Bu yılın başında uygulanmaya başlanan Genel Sağlık Sigortası için ödenecek primlerin tutarı Temmuz ayından itibaren arttırıldı. Herkesi sağlık sigortası kapsamına alacağı iddialarıyla getirilen Genel Sağlık Sigortası’nın karşı çıktığımız noktası, herkesi kapsayacak olması değil. Kapsadığı alt gelir gruplarından, işsizlerden, çalışmayanlardan “prim” topluyor olması. Çalışan olmayan, yani maaş almayan bu kesimler “gelir tespiti”ne tabii tutularak, “hane” gelir ve giderleri tespit edilerek üç ayrı gelir grubundan birine dahil edilerek buna göre prim ödemeye başlayacaklardı. Mesele de buradan doğuyor zaten. Sıkça rastladığımız üzere, hâlen bu uygulamadan haberdar olmayan çok kişi var. Bunlara ise gıyaplarında borç kaydediliyor. Borç kaydedildiği için de ileride faiziyle birlikte bu borç toplu olarak karşılarına çıkacaktır. Birçok kişi ya “yok canım, böyle bir uygulama olamaz ki’ deyip ya da “gitmezsem belki borç çıkmaz” diye gitmiyor. Her iki durumda da bu konumdakiler sağlık sigortasından hem yararlanamamış olacaklar, hem de faiziyle birlikte ileride önlerine çıkacak borçla karşı karşıya kalacaklar.
Çalışanlar, emekliler, işsizlik sigortası vb. almakta olanlar kendiliğinden GSS kapsamında, çünkü primleri maaşlarından kesiliyor. Ancak, çalışmayanlardan da, yani işsiz, köylü, henüz iş hayatına atılmamış gençler ve özellikle çalışmayıp evli olmayan kadınlar gibi gruplar da kendiliğinden GSS kapsamına alındı. Ancak, bu kesimler bu yılın başında ikamet ettikleri yerlerdeki sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına giderek “gelir tespiti” yaptırmak zorundaydı. Gelir olarak ise “hane”ye giren her türlü para gelir kabul edildi. Buna kişinin kendisi almasa da, babanın maaşı, bir kira geliri, dedenin üzerindeki tarla, hatta malul bir kişiye ait maluliyet sigortası varsa o da hanenin gelirinden sayıldı. Ve evde bulunan örneğin işsiz bir kişinin üzerine düşen belli bir gelir payına göre “prim” ödemesi öngörüldü. İşte, mantıksızlık burada. Alt gelir gruplarının ödemesi gereken bu “prim” özünde bir tür vergi. Ama adil bir vergi sisteminde üst gelir dilimlerinden daha çok vergi toplanıp alt gelir dilimlerinden daha az toplanması gerekir. Oysa, aşağıdaki tablodan da görülebileceği gibi, bizde gelir grubu fark etmeksizin, hepsinden yüzde 12 toplanıyor. Bakalım buna göre kimler ne ödeyecek:
2012 Temmuz-Aralık dönemi için ödenecek GSS primleri: | |||
Gelir kodu | Kişi başına aylık gelir durumu | Gelir aralığı (TL) | Prim durumu |
G0 | Brüt asgari ücretin üçte birinin altında | 0 – 313.50 | Primi devlet tarafından ödenecektir. |
G1 | Brüt asgari ücretin üçte biri ile asgari ücret arasında | 313.50 – 940.50 | Primini kişi ödeyecek. Prim tutarı: 313.50 x %12 = 37.62 tl. |
G2 | Brüt asgari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında | 940.50 – 1.881 | Primini kişi ödeyecek. Prim tutarı: 940.50 x %12 = 112.86 tl. |
G3 | Brüt asgari ücretin iki katından fazla | 1.881 ve üzeri | Primini kişi ödeyecek. Prim tutarı: 1.773 x %12 = 225.72 tl. |
Burada görüldüğü gibi kendisine hanede asgari ücretin üçte biri ile asgari ücret arasında görünen kişinin ödeyeceği yüzde 12’lik oran, yani 37,62 lira çok ağır gelecektir. Dikkat edin, bu kişinin kendisine ait bir geliri yok. “Hane”nin geliri esas alınıyor. Hatta gidere bakılıyor. Şu kadar kira ödeniyorsa, aylık faturaların tutarı şuysa vs. diye hesaplanıyor. Haneye reel bir gelir girmese dahi. Zenginler için ne var ki, alt tarafı 37,62 lira demesi kolay. Evde birden fazla kişi bu durumdaysa hane daha fazla zorlanacaktır. Bu rakam bazen küçük bir fark yüzünden de, kişi başına düşen gelir asgari ücret ile asgari ücretin iki katı arasındaysa 112,86 lirayı buluyor. Geliri asgari ücretin iki katından fazla görünenin ödemesi gereken yüzde 12’lik oran ise 225,72 liraya tekabül ediyor. Ama “asgari ücretin iki katından fazla”nın ucu öyle açık ki, bu hanelerde kişi başına ödenecek bu 225,72 lira çoğu kez haneye dokunmaz bile. Bu kesimler özel sigorta kurumlarından faydalanabiliyor ve sağlığa gereken parayı ayırabiliyor. Biz de zaten o yüzden bu sisteme karşı çıkıyoruz. Çünkü sistem “paran kadar sağlık” sistemine dönüştürüldü. Parasız olanların, yani altta kalanların ise canı çıksın!
Hatırlayacağınız gibi, “gelir tespiti”, yeşil kartlıların “toplumun sırtında” yük oluşturduğu gerekçesiyle ve sözde haksız biçimde bundan yararlananların önüne geçmek için getirildi. Oysa, daha yılın ilk üç ayında gelir tespitinden sonra primini devletin üstleneceği kişi sayısı milyonları bulmuştu. Asgari ücrete kadar gelir olanların ve 36 lira ödeyecek olanların sayısı ise neredeyse bir buçuk milyon. Yani aslında bu kesimlerden de bu primin toplanmaması gerekir. Kısacası mesele, toplanan bu primin bir tür vergi oluşu. Vergilerin zenginlerden daha fazla toplanarak yoksullara aktarılması gerekirken, görüyoruz ki, adım adım tersine dönülmüş. Bilindiği gibi, yıllardır işverenlerin primleri “prim teşviki” adı altında devlet tarafından ödeniyor. Nereden? İşsizlik sigortası fonundan, yani çalışanlardan kesilen paralardan.... Kısacası, buna son verilerek “parası olana sağlık” yerine “herkese parasız sağlık” diyoruz.
- Fatma Şenden