Kişisel mahremiyet kavramı giderek yaygınlaşan dinleme skandallarıyla gündemimizde daha çok yer alır hale geldi. Cam bardak ile yan daireyi dinleyen meraklı komşular artık bedava internet için kablosuz ağ parolalarını kırar hale geldi.
Bir de gözünü kulağını meraklı komşumuza görece biraz daha fazla açmış kurumlar var. Son günlerin popüler meraklısı da Amerika Savunma Bakanlığı'na bağlı Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA). Almanya Başbakanı Merkel başta olmak üzere birçok yetkilinin NSA tarafından dinlendiğinin ortaya çıkması üzerine Almanya kişisel mahremiyet ve siber güvenlik politikalarını tekrardan masaya yatırmak zorunda kaldı. Elbette ki bir ülkenin başbakanının dinlenmesi ciddi bir problem. Türkiye'de de durum çok farklı değil. 17 Aralık rüşvet operasyonu ile ortaya çıkan dinleme kasetleri Türkiye'de de bu alışkanlığın ne kadar yaygın olduğunu gözler önüne seriyor.
Komşunun kablosuz ağının şifresini kırmaktan bir ülkenin başbakanının cep telefonunu dinlemeye kadar çeşitlendirebileceğimiz siber casuslukların önüne geçmek neredeyse imkansız. Gelişkin teknolojiyi elinde tutan kişi veya kurum bir diğeri için tehlike teşkil eden bir pozisyona bürünebiliyor. Dolayısıyla teknolojinin kimin elinde olduğu kadar ne için kullanıldığı da çok önemli.
Mağdur durumda görünen her iki ülkenin başbakanının yaptıklarını kıyasladığımızda belki de kimin için kişisel mahremiyet sorusunu biraz daha netleştirmiş olabiliriz. Almanya başbakanı dinleme skandalından sonra ülkenin çeşitli teknoloji kurumları, akademisyenler ve teknoloji uzmanlarından bir komisyon oluşturdu. Bu komisyon Almanya Meclisi'nde konuyu araştırmakla görevlendirildi. Türkiye'de ise ilk önce twitter, youtube gibi haberleşme kanalları kapatıldı.
İnternet erişim sağlayıcıları daha hızlı müdahale edebilmek için tek bir elden hükmedilebilir hale getirildi. Uygulamalar arasındaki fark, kişisel mahremiyet kavramının "Kimin için" sorusunun önemini gösteriyor.
Çıkarılan kanunlar ve getirilen yasakların yanısıra internet erişim sağlayıcısı firmaların yetkililerinin üzerinde ciddi psikolojik baskı kurulduğu da söyleniyor. Son olarak Türk Telekom'un şifreli internet trafiğini izlemek için yeni bir cihaz alma çabasında olduğu söylenmekte. Elimizde kanıt olmadığı için söylenmekte demek durumundayız. Lakin Türk Telekom böyle bir girişimde bulunmadıklarına dair resmi bir açıklamada da bulundu. Dolayısıyla Türkiye'deki kişisel mahremiyet kavramı AKP'nin kendi çıkarları için sansür politikaları geliştirmesine bahane olmuş durumda.
- Şener Ataş