Asgari ücretliden hiç kesinti yapılmasın!

Bir ay geçmedi ki, asgari ücretliden vergi alınmaması konusunda her şeyi birbirine karıştıran açıklamalarda bulunuldu. İlk önce Meclis’te 4 partinin yeni anayasada “asgari ücrete vergi indirimi” konusunda uzlaştığı açıklandı. Bunu ardından medyada, yaklaşık 200 TL tutan bu indirimin kimin cebine gireceği konusunda tartışma başladı. Acaba bu para işçinin mi, yoksa işverenin mi cebine girecek?

Çevremizdeki çoğu insanın asgari ücretli olarak çalıştığını düşünürsek, haklı bir tartışma gibi görünüyor.

Halbuki, asgari ücretten “vergi indirimi” dendiğinde kimin ne dediğinden çok kimin ne derken ne demek istediği daha büyük anlam taşıyor.

Öncelikle asgari ücretten yapılan kesintilerin neler olduğunu aşağıdaki tabloyla bir görelim:

Asgari ücret ve kesintileri
Brüt ücret: 940,50
SSK primi işçi hissesi: 131,67
İşsizlik sigortası: 9,41
Gelir vergisi: 53,42
Damga vergisi: 6,21
Toplam kesinti: 200,71
Asgari geçim indirimi: +66,49 (bekâr işçiye ödenen)
Net ücret: 739,79

Görüldüğü gibi, işçiden yapılan toplam kesinti 200 Türk Lirası. Bunun sadece 53, 42 TL’si vergi. 4 çocuklu bir işçi ise 113,03 TL asgari geçim indirimi aldığından, bunu da ödemiyor. Kalanı ise diğer kalemler. O nedenle, işçiye anlamlı bir katkı yapılacaksa, bütün bu kesintiler bir arada ele alınmalıdır.

Kimin ne söylediğinden çok, ne anlatmak istediği daha önemlidir derken, işte tam da bunu kastediyorum.

Söylemek istediklerimi özetleyecek olursam, asgari ücretli işçiden yapılan bütün kesintilerin işçiye ödenmesi gereklidir. Bakınız, bir asgari ücretli, gelirinin yaklaşık yüzde 14’ünü SSK primi olarak ödemektedir. Bu işçinin kazandığı gelir hesaba katıldığında çok yüksek bir orandır. Sistem, az kazanandan az, çok kazanandan çok mantığı ile değil, tutturabildiğinden kesinti mantığı ile işlediğinden, kapitalizm koşullarında kaybeden her zaman en düşük gelirli işçiler olmaktadır.

Sistemi kısmi de olsa iyileştirmek isteyen bir iktidar, öncelikle asgari ücretten yapılan kesintilerin doğrudan işçinin cebine girmesini sağlamakla yükümlüdür. Dikkat ediniz, “vergi” demiyorum. “Kesinti” diyorum. Çünkü, vergi, 200 TL’lik kesintiler içinde sadece 53 TL’dir. Kalanları ise değişik isimler altında kesilen paralardır. Hiç kesinti yapılmaz ise, işçinin cebine girecek para 940 lira olacaktır.

Bu arada, Türk-İş’in yaptığı araştırmaya göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının Eylül 2012 için 949 lira, aynı aile için yoksulluk sınırının, yani eh işte insanca yaşayabilmek için ise 3.091 lira gerektiğini hatırlatalım. Yani, asgari ücretli için istenen bir lütuf veya lüks değil, ihtiyaçtır, bilginize sunalım.

Emekçi dostları ne zaman işçilere biraz daha zam, biraz daha insanca yaşamaya yetecek ücret deseler, bütün patronlar sözbirliği etmişçesine –ki hakikaten de sözbirliği ederler- bu paranın kaynağı nerede diye soruyorlar. Kaynak belli, kaynak ortada.

Krizin ilk dönemlerinde yaptığımız bir kampanya vardı: Pamuk eller cebe diye. Zenginlerden, paralarının bir bölümünü tek seferlik bir vergi ile kamuya aktarmalarını istemiştik. Ne o zaman duyuldu, ne de şimdi.

İşçiler hakları için ayağa kalkmadıkça da bu işler onların istediği gibi yürüyecek.

Ama, gün dönüyor. Adım adım işçiler de haklarını almaya başlıyorlar.

25 Ara 2012
paylaş