AKP’nin 10 Ağustos 2014’te yapılan sahte cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığı ilan edilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 28 Ağustos’ta Millet Meclisi’nde yemin etti ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın alkışları arasında cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu.
Yüksek Seçim Kurulu’nun resmî seçim sonucunu duyurduğu 15 Ağustos’ta başbakanlık ve AKP başkanlığı sıfatları düştüğü hâlde, anayasayı açıkça çiğneyerek bu yetkilerini 28 Ağustos’a kadar bırakmayan Erdoğan, 27 Ağustos’ta düzenlenen AKP olağanüstü kongresinde AKP genel başkanlığına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu getirtti.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanı sıfatıyla 29 Ağustos’ta başbakanlığa atadığı Davutoğlu, aynı gün hükümeti kurdu. Yeni hükümet 18 Kasım 2002’den beri iktidarda olan AKP’nin beşinci hükümeti olarak 6 Eylül’de Meclis’ten güvenoyu aldı.
Yeni aşama
Böylece, AKP’nin gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminde yeni bir aşamaya gelinmiş oldu. Mayıs-Haziran 2013 Büyük Halk Direnişi’nde milyonlarca emekçinin istifasını istediği AKP, istifa etmek şöyle dursun, iktidar aygıtına daha sıkı sarılma olanağına kavuştu. AKP icraatlarının iki kilit ismi, yaptıklarının ve haklarındaki ağır suçlamaların hesabını vermek üzere yargılanacaklarına, devlet hiyerarşisinde daha da yükseğe çıktı.
Her açıdan hak ettiği bir cezadan kurtulduğu gibi hiçbir açıdan hak etmediği bir ödüle kavuşan AKP, bu durumu, Türkiye’de karşıdevrim sürecini tamamlamak için yetki belgesi aldığının göstergesi sayıyor.
Karşıdevrimin amentüsü
Nitekim, siyasal İslamcılığın ideoloğu olarak Tanzimat döneminden günümüze Türkiye tarihini “fetret devri” olarak tanımlayan Davutoğlu, bu görüşünü basın toplantılarında ve mitinglerde sürekli vurgulamaya başladı. “Devletimizi bir fetret devrini kapatarak tekrar inşa eden hareketin adı AK Parti’dir” diyen Davutoğlu, “Son 12 yılda gerçekleştirilen büyük restorasyon hareketi hiçbir ara ve kesintiye uğramadan devam edecektir” diye buyurdu. Davutoğlu’na göre, “12 yıl önce ‘hasta adam’ muamelesi gören bir ülke ayakları üzerinde yükselmiş, birçok yerde büyük sıkıntılarla karşılaşan bir millet tarihi misyonunu hatırlamış ve kutlu bir yürüyüşe çıkmıştır. Bu kutlu yürüyüş hedefe ulaşacaktır.”
AKP’nin programı
Davutoğlu’nun sözünü ettiği “hedef”in gizlisi saklısı yoktur: AKP Türkiye devriminin bütün kazanımlarına son vermek istiyor. Bağımsızlık, halk egemenliği, laiklik, hukuk, işçi hakları, kadın hakları, çocuk hakları, bilimsel eğitim, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü alanında devrimci, ilerici, yurtsever, demokrat bütün güçlerin bugüne kadar iğneyle kuyu kazarak elde ettikleri bütün kazanımları ortadan kaldırmayı arzuluyor. Türkiye halklarını yeni model sultan-halifenin mutlak hükümdarlığı altında köleleştirmek peşinde koşuyor. Başta Suriye ve Irak olmak üzere komşu halkları emperyalizmin hizmetkârı yayılmacı bir din devletinin sömürgesi durumuna getirmek için yanıp tutuşuyor. ABD egemenlerinin yönetimindeki dünya dolar milyarderleri şebekesinin uç beyi olarak yeni sürüm Osmanlı imparatorluğunu kurmaya çalışıyor.
Delicesine koşu
AKP topyekûn karşıdevrimi tamamlamak için delicesine bir koşuya çıktı. Kırk bin öğrenciyi bir çırpıda imam-hatip okuluna mahkûm etti. Zorunlu din dersinin üstüne seçmeli ders olarak da her öğrenciyi ek din dersleri almak zorunda bıraktı. Bizzat Davutoğlu’nun ağzından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “zorunlu din dersini kaldırın” kararına uymayacağını açıkladı. On yaşındaki kız öğrencilere türban dayatmasını başlattı. Özelleştirme vurgunlarını iptal eden mahkeme kararlarının, özelleştirmenin üzerinden beş yıl geçmişse, uygulanmasını yasaklayan kanunu çıkarttı. Haksız yere görevden aldığı kamu görevlilerini işine iade eden mahkeme kararlarının iki yıl boyunca uygulanmasını yasaklayan kanunu çıkardı. Yargı örgütünü düpedüz hükümetin uzantısı durumuna getirmek için her yola başvuruyor. ABD’nin IŞİD bahanesiyle başlattığı yeni sömürgeci seferini, yurt savunması yapan Suriye yönetimini devirmek için yeni bir fırsat olarak kullanmak üzere türlü tezgâhlar kuruyor.
Kısacası, AKP gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimini ortalıkta tek bir muhalif ses bırakmadan pekiştirmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Kritik dönemeç
Sonun başlangıcındayız. Bu kritik dönemeçte ya AKP topyekûn karşıdevrimi tamamlayacak; ya önceki kuşakların zorlu mücadelelerle elde ettiği Türkiye devriminin kazanımlarını koruyacak olan siyasal toplumsal özneler harekete geçerek AKP’yi durduracak. Ya işbirlikçi kapitalist bir din diktatörlüğü dayatması ülkeyi ve bölgeyi uçuruma itecek; ya işçiler, şehir ve köy emekçileri, aydınlar, kadınlar, gençler, ezilen halklar, alınteriyle geçinen bütün sade insanlar kendi kaderlerini kendi ellerine alarak yeni bir dünyanın kapısını açacak. Ya emperyalizmin ve gericiliğin ayartmalarına kapılarak karşıdevrim saldırısına karşı birleşmekten kaçınacağız; ya sosyalist ve devrimci demokrat güçlerin birliği temelinde ülkenin ve bölgenin dirliğini sağlayacak bütün ulusal demokratik kesimlerin cephesini kuracağız. Ya emperyalizmin hizmetkârı gericiliğe baş eğeceğiz; ya birleşik bir halk hareketine dayanan birleşik bir halk hükümetini yaratacağız.
- Hülya Kortun