ise neoliberal politikaların istikrarlı biçimde sürdürülmeye devam edilmesi çabası göze çarpıyor. Söylentiler arasında, memura üç yılda bir rotasyon uygulaması, performansa göre ücret, hükümetlerin kendi kadrolarıyla çalışabilmeleri için ‘sözleşmeli’ model, esnek çalışma, verimsiz çalışanların işten çıkarılmalarının önünün açılması gibi konular var.
Bakan Çelik, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda bir değişiklik düşündüklerini belirterek, “657 ile ilgili bir düzenleme, çalışma içerisindeyiz. Taslak çalışmalarımız var’’ dedi.
Konuyla ilgili en çok tepki çeken ise 3 yılda bir rotasyon konusu oldu. Burada amacın kamu hizmetlerinin ülkenin her bir yanına eşit olarak dağıtılması olduğu söyleniyor, ancak çalışanlar buna tepkili. Bu söylentiler başlar başlamaz http://rotasyonahayir.wordpress.com/ adlı web adresinde rotasyona karşı kampanya başlatıldı ve insanlar tepkilerini sosyal medyada dile getiriyor. Ülkenin her bir yanına eşit kamu hizmeti sunmanın tek alternatifi rotasyon değil, daha fazla istihdam yaratmak ve çalışma koşullarını çalışanların ve hizmet alanların hayatlarını kolaylaştıracak biçimde düzenlemektir.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Türkiye Tuğla ve Kiremit Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada 657 sayılı yasa ile ilgili olarak ‘’… 657 sayılı Kanun da bize uymuyor. Devlet memuru oluyor birisi, ondan sonra yat, uzan, para kazan, böyle bir şey yok. Çalışan, üreten, faydalı olan öne geçecek, ikili ilişkilerle nabız tutanlar değil. Kim üretiyorsa kim başarılıysa kim faydalıysa onlar öne geçecek. Ama siyasi kulislerde nabız tutarak öne geçenlere imkân vermemek lazım. Tarafsız, adil, üretken bir yapıyı kazanmamız lazım.” Diğer taraftan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik “Şimdi siz kamu çalışanısınız diyelim ve nasıl olsa devlete kapağı attık anlayışındasınız. 25 yılınız da garanti olduğu için suya sabuna hiç dokunmadan idare edelim düşüncesindesiniz. Dünyanın neresinde üretmeyen bir insanı çalıştırırlar? Ha devlette çalıştıralım diyorlar. Oysa ki biz devleti batırmak için değil, var etmek için varız. Biz verimliliği esas alan sistemin çalışmasını yapıyoruz. 3 milyon memurdan daha fazla verim almanın yollarını arayacağız. Hani çok maaş istiyoruz veya maaş az diyoruz ya. İşte öyle bir sistem getireceğiz ki çok üretene çok maaş, üretmeyene de düşük maaş istiyoruz” diyebiliyor. Bu vatandaşına, kamu çalışanına karşı ‘güvensizlik’ nereden geliyor? Acaba bunca zaman neler yanlış yapıldı da çalışmadan maaş alan bir kamu çalışanı kitlesi yaratıldı? Çalışmayan bir kitle mi var kamuda? Bu sorular üzerine düşünmek gerek.
Devletin asli görevlerinden biri, istihdam alanları yaratarak insanları üretim sürecine dahil etmek, dahil edemediği insanlar için sosyal politikalar üreterek sosyal sorunları çözmektir. Sosyal devlet, şirketler gibi ‘maksimum kâr’ yapmak pahasına insanları iliğine kadar sömürmek için değil, insanların hayatlarını kolaylaştırmak ve ihtiyaçları karşılamak için vardır. Tabii bu ‘’Sosyal Devlet’’ için geçerlidir. Burada sormak lazım; Türkiye sosyal bir devlet değil miydi? Eğer bu yasa söylenildiği gibi vatandaşını koruyan, kollayan bir yasa olmaz ve emekçilerin varolan hakları kan kaybederse bir kez daha göreceğiz ki, Türkiye sosyal bir devlet değil.
Değişecek olan yasaya ilişkin öngörüler var, ancak henüz netlik yok. İlerleyen süreçte hep birlikte neler olacağını göreceğiz. Kamu çalışanlarının bu konuda yakın takipçi olmaları, kendilerini doğrudan ilgilendiren bu sürece müdahil olmaları hak kaybı yaşamamaları açısından oldukça önemli.
- Nurdan Aktaş