Doğal ve kültürel mirasımız, geleceğimizin soluk alanı, geleceğimizin sonsuz şifresidir.
Son günlerde ülkemizin birçok yöresinde farklı çıkar çevrelerine alan yaratmak için binlerce ağacımız kesilmekte, “gençleştirme”, “termik santral”, “nehir ıslahı” ve “rüzgar enerji santrali” uygulamalarının korkunç sonuçlarına teslim edilmekte.
Bu nedenle; Foça’nın Ilıpınar Köyü’nden, Soma’nın Yırca Köyü’ne, Gediz Nehri’nin kıyılarından, Urla’nın Ovacık Köyü’ne kadar, Anadolu’nun birçok yöresinde orman alanlarımız ve tarım alanlarımız özelliklerini kaybetmekte, yok olmakta.
Gelişmeler; yöre halklarının, bu akıl almaz uygulamalara karşı, uyarılarıyla, önerileriyle, direnişleriyle ve dayanışmalarıyla ülkemiz gündeminin yeni cephelerini oluşturmakta.
Foça
İzmir’in Foça İlçesi Ilıpınar Köyü sınırları içerisinde, Ekiz Yumurta kuruluşunun bitişiğinde yer alan onlarca hektarlık bir alanda otuz yaşın altında binlerce ağaç hiçbir yaş ayrımı gözetilmeksizin kesilmişti. ‘Güçlendirme’ adı altında yapıldığı iddia edilen bu uygulama, bu doğa katliamı bölgenin su kaynaklarına, bitki örtüsüne, hayvan topluluklarına varlık ve yaşam alanı bırakmayacak biçimde yapıldı. Bölgede birçok yanmış ve ağaç dikimi gereken orman alanı bulunurken böylesi daha yüzlerce yıl varlığını sürdürecek bir çam ormanının güçlendirme adı altında yok edilmesi akıl almaz bir durumdur.
Soma
Soma’nın Yırca Köyü’nde de termik santral yapımı için hiçbir idari ve hukuki süreç beklenmeden, altı bin zeytin ağacı kesilmiş, yörede tarımın temel damarı olan zeytinciliğe yönelik, yeni bir yok etme süreci daha başlatıltı. Önemli bir tarımsal kültür olan zeytincilik, Soma’nın Yırca köyünün de içinde bulunduğu bölgede tarımsal emeğin yanı sıra, zeytin ve zeytinden elde edilen ürünlere ilişkin diğer tarımsal üretim alanlarındaki, emeğin de geleceğini tehdit etmekte. Bölgede işsizliğin artmasına yeni bir zemin oluşturmakta.
Menemen
Menemen yöresinde ise, bölgeden geçen dört yüz kilometrelik Gediz Nehri’nin seksen dört kilometrelik bölümünde, Devlet Su İşleri (DSİ)’nin Gediz Nehri’ni ıslah adı altında yürüttüğü kanal projesi ile de, nehir kıyısındaki söğütler ve sazlar kesilmeye başlanarak nehrin bitki örtüsü yok edilmektedir. Yetmiş bin söğüt ağacının kesilmesinin hedeflendiği bu uygulama ile de, Gediz Nehri’nin tümünde kıyılardaki doğal döngü bozulmakta ve yok edilmektedir.
Bunun yanı sıra bu yörenin de bir başka tarımsal kültürü olan, sepetçilik ve testi sanatı da yok edilmektedir. Bu sürecin sonucunda tehlike altında kalacak olan bir başka alan da, Gediz Nehri’nin sonunda yer alan ve koruma altında olan Kuş Cenneti olacaktır.
Urla
Ve son olarak da, Urla’nın Ovacık Köyü orman alanları içerisinde yapılmak istenen rüzgar enerji santrali (RES) uygulamasıyla kesilmesi hedeflenen, rüzgar enerji santrali parçalarının taşınması için üç yüz, rüzgar enerji santraline giden yolun açılması için, bin ağaçtan yirmi tanesi kesilmiş, ancak yöre köylüsünün açtığı dava sonucu alınan yürütmeyi durdurma kararıyla, kalan ağaçların kesimi önlenmiştir. Ancak ilgili mahkeme henüz iptal kararı vermediği için, yöredeki orman alanının yok olma tehlikesi ve bölgede diğer köylerde hedeflenen rüzgar enerji santralleriyle de, bölge ormanlarının yok olması tehlikesi ortadan kalkmamıştır.
Bitki örtümüzün; yağmur döngüsünün temel kaynağı olduğu, tüm canlılara oksijen sağladığı ve diğer tüm özellikleri düşünülürse, yukarıda paylaştığımız bu korkunç uygulamalar, bulundukları bölgelerde canlı yaşamının son bulmasına; yer altı su kaynaklarımızın yok olmasına, tüm canlıların içme sularının kaybolmasına, ormanlarımızın, sazlıklarımızın, tarım alanlarımızın ortadan kalkmasına, hayvan topluluklarının yok olmasına ve bölgedeki yerleşim alanlarımızın göçler yoluyla ortadan kalkmasına yol açacaklar.
Derhal durdurulması gereken bu uygulamalar, yalnızca bulunduğu alanla sınırlı olmayan ve yakınındaki diğer alanlardaki tüm değerlerin de yok edilmesini hızlandıracak olan uygulamalardır. Çeşitli çıkar alanlarının oluşturulması, çarpık uygulama alanlarının yaratılması amaçlarıyla yanıltıcı ve sahte gerekçelerle ve belgelerle yapıldığını kuvvetle düşündüğümüz, bu korkunç uygulamaların durdurulması, son bulması, bu alanlarda verilmekte olan ve verilecek olan doğal ve kültürel mücadelelerin, bilimsel, hukuksal ve toplumsal emekleriyle olacaktır.
Ve elbette, kalıcı, yaygın ve sürekli dayanışmayla!
- Ahmet Tuncay Karaçorlu