Herkes evinden çıksın! Bu bir kentsel dönüşüm soygunudur

Kentsel dönüşüm projeleri gündemimizi her geçen gün daha da meşgul ediyor. Ne de olsa insanın en temel haklarından olan barınma hakkını ilgilendiriyor. Kentsel dönüşümün bu kadar gündeme gelmesinin elbette çeşitli nedenleri var. Bu nedenleri iktidar sözcülerinden ya da belediye başkanlarından dinlediğimizde herkesin depreme dayanıklı konutlarda yaşama hakkı olduğu söylemi ile karşılaşıyoruz. Toplu konut projeleri ile afet riski olan alanların güçlendirileceğini, sosyal alanlara daha fazla yer ayrılacağını dinliyoruz. Bu süreçte Başbakan bile “İktidarı kaybetme pahasına riskli konutları yıkacağız” söylemiyle ortaya çıktı.

Konut sorunu elbette çözülmesi gereken bir konu, insanların depreme dayanıksız çarpık kentleşme koşullarında yaşamasının savunulacak yanı yok. Ancak burada toplumsal sorunların temelini oluşturan paylaşım konusu devreye giriyor: Kentsel dönüşüm adı altında başlatılan süreçte yaratılan rant kimler tarafından paylaşılacak? Evlerinden edilen insanlar kentsel dönüşüm projesi adı altında mahallelerinde yapılan konutlarda oturabilecekler mi? Bu toplu konutlarda kiralar ne olacak?

Kapitalist plansız ekonominin yarattığı bir sorun olan hızlı ve plansız kentleşme bugünün sorunu değil. 19. yy.’dan bu yana sanayileşen büyük kentlerde yaşanan ve bugün gelişmiş Avrupa kentlerinde bile kısmen çözülebilen bir konu. Kısmen diyorum çünkü Avrupa kapitalizminin en büyük ortağı Almanya’da bugün bu kentsel dönüşüm ve kentsel dönüşümle ortaya çıkan büyük rantın paylaşım kavgası yakıcı bir biçimde güncelliğini koruyor. “Kiralar çok yüksek” hareketi Berlin kentinin göbeğinde kurduğu çadırda son on yılda büyük bir hızla artan kiraları protesto etmeye devam ediyor.

İstanbul’da da eskinin kenar mahalleleri (en güzel örnekleri Tarlabaşı ve Sulukule oluşturuyor) artık kentin en değerli arazileri konumunda. İnşaat tekellerine, AKP sözcülerine göre artık bu yerler burada kalanlara bırakılamayacak kadar değerli. Buraların boşaltılması ve rant kapılarının açılması için de türlü oyun sergileniyor. Evini boşaltmak istemeyen vatandaş tapusu olsun olmasın AKP’nin inşaat tekelleri ile ortaklaşa çıkarttığı yasalara dayanılarak evinden atılıyor, kiracılar mevcut yasalarla hiçbir hak talep edemiyor. Padişah yetkileriyle donatılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TOKİ her şeye karar veriyor.

Bugüne kadar yapılan kentsel dönüşüm projeleri türlü deneyimlerle dolu. Sulukule’de yıllarca oturdukları evlerinden 40.000 tl. karşılığında çıkartılıp şehrin dışında TOKİ evlerine yerleştirilen Sulukuleliler, üzerine bir de borçlandırılırken, yıkılan evlerinin yerine yapılan yeni TOKİ evleri 500.000 tl.’den satışa sunuluyor. Bir radyo programında Tarlabaşı’nda oturan bir vatandaş “Tarlabaşı da tehlikeli bir yer değil mi?” sorusuna “ Evet, Tarlabaşı çok tehlikeli bir yer çünkü metrekaresi 20.000 dolar” diye cevap veriyor. Yalnızca bu örnekler bile rantın büyüklüğünü görebilmek açısından yeterli olacaktır.

Sonuç olarak kentsel dönüşüm denilen proje özünde sınıfsal bir sorundur, bir yanda emeğiyle geçinen yoksul halk, diğer yanda asalakça yaşayan zenginler. AKP, iktidarını kaybetme pahasına da olsa safını belirlemiş durumda. Bu saflaşmada safımızı ranttan yana değil, emekçilerden yana koyarak kentsel dönüşüm adı altında insanların barınma haklarının ellerinden alınmasına karşı örgütlü bir mücadele hattının örülmesi önem kazanıyor.

13 Eki 2012
paylaş