Konu toplumsal hakların gasbı olunca, akla ilk takılan sorulardan bir “nereye kadar” olur. Daha çok ekonomik, sosyal, siyasal alanlarda öne çıkan toplumsal kazanımlar, haklar gerici iktidarlar eliyle bir bir budanırken, buna karşı çıkması beklenenler içinde genelde iki ana eğilim belirir. Birinci eğilim “artık yeter” sözüyle özetlenebilecek kadar net ve hoşnutsuzluğunu açık bir karşı koyuşa dönüştürme niyetinde olanlarınkidir. Diğer eğilimi ise iktidar uygulamaları karşısında samimi bir mutsuzluk hissetse de, karşı harekete geçmekte ayak sürüyenler temsil eder. İş muhalefetten kaçmak ve iktidar yandaşı olmak olunca da mazeret üretmek çok zor değil. Üretilen türlü bahanelerin arkasındaki genel psikoloji “henüz dip noktasını görmedik” şeklindedir. Henüz harekete geçmek için acele etmeye, panik havasına girmeye gerek yoktur. Nasıl olsa işler bir şekilde yoluna girer.
Nazilerin Almanya’da iktidara geldikleri ilk yıllarda, Nazi olmayan ancak kendini liberal, demokrat vb. adlar altında niteleyenlerin nasıl olup da başlarda Nazi vahşetini mazur gördükleri ve daha sonra o görmezden geldikleri vahşetin kurbanı hâline geldikleri ortada. O dönemin de gözde sözü “daha dip noktada değiliz, işler nasılsa bir şekilde yoluna girer” olmalı.
AKP’nin dibi
Bugün, Türkiye’de siyasal gericiliği büyük oranda AKP’nin temsil ettiği bir gerçek. Askerî ve sivil elitleri büyük oranda teslim alan AKP, iktidarını kullanmak noktasında elini oldukça rahatlatmış vaziyette. Örnekleri tek tek sıralamaya kalkarsak herhâlde epey sayfa doldurmamız gerekir.
Sadece son birkaç haftanın gündemine baktığımızda; dinci gericiliği okullarda yerleştirecek olan 4+4+4 eğitim programından, kıdem tazminatını gasp etme çalışmalarına, hukuk alanında modern kadılığın önünü açabilecek olan Arabuluculuk Kanunu’na kadar halka yönelik pek çok irili ufaklı saldırı olduğunu görüyoruz.
Bunlardan bir kısmı -örneğin kıdem tazminatı hakkı gibi- yıllar içerisinde emekçilerin zorluklarla, mücadelelerle elde ettiği çok önemli kazanımlar. Şimdi genç yaşlı, kadın erkek milyonlarca insanın geleceğini doğrudan ilgilendiren kritik noktalarda, bu kadar büyük saldırılar karşısında harekete geçmek için daha öte bir dip beklemeye ne gerek var?
Siyasette, özellikle de günümüz burjuva siyasetinde söz konusu gericilik, kapitalist piyasacılık, adaletsizlik gibi başlıklarsa, bunlarda bir dip nokta olabileceğini sanmak kesinlikle saflık olacaktır. Toplumsal hakların geriletilmesinde egemenler dip tanımaz. Her zaman daha dip bir nokta bulunur. Dolayısıyla bugün için AKP eliyle temsil edilen resmî ve gayriresmî gericiliğin bir noktada duracağını sanmak büyük bir yanılgı olacaktır.
Bu huzuru bozmalı
2012 Türkiyesi’nde bütün yaşananlara rağmen hâlâ “bir şey olmaz” huzurunu yaşayanlar varsa, onları uyarmalı ve bir an önce bu zehirli huzur duygusundan kurtulup, “artık yeter” deme vaktinin geldiğini söylemeliyiz.
Bir de unutmadan şunu eklemeliyiz: Milyonlara gericilik gömleğini biçen güçlerin ulusal ve uluslararası çapta işleyen programları varsa; emekçilerin de bir programı olmalı. Şimdi asıl mesele ülke karanlıklar içinde daha da derinlere sürüklenmeden; kitlelerin kendi programlarına sahip çıkıp onu güçlü ve kararlı bir şekilde gündeme taşıması.
- Murat Nergiz