Sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerini özelleştirme harekâtı adım adım menziline doğru ilerliyor. Son on yılın uygulamaları gösteriyor ki, “sağlıkta dönüşüm programı”, “genel sağlık sigortası”nın çarpık uygulamaları sistemi bir yap boz tahtasına çevirerek, gerçekte amaçlanan hedefe adım adım yaklaşılmasını sağladı. Emeklilik yaşının yükseltilmesi, ödenecek primlerin yükseltilmesi, buna karşın daha fazla tanık olduğumuz emekli maaşlarının giderek düşürülmesi gibi uygulamalar vatandaşın, çalışanın devletin şemsiyesi altında kalacaksa, büyük bir bedel ödemesini, mümkünse de özel sigortacılık sistemine doğru kaydırılmasını öngörüyor.
Gelinen noktada açık bir şekilde bankalar ve özel sigorta şirketleri tarafından “bireysel emeklilik sistemi” adını taşıyan, özünde emeklilik ile ilgisi olmayan sistem palazlandırılmak isteniyor. İnsanları “ikinci bir emeklilik” hayali ile çekmeye çalışan özel banka ve sigorta şirketleri, devletin ne zaman kendilerine pastadan daha fazla pay vereceğini pusuda yatmışcasına bekliyordu.
İşte şimdi devlet, “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la bankalara ve özel sigorta şirketlerine insanları özel emekliliğe yöneltecek bir dizi kıyak getiriyor. Devlet, bireysel emeklilik sistemini “daha cazip hâle getirmek” söylemiyle vatandaşın, diğer adıyla “katılımcı”nın ödeyeceği sigorta primine yüzde 25 oranında “katkı” sağlamayı öngörüyor. Bu ne anlama geliyor? “Katılımcı” 100 lira prim ödüyorsa, devlet de ilaveten 25 lira aktaracak. Açıklamalara bakılırsa, amaç daha önce aslında yalnızca çalışanların yüzde 25’lik vergi iadesi hakkından, ev kadınları, emekliler gibi bundan yararlanamayan kesimleri de yararlandırmak. Ancak, oldukça ikna edici ve masum gibi duran uygulama, kamudan özel sigorta şirketlerinin fonlarına para aktarmaktan başka bir anlama gelmiyor. Sistemde 3 yıldan önce ayrılmak isteyen devletin ödediği bu paradan hiçbir şey alamayacak, 10 yılı dolduran ise ancak yüzde 60’ını geri alabilecek, geriye kalan yüzde 40’ı alabilmek için ise emeklilik yaşı olan 56 yaşını doldurması gerekecek. Bu süre zarfında, bu paranın fonda nasıl işletileceğini, işletilen paralardan kimlerin faydalanacağını da görmemek için kör olmak gerekiyor. Bir kez daha, zaten işçilerin ve emekçilerin kesilen vergilerinden, primlerinden toplanmış paraların kamu kaynaklarından alınıp özele aktarılmasına tanık oluyoruz.
Bilindiği gibi, daha bu senenin başında uygulamaya konulan “paran kadar sağlık” anlayışı üzerine oturtulmuş Genel Sağlık Sigortası sistemi, çalışmayandan, işsizden, geliri olmayandan “hane gelir ve giderleri” bakılarak para toplanmasını öngörüyor. Bununla ilgili para cezası uygulamaları hayata geçmeye başladı bile. “Parasız sağlık” herkesin en doğal hakkı olması gerekirken, uygulamalar en yoksullar için daha büyük külfet anlamına gelen paraların toplanmasını öngörüyor. İşte, şimdi o paraların gideceği yerlerden birinin daha adresi belli oldu. Tıpkı işsizlik sigortası fonundan işverenlerin prim teşviki uygulamasıyla yararlandırılmaları gibi. Tıpkı kıdem tazminatı fonu kurulursa uğrayacağı akıbet gibi. Tüm bunların önüne geçmek için ise daha fazla mücadele etmek, örgütlenerek sesimizi yükseltmek zorundayız.
- Fatma Şenden