Soma'da Soma Holding adlı şirketin işlettiği kömür madeninde 13 Mayıs 2014 Salı günü öğleden sonra meydana gelen patlamada hükümetin yaptığı resmî açıklamaya göre 301 işçi öldü, birçok işçi yaralandı. Türkiye tarihindeki en büyük işçi katliamı, kapitalist patronların kâr hırsı uğruna işçi yaşamını nasıl hiçe saydıklarının en son kanıtı oldu.
Geliyorum diyen felaket
İşçi sınıfımızın, emekçilerin, bütün Türkiye halkının ve insanlığın yüreğini dağlayan bu büyük felaket, göz göre göre geldi. Gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin gözü kara özelleştirme, taşeronlaştırma ve kuralsızlaştırma saldırısının yarattığı insanlık dışı ortamda iş cinayetlerinin iş katliamına dönüştüğü ayan beyan ortaya çıktı. 19. yüzyıl vahşi kapitalizmine özgü yöntemlerin pervasızca uygulandığı maden ocağında çocukların çalıştırıldığı, işçilerin çoğunun kayıt dışı olduğu, güvenlik önlemlerinin ihmal edildiği, AKP hükümetinin uyguladığı büyük medya karartmasına rağmen, gizlenemedi.
AKP, daha geçen Nisan sonunda Millet Meclisi'nde yapılan oylamada Soma kömür ocaklarındaki iş kazalarının nedenlerinin araştırılması istemini reddetmişti. AKP iktidarının Enerji Bakanı Taner Yıldız, Kasım 2013'te bu maden ocağını sözümona denetlemişti. “İşçi güvenliği için aldıkları önlemler nedeniyle” işletme sahiplerini övgüye boğan Taner Yıldız, Soma Holding patronlarının “iş güvenliği açısından bütün dünyaya örnek bir işletme kurduklarını” iddia etmişti.
Taner Yıldız, emperyalizmin, işbirlikçi kapitalist tekellerin, onların son 12 yıldaki yürütme komitesi olan AKP iktidarının ölü işçiler cumhuriyeti durumuna getirdiği yurdumuzda, övgüler yağdırdığı aynı patronların aynı işletmesinde bu kez ölü işçileri sayma görevini üstlenerek tarihe geçti.
Kamusal yas
Soma'da göz göre gelen katliam, bütün halkı ayağa kaldırdı. Ölen işçi kardeşlerimizin yasını tutmak; yeni katliamları önlemek için yasımızı kamusal alanda grevlerle, boykotlarla, miting ve yürüyüşlerle gösterme arzusu toplumun geniş kesimlerini sardı.
Kâr hırsıyla işçileri ölüme gönderen Soma Holding adlı kapitalist şirket, bu işletmeyi kamudan özelleştirme yoluyla gasbetmişti. Maden ocaklarında kamu işletmeciliğine dönülmesi ve ekonomik yaşamın patronların kârını değil, işçi güvenliğini esas alan anlayışla düzenlenmesi için harekete geçmenin gereği daha iyi anlaşıldı. Yurttaşların büyük kesimi, özelleştirme, taşeronlaştırma ve kuralsızlaştırma politikalarını iptal ettirmenin anlam ve öneminin farkına vardı.
Soma işçileri yalnız değildir
Türkiye halkı Soma'da katledilen işçi kardeşleriyle dayanışmasını bir hafta boyunca yaptığı görkemli eylem ve etkinliklerle gösterdi. Daha 13 Mayıs gecesi başlayan protestolar hızla yayıldı.
İşçi sınıfı, öğretmenler, sağlık emekçileri, büro emekçileri, mühendis ve mimarlar, üniversite ve lise öğrencileri, kadınlar, emekliler, sanatçılar ve yazarlar ülkenin dört bir yanında grev, yürüyüş, miting, boykot, basın açıklaması, oturma eylemi, işgal, sokak tiyatrosu, anma toplantısı, saygı duruşu gibi eylemler ve etkinlikler yoluyla Somalı madenciler için duydukları acıyı ülke çapında toplumsal protestoya çevirdi.
Vicdan ve bilinç ayaklanması
Bütün halkın yürekten tuttuğu kamusal yas, bu kez Soma Holding örneğinde somutlaşan ekonomik soykırımcı büyük kapitalist patronlara ve onların suç ortağı AKP iktidarına karşı vicdan ve bilinç ayaklanmasına dönüştü. Gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin özelleştirme, taşeronlaştırma ve kuralsızlaştırma politikası milyonların gözünde teşhir oldu. AKP'nin yatık medya eliyle kafalara kaktığı “ileri teknolojiyle haşır neşir becerikli iktidar” imajı yerle bir oldu.
Soma'da kâr hırsı uğruna 301 madenciyi ölüme mahkûm eden sermaye-devlet koalisyonu, yalnızca Türkiye'de değil, bütün dünyada işçilerin, emekçilerin, büyük insanlığın lanetine uğradı.
Hem suçlu, hem güçlü
14 Mayıs Çarşamba günü Soma'ya giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP hükümetinin katliamdaki ağır sorumluluğunu gizlemek için, ölümleri “Allah'ın takdiri” olarak niteledi, “Olan Allah'tan oldu” dedi. “Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında, fıtratında bunlar var” diyen Erdoğan, 19. ve 20. yüzyılda ülkede ve yurt dışında maden ocaklarında meydana gelen kazaları örnek olarak gösterdi.
