Hepinizin de bildiği gibi hükümetin kamu emekçilerine reva gördüğü sefalet zammı teklifine karşı 23 Mayıs'ta kamu emekçileri harekete geçmişti.
KESK'in çağrısı ile Kamu Sen, Birleşik Kamu İş ve tabanın zorlaması ile Memur Sen'e bağlı Eğitim Birsen de, destek vererek kamu emekçileri ortak eylem birliğini sağladı ve 23 Mayıs grevini gerçekleştirdi. Kamu emekçileri taleplerini haykırarak alanlarda, meydanlarda olmayı başarmıştı.
23 Mayıs grevi'nde kamu emekçileri KESK, Kamu Sen, Memur Sen, Birleşik Kamu İş ayrımı yapmadan ortak bir şekilde hizmetten gelen gücünü kullanarak, aslında işyerlerinde ortaklaşabileceklerini göstermeyi başarmıştı. Başarmıştı diyoruz, çünkü uzun bir süreden sonra 1.5 milyon kamu emekçisinin hizmet üretmeyerek, kitlesel bir şekilde grev yapması sınıf hareketi açısından da önemliydi.
Peki, sonrasına bakalım sonrasında ne oldu? 4688 sendika yasası safsatasıyla, Hakem Kurulu'na gidildi. KESK, her ne kadar ilk başta katılmama kararı alsa ve diğer sendikalara da katılmama çağrısı yapsa da diğer sendikaların katılarak toplantı yeter sayısına ulaşılacağı anlaşılınca Hakem Kurul'una katıldı. Karar herkesin beklediği gibi hiç de iç açıcı olmadı. Memur Sen bir kez daha yandaşlığını ortaya koydu ve 4+4'lük zam kabul edilmiş oldu.
Fakat asıl önemli olan bundan sonrası için KESK'in tutumunun ne olacağıydı. KESK, 23 Mayıs grevini daha ileri bir düzeye taşıması gerekirken, tam tersi kamu emekçilerinin sesine kulak kabartmadı. KESK, bu mücadelenin devamı için, her şeyden önce diğer sendika ve konfederasyonlarla mücadeleyi nasıl daha ileri bir düzeye taşıyabileceği yönünde kafa yormadı.
KESK, sokağın gücünü bir günlük uyarı grevine sıkıştırmaktan öteye gidemedi.
Bundan sonraki süreçte KESK, 1.5 milyon kamu emekçisinin hareketini sokakta bırakmamalı, bu mücadeleyi ileriye taşımalıdır. KESK perspektifler belirleyerek, tüm kamu emekçilerini kapsayan bir politika üretebilmeli, kamu emekçilerinin sesi, taleplerinin takipçisi olmalıdır. 1.5 milyon kamu emekçisinin tepkisi sönümlenmeden, bir an evvel devletin verdiği sefalet zammına ve kamu emekçilerini aşağılayan, güvencesizleştiren, esnek politikalara karşı tavır geliştirebilmelidir. Yandaş sendikanın tutumu açığa çıkmışken bunu bir örgütlenme hamlesine çevirebilmelidir.
KESK, grevli toplu sözleşme hakkı için, sendika hakkı için, insanca yaşanacak ücret için, güvenceli istihdam için, kazanım ve hak elde edene kadar, sokaklarda, alanlarda olmalıdır. Yani KESK, kamu emekçilerinin ekonomik ve demokratik taleplerinin arkasında durarak, kitleleri harekete geçirmelidir. KESK, sokakta kurulan bir sendika olarak, geçmişten aldığı birikim ve deneyimle bunu yapmak zorundadır.
- Pınar Altuntaş