Ölüm kol geziyor
İçte ve dışta savaşa yönelen AKP'nin Kürt sorununda diyalog ve barış yolunu kapatmasıyla karşılıklı ölümler çığ gibi arttı. Dağda, ovada, köylerde, şehirlerde, yollarda, kışlalarda, karakollarda gençlerimiz ardı ardına ölüyor. Türkiye halklarının genç evlatları öldürme ve ölme sarmalında yok oluyor. “Şehitler ölmez” ve “Şehid namırın” sloganlarıyla toprağa verilen gençlerin kaybı, öfkeleri biliyor, kin ve düşmanlık duygularını yaygınlaştırıyor. Şovenizm yeni kırımların tohumunu saçıyor.
Gök ekini biçmiş gibi
Özellikle Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları çok ağır sonuçlar verdi. Hakkâri, Şırnak, Bingöl, Dersim, Afyon, Tunceli'de ocaklar topluca söndü. Başbakan Erdoğan 26 Eylül'de Kanal 7 ile Ülke TV'nin ortak yayınında, “2012 yılı itibarıyla toplam şehidimiz 144. Şehit asker sayısı 107, şehit polis sayısı 24, şehit korucu 13, ölen vatandaşımız 29. Bu arada terörist sayısı 239” dedi.
Erdoğan, 17 Eylül'de Denizli'de İmam Hatip Lisesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, “Son 10 günde sadece Hakkari'de 123 terörist etkisiz hâle getirildi. Şubat ve Ağustos ayları arasında 373 terörist etkisiz hâle getirildi. Son 1 ay içinde bölgede ise yaklaşık 500 terörist etkisiz hâle getirildi” demişti.
Üniformaları farklı gençleri farklı sıfatlarla anmanın, ölümleri bizden sizden diye ayırmanın kötülüğü bir yana, her gencimizin ölümü halklarımızı -ulusal kimlik, dil ve inanç ayırımı olmadan- birlikte eksiltiyor ve zayıflatıyor. Uluslararası dolar milyarderleri şebekesinin, işbirlikçi kapitalist oligarşinin ekmeğine -yine ulusal kimlik, dil ve inanç ayırımı olmadan- yağ sürüyor.
Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir
Yalın gerçek şu. Ölenler zenginlerin değil, yoksulların çocukları. Zengin aile çocukları “askerlikten yırtma”nın bir yolunu buluyor. Dağa çıkanların çoğu da Kürt toplumunun en yoksulları. Sömürülmek, ezilmek yetmiyormuş gibi, işçiler, köylüler, emekçiler kendi sınıf kardeşlerini öldürmek ve ölmek zorunda bırakılıyor.
İşte bu yalın gerçek nedeniyle genç ölümlerinin egemenlerin gözünde hiçbir değeri yok. Afyon'da cephane taşıyan 25 askerin havaya uçmasının hemen ardından, Afyon Valisi İrfan Balkanlıoğlu ile Genelkurmay Başkanı Necdet Özel arasındaki hediyeleşme, bunun en iyi kanıtı. Üstelik Vali Balkanlıoğlu, eleştiriler karşısında “Hayat devam ediyor. Acımız varken buna ara mı verelim?” deme cesaretini bile gösterebildi.
Büyük sorumsuzluk
Bu kadar genç ölümünün ardından, AKP yönetimi, akan kanı daha da arttıracağı besbelli bir sorumsuzluğa daha yöneliyor. Kürt milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak, sırf konuşmaları nedeniyle onlara ağır cezalar vermek, BDP'yi kapatmak, sorunu çözmez, daha da ağırlaştırır. Silahlara, helikopterlere, uçaklara daha fazla yatırım yapmak, halka daha fazla baskı yapmak, yaylaları yasaklamak, yolları kesmek, daha çok kişiyi tutuklamak çıkmaz sokaktır.
Oslo mutabakatı
CHP sözcüsü Haluk Koç, AKP ile PKK arasındaki Oslo görüşmelerinde imzalanan mutabakat belgesini açıkladı. Belge, AKP'nin, Oslo görüşmelerini Kürt sorununu çözmek için değil, kendi dar politik amaçları için kullandığını gösteriyor. AKP, boş vaatlerle muhataplarını oyalamış, Anayasa referandumu ve genel seçimlerde kendisi açısından uygun bir tutum almalarını sağlamış, işi bitince de görüşmelere son vermiş. Savaşın bu kadar tırmanmasında AKP'nin bu ikiyüzlü yaklaşımının büyük payı var.
Barışı seçelim
Buradan çıkarılacak sonuç, Kürt sorununun çözümü için diyalog ve barışı reddetmek değil; soruna gerekli ciddiyet ve sorumlulukla yaklaşmaktır. Genç ölümlerini durduracak kapsamlı bir anlayışa ihtiyacımız var. Barışa şans verelim. Diyalog ve müzakere yolunu seçelim. Unutmayalım ki, eşitlik ve özgürlük ilkesi hiçbir halka zarar vermez, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birliğini güçlendirir.
- İsmail Kaplan