Bu kan donduran mantığıyla hasara hakaret ekleyen “hem suçlu, hem güçlü” Erdoğan, madenci yakınlarının protestosuyla karşılaştı. Protestocu yurttaşlara “Ahlaksızlar” diye hakaret eden Erdoğan bununla da yetinmedi. Kendisine yuh çeken bir madenciyi, “Başbakanı yuhalarsan tokadı yersin” diye tehdit ettikten sonra, başka bir madenciye de yumruk attı. Başbakanın koruma polisleri korumasız madenciyi evire çevire dövdü. Aynı sırada Başbakanın müşaviri Yusuf Yerkel, iki özel harekât polisinin yere düşürdüğü bir madenciye tekme savurdu.
Bütün ülke ayakta
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ile Türk-İş, Soma katliamında yaşamını yitirenler için iş bırakma kararı aldı. İşçi sınıfı 15 Mayıs Perşembe günü birçok fabrika, maden ve işyerinde bir günlük grev yaptı. Metal ve petrol işkollarındaki büyük fabrikalar ile büyük maden ocaklarında üretim durdu. Belediye, sağlık ve eğitim kurumlarında iş bırakıldı. Üniversite ve liselerde ders yapılmadı. İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana, Tarsus, Antalya, İskenderun, Antakya, Manisa, Bergama, Savaştepe, Kınık, Denizli, Aydın, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Edirne, Dersim, Van, Diyarbakır ve diğer birçok şehir ve kasabada yüz binlerce kişinin katıldığı yürüyüşler, mitingler ve basın açıklamaları düzenlendi. İzmir'de belediye işçilerinin ve işçi sınıfı dostlarının yürüyüşüne saldıran AKP muhafızları, DİSK Genel Başkanı Kani Beko'yu hastanelik etti.
En küçük gösteriye bile vahşice saldıran AKP muhafız birliklerinin tomaları, zehirli gazları, basınçlı suları, plastik mermileri binlerce eylemin yapılmasını engelleyemedi.
Her yer Soma
Soma'da katliamı protesto etmek isteyen madenci yakınlarının ve onlarla dayanışma için gelen yurttaşların 16 Mayıs Cuma günü düzenlediği yürüyüşü durduran muhafız birlikleri, “Gerçek Somalılar ayrılsın, yabancılara karşı operasyon yapacağız” anonslarıyla halkı bölmeye çalıştı. Başarılı olamadı. Saldırıdan Somalılar da, Soma dışından gelenler de nasibini aldı.
Manisa Valisi, yeni yürüyüşleri engellemek için hukuka, mevcut anayasaya ve kanunlara bile aykırı bir şekilde her türlü gösteri ve yürüyüşü yasakladığını ilan etti. 17 Mayıs Cumartesi günü, polisler, halka gözdağı vermek ve Soma'ya dayanışma için gelmek isteyenleri caydırmak amacıyla Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlara sokak ortasında saldırıp ağır biçimde dövdü. Ardından da, avukatları kelepçeleyip spor salonuna hapsetti.
Soma'da hukuka, anayasaya ve kanunlara aykırı fiilî olağanüstü hâl ilan eden iktidar, bütün Türkiye'nin ve dünyada Berlin, Londra, Paris, NewYork başta olmak üzere birçok şehrin Soma hâline gelmesiyle karşılaştı. Her yer Soma oldu. Neoliberal kapitalist vahşete karşı halkın öfkesi her yerde direnişi tetikledi.
Taksim'den Soma'ya
AKP, 2013 1 Mayıs'ında Taksim'i işçi sınıfına ve dostlarına yasaklayarak İstanbul'un dört bir yanında “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganının atılmasına vesile olmuştu. Gözü dönmüş gericilik, vurgunculuk ve savaş politikasıyla, 31 Mayıs 2013'te Taksim Gezi Parkı'nda Büyük Halk Direnişi'nin patlamasına vesile olan AKP, “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganını bütün ülkenin ve dünyanın sloganı hâline getirmişti.
AKP, ABD'nin kritik desteğiyle halka sistemli şiddet uygulayarak Mayıs-Haziran 2013 Büyük Direnişi'nde ayağa kalkan kitleleri geçici olarak bastırabildi.
17 Aralık 2013 baskınında suçüstü yakalanan; 25 Aralık 2013'te gericilik, vurgunculuk ve savaş suçları ses kayıtlarıyla bir bir ortaya çıkan AKP, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde binbir hile ve hurda yaptı. Kazandığını ilan ettiği seçimin verdiği kof güvenle saldırılarına devam etti. 1 Mayıs 2014'te yine Taksim'i işçi sınıfına ve dostlarına yasakladı. “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı yine bütün ülkeyi sardı.
13 Mayıs'ta Soma'da sebep olduğu katliamla yine milyonların harekete geçmesine vesile olan AKP, şimdi Türkiye'yi ve dünyayı “Her yer Soma, her yer direniş” sloganıyla tanıştırıyor.
Taksim'den Soma'ya, her yerde işçi sınıfının, şehir ve köy emekçilerinin ve bütün halkın direnişiyle çevrilen AKP, gayrimeşru iktidarını ne yapsa sürdüremeyecek. Gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimi, emperyalist efendileriyle birlikte yıkılacak; ülkenin bütün demokratik, ilerici, yurtsever güçlerinin birlikte kuracağı meşru halk iktidarı, ülkemizde ve bölgemizde yeni bir dönemi başlatacak.
- İsmail Kaplan