Biz durdurmazsak durmayacaklar

Suriye'ye karşı savaşı durduralım
AKP'nin bir oldubittiyle 4 Ekim'de Suriye'ye karşı çıkardığı savaş tezkeresine devrimci, ilerici ve barışsever güçler anında tepki verdi. Sokaklara ve alanlara çıktı. Emperyalist savaşa karşı barış isteğini haykırdı, Suriye-Türkiye kardeşliğini savundu.

Halkın sözcüleri
Toplumumuzun yüz akı olan devrimci, ilerici ve barışsever güçler, emekçi halkın, sade yurttaşların gönlünden geçenleri dile getirdi. Sokaklara, alanlara henüz çıkmayan geniş kesimlerin sezgisel olarak bildikleri gerçekleri derli toplu olarak ifade etti.

Halkın temel çıkarları, bağımsızlık, eşitlik ve özgürlük için zorunlu olmadıkça savaşın cinayet olduğunu; emperyalist savaşın işçiler ve emekçiler için ölüm ve yıkım anlamına geldiğini, “zenginimizin bedel ödediğini, askerimizin fakirden olduğunu”; fakirler birbirini kırarken kapitalistlerin “yolunu bulduğunu”; Suriye'ye karşı savaşın ABD, AB, İsrail, Arabistan ve Katar'ın kapitalist oligarşilerinin halk düşmanı, sömürücü ve haksız savaşı olduğunu anlatarak kitlelerin duygularına tercüman oldu.

Militarist demagoji
Bizzat AKP'nin yaptırdığı kamuoyu araştırmaları, kitlelerin büyük çoğunluğunun Suriye'yle savaş istemediğini ortaya koydu. Halk kitlelerinin barıştan yana çıkan ruh hâli AKP'yi manevra yapmak, halkı savaşa razı etmek için laf cambazlığına başvurmak zorunda bıraktı.

Erdoğan, Arınç, Çiçek ve diğerleri, “Biz savaş istemiyoruz”, “Tezkere sadece caydırıcı olmak için çıkarıldı”, “Amacımız Suriye'ye gözdağı vermek, savaşa girme niyetimiz yok”, “Hazır ol cenge, istiyorsan sulh û salah (Barış ve iyilik istiyorsan, savaşa hazır ol)” kampanyasına başladı.

Yandaşlar ve yanılanlar
AKP yandaşı medyaşorlar, savaş karşıtlarına, koro hâlinde, “hükümet savaş istemiyor, siz yeldeğirmenlerine savaş açıyorsunuz” diye sataştı. ABD'nin sesi liberaller, “ABD Suriye'ye bulaşmak istemiyor, AKP'yi taşeron olarak kullanmıyor, Suriye'yle savaş tehlikesi yok, NATO'nun Suriye'ye müdahale niyeti yok” diyerek ABD'yi ve NATO'yu sorumluluktan sıyırdılar. Savaş karşıtlarını kuruntu içinde olmakla suçladılar, “olmayan bir tehlikeye karşı ortalığı velveleye veriyorsunuz” diye iddia ettiler.

Ordu birliklerinin doğrudan Suriye'yi işgale başlamadığını, Suriye hedeflerine top atışı yapmakla yetindiğini gören bazı çevreler ise, AKP'nin ve Amerika'nın demagojisine kapılarak gevşemeye başladılar. AKP'nin blöf yaptığını, ABD'den yeterince destek alamadığı için politikasını değiştirdiğini, savaş politikasından çark etmesini gizlemek için tezkere çıkardığını, aslında savaş tehlikesinin olmadığını söylediler.

Apaçık savaş
Oysa AKP de, Amerika da, NATO da ateşle oynadı ve koskoca bir yangın çıkardı. Bağımsızlığını ve egemenliğini savunan bir ülkeyi daha elbirliğiyle yakıp yıkıyor, bir halkı daha katlediyorlar. Emperyalist niyetleri de, planları da, planlarını gerçekleştirmek için attıkları adımlar da ortada. Savaşı adım adım tırmandırıyorlar. Bununla birlikte, aralarında kuşkusuz kimi çelişmeler ve yaklaşım farklılıkları da var.

ABD ve NATO, savaşın yükünü boylu boyunca Türkiye'nin sırtına yıkıyor, AKP'yi savaşlarını yürüten vekil, pis işlerini gören taşeron, kor ateşi tutan maşa olarak kullanıyorlar. Kendileri herhangi bir kayba uğramadan yönlendirme, yönetme ve koordinasyonla meşgul oluyorlar; taş atıp yorulmadan stratejik hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar.

AKP ise vekilliğe ve taşeronluğa çoktan razı, hatta zaman zaman kraldan çok kralcı davranıyor. Ama en azından işlerin sarpa sarması durumunda ABD'nin ve NATO'nun fiilî desteğini arkasında görmek istiyor. Suriye, İran, Rusya ve Çin arasında oluşan ittifak karşısında dımdızlak ortada kalmak, hesabı tek başına ödemek istemiyor.

