Batılı diplomatik çevrelerde PYD ve YPG konusunda son günlerde ilginç ve bazı ezberleri bozan görüşlerle karşılaşıyoruz. Öyle anlaşılıyor ki, İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond’un 23 Şubat tarihinde İngiliz Parlamentosu’nda dile getirdikleri boşa söylenmiş laflar değil.
Hammond şunu söylemişti:
“Son haftalarda Suriyeli Kürt güçler, Suriye rejimi ve Rus hava kuvvetleri arasında çok rahatsız edici bir eşgüdüm görüyoruz ve bu da Kürtlerin bu hadiselerde oynadıkları rol konusunda bizi açıkça huzursuz ediyor.”
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Anthony Blinken da Cenevre’de önceki gün yaptığı basın toplantısında, PYD konusunda Washington’da duyulan rahatsızlığı, Türk basınından gelen soru üzerine, şöyle yanıtlamış:
Semih İdiz
Hükümet yanlısı medyanın olmamışı olmuş gibi gösterme çabalarına rağmen ABD Başkan Yadımcısı Joe Biden’ın ziyaretinin zor geçtiğini anlamak için diplomatik uzman olmak gerekmiyor. Biden’ın, her zamanki gibi ders verircesine üst perdeden konuşan Başbakan Davutoğlu ile yaptığı ortak basın toplantısı bunu açıkça gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Biden’ın ortak basın toplantılarının niçin iptal edildiğini anlamak da zor değil. ABD’li gazetecilerin zor sorularından kaçınan Erdoğan’ın, sert yanıtlar vermesi ve açık konuşmasıyla nam salmış olan Biden’ın da bunlara yanıt vermek zorunda kalması böylece engellenmiş oldu.
Özetle, başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere hapishanedeki gazeteciler, basın özgürlüğü, akademisyenler konusu, PYD/YPG meselesi, hatta Başika konusundaki görüş ayrılıklarının sürdüğü ortada.
Bunlardan sonuncusuna bakarsak, hükümetin bu konuda yaptığı açıklamadan ABD’nin, Bağdat’ın isteği dışında olsa dahi, Türk askerlerinin Başika’da kalmasına razı edildiği anlamını çıkaranlar var.