Devrime güvenmek

Yeni bir dünya kurmak için yola çıkanların işi kuşkusuz çok zordur. Engeller büyüktür, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin elinde birçok koz vardır, gericiliğin halkı aldatma becerisi çok yüksektir. Ne var ki, bu durumu abartıp kendine, sınıfına, halkına, örgütlü mücadelenin gücüne inanmaktan vazgeçenler, yollarını şaşırırlar. Devrimden, özgürlükten, eşitlikten, demokrasiden, bağımsızlıktan, laiklikten umudu kesip kestirme yollar arayanlar, bir bakarsınız efendilere şirin gözükmeye kalkarlar. Sonunda halkın egemenliğini olmayacak hayal sayıp eski düzenin yenilmezliğine iman ederler. Küçük reformlara, egemenlerin gönlünden kopacak sadakalara fit olurlar.

Ufuk kaybı Bakınız, işçilerin, emekçilerin, halkların inanılmaz fedakârlıklarla sürdürdüğü mücadele, ülkede, bölgede, dünyada dengeleri köklü biçimde değiştiriyor. Kimileri ise hâlâ Amerikan yönetiminin elini eteğini öpmeyi, AKP’yle uzlaşmayı, Gülen hareketiyle arayı düzeltmeyi yüksek politika sayıyor. Gezi’nin sillesini yemiş AKP’nin ve Gülen hareketinin artık iflah olmayacağını, başta Suriye olmak üzere bölge ve dünya halklarının direnişine çarpmış ABD’nin ayağının kaydığını görmüyorlar. Ufuklarını kaybetmişler, kendilerini inkâr ederek efendilere yaranmayı marifet sayıyorlar.

Baş eğenler CHP yönetimi, gericiliğe, vurgunculuğa ve savaşa karşı ayaklanan halkla bütünleşeceğine, bizzat Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında bir heyetle ABD’ye gidip zalim Obama’nın temsilcilerine CHP’nin “Batı değerleri”ne, ABD’ye, AB’ye, İsrail’e ne kadar dost olduğunu anlatıyor. Gülen hareketinin temsilcilerine şirin görünmek için dersanelerin kapatılmasına karşı olduğunu açıklıyor. Halkın gerici değerlere bağlı olduğunu sandığı için, AKP’nin laikliğe ve kadın haklarına yönelik ağır saldırılarına muhalefet ederse oy kaybedeceğini düşünüyor. Kamuda türban dayatmasına, Meclis’e türban sokulmasına ses çıkartmıyor, gericiliğe baş eğiyor.

BDP yönetimi, ülke ve bölge halklarının kurtuluş mücadelesine sahip çıkıp halkların mücadelesini birleştiren bir köprü olacağına, bizzat Selahattin Demirtaş başkanlığında bir heyetle ABD’ye gidiyor. ABD adına AKP’ye Taksim’i ve Gezi Parkı’nı halktan arındırması emrini veren eski büyükelçi James Jeffrey’le birlikte panele katılmakta bir sakınca görmüyor. Panelde Kürt hareketinin Ortadoğu’da “Batı değerleri”ni temsil ettiğini anlatıyor ve ABD’den destek istiyor. Bu desteğin sadece Türkiye’de değil, Suriye, Irak ve İran’da da “Batı”ya kazanç sağlayacağını vurguluyor.

Reyhanlı’da ve Gezi Direnişi’nde AKP’nin yanında yer alan Demirtaş, Türkiye’ye döndükten sonra AKP’yi koruyup kollayan mesajlarını sürdürerek “Gezi Parkı olaylarında hükümeti devirebilir miyiz amacı doğdu, bu yüzden karşı çıktık” diyor. AKP’nin kamuda ve Meclis’te türban saldırısına destek çıkan BDP, Doğubayazıt’ta Siyaset Akademisi’nin açılışını yapan Demirtaş’ın ağzından, “Biz bu topraklarda bin yıldan fazladır İslamiyeti dinimiz olarak yaşıyoruz. Herkes bu dünyada yaşarken öbür dünyayı da düşünmeli” diyor.

Öcalan’ın sözleriyle, “devlete isyanın değil, devletle müzakerenin partisi” olarak kurulan HDP, daha kurulur kurulmaz, kamuda ve Mecliste türbana sahip çıktı. HDP Eş Başkanı Sebahat Tuncel, AKP’nin türban saldırısına karşı çıkan Levent Tüzel’i eleştirip türbanın kamu kurumlarına ve Meclis’e girmesini “kadın özgürlük hareketinin zaferi” olarak tanımlıyor.

HDP de, direnen halkın mücadele iradesini dile getiren “Hükümet istifa” sloganına karşı, AKP’yle uzlaşmayı esas alan “Hükümet adım at” sloganıyla hareket ediyor.

Kurtuluş için Emperyalist saldırganlar ile emperyalist saldırganlara direnenler, gericiler ve ilericiler, karşıdevrimciler ile devrimciler, egemenler ile halk arasında konumlanarak günlük ve geçici menfaatlere göre ilkesiz politika belirleyenler Dimyat’a pirince giderken ellerindeki bulgurdan da olurlar. Emperyalizmi ve gericiliği memnun ederek özgürlük ve eşitlik kazanılmaz. Ulusal ve sosyal kurtuluşa ulaşılmaz. Küçük düşünenler devrim yapamaz.

23 Ara 2013
paylaş