Suç ortakları
ABD-NATO ve AKP, bugüne kadar önemli bütün savaş adımlarını birlikte planladılar, birlikte attılar. Ayrıntılarda uyumsuzlaştıkları, farklı davrandıkları oldu ve oluyor; ama bu durumlarda da hep birbirlerinin bir sonraki adımını hesaplayarak ve öngörerek hareket ettiler, ediyorlar.

İlk önce, Baas iktidarının mutlaka yıkılacağını ilan ettiler, Suriye yönetimine ultimatom verdiler, Esad'a “ölmek istemiyorsan iktidardan çekil” dediler. Daha ortada gerici-faşist terör çeteleri ve bu çetelere karşı ordunun silahlı mücadelesi yokken, müthiş bir öngörüyle, Türkiye'nin Suriye sınırında sıfır noktasında “ileride gelebilecek sığınmacılar için çadır kentler” kurdular.

Provokasyonlar dizisi
Ardından, Suriye içinde terör eylemlerine başladılar. “Suriye Ulusal Konseyi” ile “Hür Suriye Ordusu”nu kurdular: Bu hainlere İstanbul'da siyasi karargâh, Hatay ve Adana'da askerî karargâh ve askerî kamplar sağladılar. Sivil halkı ülkelerinden göçmeye teşvik ettiler. Türk Hava Kuvvetleri'ne ait savaş uçağını Suriye hava sahasına soktular. Libya, Tunus, Mısır, Çeçenistan, Pakistan, Afganistan, Arabistan, Irak, Yemen, Türkiye ve Avrupa ülkelerinden devşirdikleri Vahabi, Selefî, El Kaideci, Müslüman Kardeşlerci terör çetelerini Suriye'ye saldılar. Laikleri, Alevileri, Hıristiyanları, Ermenileri katlettirdiler, kamu binalarını havaya uçurdular, şehirleri, kasabaları, köyleri yaktırıp yıktırdılar. Üst düzey savunma ve istihbarat yetkililerini suikastle ortadan kaldırdılar.

Doğrudan müdahale
Daha sonra, Suriye'nin içine saldıkları gerici-faşist terör çeteleri Suriye ordusu karşısında zor duruma düşüp Türkiye sınırına çekilince, hiç olmazsa sınır bölgelerini bu çetelerin elinde bıraktırmak için savaşa doğrudan doğruya karıştılar. Akçakale'ye düşen top mermilerini bahane edip top atışlarıyla Suriye hedeflerini vurdular. Savaş tezkeresini çıkardılar. Sınıra tankları dizdiler ve asker kaydırdılar. Hava ve deniz savaş filoları ile füzeleri Suriye'ye karşı konuşlandırdılar.

Yetmedi, Moskova-Şam seferini yapan sivil Suriye yolcu uçağı ile Erivan-Halep seferini yapan Ermenistan sivil kargo uçağını Türkiye'ye indirdiler. Böylece, Suriye'ye, ambargonun ardından, fiilen abluka uygulamaya başladılar.

Şimdiki durum
Şu anda, terör çeteleri Kurban Bayramı münasebetiyle Suriye yönetiminin ilan ettiği ateşkesi çiğnemekle, insanları katletmekle meşgul. Terör çeteleri ABD, NATO ve AKP'nin politik ve diplomatik koruması altında silah, maaş, lojistik destek bulmaya devam ediyor.

Üst düzey ABD ve NATO yetkilileri gün aşırı Ankara'yı ziyaret ediyor. ABD savaş bakanı, genelkurmay başkanı, genelkurmay başkan yardımcısı ardı ardına verdikleri demeçlerle, Türkiye-Suriye sınırına askerî uzman gönderdiklerini, bu uzmanların Türk yetkilileriyle Suriye konusunda ortak planlama yaptıklarını açıklıyorlar. Bizzat Obama, Cumhuriyetçi başkan adayı Mitt Romney'le yaptığı son tartışma sırasında, Suriye konusunda Türkiye, İsrail ve Arabistan'la ortak çalıştıklarını ilan etti.

Biz durdurmazsak durmayacaklar
Demek ki, Suriye'ye karşı emperyalist istila savaşının daha da tırmandırılmasını önlemek, barış için daha kararlı mücadele etmekten geçiyor. Savaş istemeyen emekçileri, sade yurttaşları bizzat harekete geçirmek gerekiyor.

Suriye her zorluğa rağmen pes etmiyor. Direniyor ve direnişini güçlendiriyor. Emperyalizmin uzantılarını püskürtme savaşına sabırla devam ediyor.

AKP'nin emperyalizme taşeronluk politikasını durdurmak, sadece, bağımsız varlığını, egemenliğini korumaya çalışan Suriye için değil, Türkiye ve bütün bölge halkları için de yaşamsal değer taşıyor. Gevşemeye yer yok. Savaşı durduralım. Çünkü biz durdurmazsak durmayacaklar.

08 Kas 2012
paylaş