AKP, insani bütün kaygıları elinin tersiyle iterek uyguladığı taşeronlaştırma dayatmasıyla Soma’da 301 maden işçisini diri diri toprağa gömdü. Gözü dönmüş gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin elebaşısı ve yardakçıları, bu vahşeti protesto eden işçilere ve yakınlarına tekme, tokat, yumruk demeden saldırdı. Egemenlerin kâr hırsı, vicdansızlığı, arsızlığı gülle oldu; işçilerin, emekçilerin, “bu rezaleti hak etmedik” diye haykıran dürüst insanların üstüne yağdı.
Neden hâlâ AKP
Mayıs-Haziran 2013 Büyük Halk Direnişi’yle yönetme meşruiyetini yitiren, 17 ve 25 Aralık 2013’te milyar dolarlık vurgun üstünde yakalanan, emeğin acımasız sömürüsünü ekonomik soykırım düzeyine taşıdığı 13 Mayıs 2014’te Soma katliamıyla belgelenen AKP nasıl oluyor da hâlâ siyasal iktidar olarak başımızda duruyor? 30 Mart 2014’te yurttaşların eşit oy hakkını, hukuku ve adaleti hiçe sayarak apaçık seçim hileleriyle kazanıldığı ilan edilen bir yerel seçim, AKP’yi başta tutmaya yeter mi?
Üstelik AKP, başta durmak bir yana, iktidarını pekiştirerek uzatma planları yapma cüretini bile gösteriyor. Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı seçimini de kazandırıp anayasaya aykırı şekilde başkanlık sistemine geçme hayali kuruyor.
Hayal mi gördük
Sanki bir yıldır milyonlarca işçi ve emekçi tepeden tırnağa silahlı AKP muhafızlarına canı, kanı, sağlığı pahasına direnmedi. Sanki milyonlarca yurttaş tomalara, akreplere, basınçlı sulara, zehirli gazlara, plastik mermilere, hakiki mermilere karşı eşitlik, özgürlük, adalet, laiklik, barış, bağımsızlık, demokrasi istemini haykırmadı. Sanki en temel haklarından yoksun bırakılan yoksul kitleler artık yeter diye meydanları doldurmadı. Sanki milyonlarca halk yürüyüş, miting, grev, boykot, forum, oturma eylemi, ayakta durma eylemi, basın toplantısı, film, müzik, yazı, mizah, tencere tava çalma, oy verme yoluyla AKP’ye hayır demedi. Sanki Türkiye halkının siyasal olarak aktif çoğunluğu gericiliğe, vurgunculuğa, savaşa son demedi. Sanki kitleler ülkeyi hırsızlar, katiller değil, bizzat biz yönetebiliriz demedi.
AKP’nin nesnel gücü
Hiç kuşkusuz, AKP, işsizlik korkusundan, “gemisini kurtaran kaptan” çıkarcılığından, “her koyun kendi bacağından asılır” cehaletinden güç alıyor. AKP, şiddet tekelini elinde tutuyor. Polisi, özel muhafızı yaptı; orduyu kontrolüne soktu. Meclis’ten geçirdiği hukuksuz düzenlemelerle, ayrıca, yargı örgütünü, istihbarat örgütünü dinci neoliberalizmin doğrudan uzantısı durumuna getirdi. Medyayı, eğitim ve inanç kurumlarını neredeyse tekeli altına alarak propaganda egemenliğinden yararlanıyor.
Ne var ki, 12 yıldır halka yaptığı kötülükler arşa ulaşan AKP’nin hâlâ iktidarda kalmasını sadece bunlarla açıklayamayız. Çünkü ülkenin üretici ve yaratıcı güçlerinin büyük çoğunluğu AKP’nin karanlığını reddettiğini bir yıl boyunca ortaya koyduğu eylemlerle gösterdi.
AKP’nin öznel gücü
AKP, hâlâ başta kalabilmesini, karşıdevriminden zarar gören ve daha da göreceği açık olan çevreleri hâlâ bölebilmesine, ayrıştırabilmesine borçlu. AKP, küçücük kırıntılar ve bol vaatlerle Kürt ulusal hareketinin yönetimini yedeğine almayı başardı. Onları AKP’nin İslamcı-yayılmacı yeni Osmanlı projesi içinde birleşip güçleneceklerine inandırmayı başardı. AKP, aynı şekilde, İP yöneticileri ile İlker Başbuğ gibi hapisten çıkardığı komutanları, küçücük kırıntılar ve bol vaatlerle yedeğine almayı başardı. Onları, AKP’nin orduyu egemen koalisyon içinde Fethullah Gülen hareketinden boşalan yere tekrar geçireceğine inandırmayı başardı.
Türkiye işçi sınıfını, şehir ve köy emekçilerini ve ezilen halklarını temsil eden sosyalist, devrimci demokrat, ilerici ve yurtsever güçler, ne yazık ki, bu iki odağın zararlarını bertaraf edecek bir bilinç ve örgütlenme ustalığını henüz yaratabilmiş durumda değil.
Halkın damgası
Fakat sözü geçen iki odağın çizgisi nesnel olarak korku, çıkarcılık ve bilinçsizlik karışımından kaynaklanıyor. Bu çizgi, işçi sınıfının ve ezilen dostlarının en temel çıkarlarına aykırı bir nitelik taşıyor ve dolayısıyla ayağa kalkan kitlelerin iradesi karşısında erimeye mahkûm.
Son bir yıl boşuna yaşanmadı. AKP, Mayıs-Haziran 2013 Direnişi’nin, vurgunculuk yaparken Aralık 2013’te suçüstü yakalanmasının, 2014 Mayıs’ında sebep olduğu Soma katliamının art arda alnına vurduğu damganın etkisinden kurtulamayacak.
- Hülya Kortun
