Sosyal güvenlikte karadelik masalına doyduk

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ne bitmez açıkları varmış! Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik yine nereye gitse, SGK’nın açıklarından dem vuruyor. Türkiye’de hâlâ erken emekliliğin olduğunu, dünyanın her yerinde emeklilik yaşının 60-65 olduğunu, şimdi de 70 yaşında emekliliğin konuşulduğunu belirtiyor (oysa bizim ortalama ömrümüz ancak 70, onu unutuyor).

Şimdi yeni bir yasa hazırlığı yapılıyor. Emeklilik yaşının yeniden yükseltilmesi planlanıyor. Bakanın ağzından çıkan laflara bir bakın: “Babaları 40 yaşında emekli oldu. Şimdi hem babalarına, hem onlara, hem de torunlarına iş bulmaya çalışıyoruz”. Nedense SGK hep açık veriyor ve nedense yine faturası emeklilere ve emekli olacaklara çıkarılıyor!

Bakanla aynı ülkede yaşayıp yaşamadığımdan kuşku duymaya başlıyorum. Emeklilik yaşını yükselten yasaları kim çıkardı? Bu ülkede zaten 1999 yılında emeklilik yaşı ilk önce kadınlarda 58’e, erkeklerde 60’a çıkarılmadı mı? Daha sonra 2008’deki 5510 sayılı yasayla artırılmadı mı? Emeklilik yaşı, 2036’dan itibaren kademeli artarak hem erkeklerde, hem kadınlarda 65 olmayacak mı? Bakan merak etmesin, o torunlarımıza öyle bir fatura çıkarmışız ki, onlar ancak mezarda emekli olabilecekler.

Hatırlayalım, 1999 yılında, o tarihten önce işe girenlerin emeklilik yaşı kademeli olarak artırılmıştı, ayrıca ödeyecekleri primler de. Şimdi, zaten emeklilikleri ötelenmiş, uzatılmış olanlara adeta ikinci bir ceza reva görülüyor. 2015 yılından önce 43-52 yaşlarında emekli olmayı bekleyenlere, hayır 53 yaşını bekleyeceksin denmesi planlanıyor. Örneğin bugün 48 yaşında emekli olmayı bekleyen bir kişiye, sen 5 yıl daha bekle deniyor. Bu durumda olanların sayısı 1 milyonu geçiyormuş. Eğer kayıtlı çalışmaya devam ederlerse, sosyal güvenlik destek primi yine de ödenecek, ancak bunun emekliliğine ya da emekli maaşına bir faydası olmayacak ve hatta çalıştığı için emekli maaşında azalma olacak. Veya kayıtdışı çalışmak zorunda kalacak.

Bir yandan bakıyorsunuz bütün bunlar sözde SGK’nın açıklarını kapatmak için yapılıyor. Ama nedense hem emekçilerden toplanan paylar artırılıyor, hem de emekliliklerinde onlara aktarılacak paylar kısılmaya çalışılıyor. Oysa biz biliyoruz ki, aynı sistem bugün işverenlere prim teşvikleri uyguluyor. Eğer emekliler, hâlihazırda çalışanlar için kesilen primlerle finanse ediliyorsa, niçin işverenlerin ödeyeceği primlerde indirime gidiliyor? Bu teşviklerin de dev rakamlara ulaşmış olan işsizlik sigortası fonundan karşılandığını biliyoruz. Nasıl bir açık bu?
İkincisi, bugün devlet emekçilerin paralarını bireysel emeklilik sistemine katkı yapıyor. Özel bankalar, sigorta şirketleri bundan kar sağlıyor. Yani kamunun kaynakları özele aktarılıyor. Soruyorum, öyleyse, nasıl bir açık bu?

Ayrıca, sağlık ve sosyal güvenlik sistemleri bir bütün. Peki hastanelere gittiğimizde, bizden muayene ücreti, katkı payları, ilaçlar için defaten ücret kesilmiyor mu? Sağlıkta özel sektör teşvik edildi, bir özel hastaneye gidildiğinde muayene ücretiydi, teşhis cihazlarıydı, ilaçtı derken, bir ton para dökülmüyor mu? Asıl planlanan da zaten buydu, halkın cebinden tonlarca para çıkıyor ama bu paralar kamuya değil, özel sektöre akıyor, özel sektör kâr ediyor. Soruyorum, öyleyse nasıl bir açık bu? Siz sistem açık versin diye uğraşırsanız, tabii ki açık verir! Ama emekçiler artık bu masallara doydu, bari masal anlatmaktan vazgeçin.

07 Kas 2012
paylaş