Her gün bir iş cinayetinin evlere ateş düşürdüğü ülkemizde işçi ölümleri astronomik boyutlarda artıyor. Ermenek, servis aracında ölen tarım işçileri, Zonguldak ve Bartın’da kömür madenlerinde aynı gün yaşanan ölümler, tünel inşaatındaki göçükte ölen bir işçi, Çukurova Devlet Hastanesi'nde asansör kazasında yaralananlar…
Ekmek parası için işçiler, emekçiler her gün ölümü göze alarak çalışmak zorunda kalıyorlar. Ama bir de işin başka tarafı var. Ölümü göze alarak çalışmak istediği halde çalışamayanların da sayısı artıyor.
İşsizlik oranlarındaki önlenemez yükseliş istikrarlı bir şekilde sürüyor. Resmî rakamlara göre enflasyondan sonra işsizlik de çift hanelere dayandı. Resmî rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 9,8 seviyesinde gerçekleşti. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik ise yüzde 10,4.
Artık ekonomiden uzun süredir geldiği söylenen kötüleşme sinyalleri doğrudan işimizi ve soframızı etkilemeye başladı bile.
Tablo kötü
Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK'in Temmuz 2014 Hane Halkı İşgücü İstatistiklerine göre istihdam yapısı oldukça iç karartıcı. Mevsimsel etkiden arındırılmamış yüzde 9,8'lik orana göre işsizlik erkeklerde yüzde 8,8 kadınlarda ise yüzde 12 olurken tarım dışı işsizlik de yüzde 12 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş arasını kapsayan genç işsizlik yüzde 18,2; 15-64 arasını kapsayan yaş grubunda ise işsizlik yüzde 10. 15 yaş ve yukarısı için hesaplanan istihdam oranı da yüzde 46,3 olurken aynı yaş dilimi için çalışabilecek durumda olanların işgücüne katılım oranı ise yüzde 51,3. Tahmin edileceği gibi bu rakamlar mevsimsel etkiden arındırılınca daha da kötü bir tablo ortaya çıkıyor.
Oranları bir kenara bırakırsak eğer resmi rakamlara göre 2 milyon 867 bin kişi işsiz. Tabi buna iş bulma umudu olmadığından iş aramayanlar dahil değil. Onların sayısı 2 milyon 700 bin olarak tahmin ediliyor. Böylece geniş tanımlı işsiz sayısı 5 milyonu aşıyor.
Peki ya resmi yalanlardan arındırılmış işsizlik?
AKP tıpkı enflasyon oranlarında olduğu gibi işsizlik oranlarında da yalana ve hileye başvuruyor. Örneğin "işsiz" kapsamı daraltılacak şekilde yeniden tanımlandı. Şubat 2014 dönemine kadar işsizler son üç ay boyunca iş arama kanallarından en az birisine başvurmuş ve iki hafta içinde iş başı yapmaya hazır kişiler olarak tanımlanırken şimdi bu süre dört haftaya düşürüldü. Böylece özellikle iş bulma sıkıntısı çeken kadınların büyük bölümünün işsiz kapsamından düşmesi sağlandı.
Tarım işleriyle uğraşan gençlerin önemli bir bölümü iş bulamadıkları için geçici olarak ailelerine yardım ediyorlar. İş bulabildikleri ilk fırsatta sezonluk ya da kalıcı olarak çalışma hayatına dahil olmayı bekliyorlar. İşsizlik oranına bunlar da dahil değil.
Çalıştığı işi geçici olarak gören ve başka işler arayan, işsiz kalmamak için bir saatliğine de olsa bir yerlerde çalışarak harçlığını çıkaranlar da bu resmi rakamlara dahil değil.
Sonuç olarak resmi yalanlardan arındırılmış işsizlik oranları korkutucu boyutlara ulaşıyor. AKP bize ancak buz dağının görünen yüzünü sunuyor.
İşsizlik neden artıyor?
AKP hükümeti Türkiye’nin dışa bağımlı neoliberal ekonomisinde temel hiçbir değişiklik yapmaksızın, bütün o “faiz lobisi” söylemlerine rağmen, finans sektörüne dayalı suni bir ekonomik büyüme yarattı. Böylece hem sıradan vatandaşın hem özel sektörün hem de kamunun geleceğini ipotek altına alan kredilere, kredi kartlarına, tahvillere bağlı bir faiz ekonomisiyle cari açık da çığ gibi büyüdü. Dünya ekonomisindeki yavaşlamaya, Ortadoğu ve Ukrayna’daki emperyalist müdahalelere bağlı olarak Türkiye’nin ihracatının yavaşlaması ekonomiyi tam on ikiden vurdu. Çünkü zaten iç piyasadaki alım gücünün düşüklüğü yani vatandaşın yoksulluğu AKP’nin ekonomik programında yok saydığı bir sorundu. Hatta yoksulluk AKP döneminde daha da arttı. Böylece dış piyasadaki daralmayı iç piyasada canlandıracak bir olanak sağlanamadı. Durgunluk işsizliği arttırdı. İşsizlik alım gücünü iyice düşürdü.
En hareketli dönemlerinden birini yaşayan ve AKP döneminde tefecilik dışında nadir olarak gelişen sektörlerden biri olan inşaatta alım gücünün düşmesi yüzünden stoklar şişmeye başladı. Yabancıların gayrimenkul almasındaki mütekabiliyet esasını da ortadan kaldıran düzenlemeyle Türkiye’de mülk edinmelerinin önü tamamen açılsa da rahatlama sağlamadı. Sonuç olarak inşaat sektöründeki daralma 218 bin kişiye dayandı.
Sanayide de durum krize işaret ediyor. Daralma 116 bin kişi.
İşsizliği önlemek mümkün
Uluslararası tekeller ve onların yerli işbirlikçilerinin çıkarlarından başka bir şey görmeyen AKP hükümeti işsizlikle baş etmeye çalışmıyor bile. Onlara göre işsiz kalanlar yeterli eğitimi almamış, tembel, yeteneksiz kişiler. Kadınların ise çalışma hayatında zaten yeri yok.
Oysa hiçbir gelir kaybı yaşanmaksızın haftalık çalışma saatlerinin ve fazla mesailerin düşürülmesi, yıllık izinlerin arttırılması, taşerona son verilmesi, kamunun işçi açığının kapatılması, kamu eliyle sanayi ve benzeri yatırımların yapılması ve yeni istihdam alanlarının yaratılması, sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının engellenmesine son verilmesi, kamu işletmelerinin başta kendi çalışanlarının olmak üzere halkın denetimine açılması ve böylece veriminin yükseltilmesi gibi tedbirlerle işsizlik kısa sürede bir dert olmaktan çıkar. Mesele ekonominin uluslararası tekeller ve onların bir avuç işbirlikçilerinin çıkarına göre mi yoksa halkın çıkarına göre mi şekillendirileceğinde.
- Onur Balcı