AKP tam bir savaş hükümeti olduğunu bir kez daha ispat etti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye ve Irak’a girmesi ve yabancı askerlerin Türkiye’ye sokulması için hükümete 4 Ekim 2014’ten başlayarak bir yıl süreyle yetki veren tezkereyi 2 Ekim günü Millet Meclisi’nden geçirdi. Her kritik konuda AKP’nin koltuk değneği rolünü üstlenen MHP tezkereyi desteklerken, CHP ve HDP red oyu kullandı.
Kobane’yi IŞİD çetelerinin kan gölüne çevirdiği günlerde gelen bu tezkere elbette Kürt halkına veya bölge insanına yardım amacı taşımıyor. Suriye ve Irak halklarına destek vermeyi de hedeflemiyor. 98 red oyuna karşılık 298 oyla kabul edilen tezkere, emperyalizmin ve dinci gericiliğin çok yönlü saldırısı altındaki Türkiye, Suriye, Irak ve Kürdistan halkları için tehlikelerle dolu yeni bir dönem başlatıyor.
Bu dönemin halklar için en az zararla atlatılması, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin kurduğu tezgâhların boşa çıkarılması için ülkede ve bölgede sosyalist, devrimci ve ilerici yurtsever güçlere büyük görevler düşüyor. Gün, ulus, din ve mezhep ayrımı olmaksızın bütün bölge halklarının emperyalizme, işbirlikçi burjuvaziye ve gerici-faşist cellat sürülerine karşı birleşerek mücadele etmesi günüdür.
Durum değerlendirmesi
Siyasetle ilgilenen herkesin bildiği gibi, ABD, AB, NATO, İsrail, Arabistan, Katar ve AKP, IŞİD’i yıllardır ilerici yurtsever laik Suriye yönetimi ile Suriye ve İran’a yanaşan Şii Irak yönetimine ve Suriye’ye ihaneti kabul etmeyen Lübnan’a karşı vurucu güç olarak kullandı.
Politika değişikliğinin nedenleri
Suriye halkının kahramanca direnişi, Türkiye ve Mısır’da meydana gelen halk ayaklanmaları, Lübnan’ın direniş cephesinden vazgeçmemesi, İhvan’ın Mısır ve Arabistan tarafından terörist ilan edilmesi, Filistin’de Hamas’ın Suriye halkına ihanetin kendisine herhangi bir fayda sağlamadığını İsrail’in vahşi saldırısıyla nihayet idrak etmesi, Libya’da yurtsever laik yönetimin çökertilmesinden sonra ortaya çıkan kaos, geleneksel olarak ABD’ye bağlı güçler (Arabistan ile Katar, Arabistan ile Türkiye, Mısır ile Türkiye, İsrail ile Türkiye, Katar ile Mısır) arasında ortaya çıkan çekişmeler ABD’nin bölgede değişen dengeleri kendisine en uygun şekilde yeniden kurma arayışına yol açtı.
Hedef değişmedi
ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nde dile getirilen temel amaçlarını kuşkusuz sürdürüyor. Bölgeyi bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin bütün kazanımlarından yoksun bırakmak, antiemperyalist yönetimleri yıkmak, İsrail’e karşı direniş eksenini kırmak, halkları hepsi kendisine bağımlı olacak düşman devletçiklere bölmek hedefi hâlâ yürürlükte. Örneğin, Obama yönetimi ABD Kongresi’nden çıkardığı kararla, (artık tiksindirici derecede bayatlamış olduğu hâlde hâlâ kullanımda tuttukları kavramla) sözüm ona “ılımlı” Suriye muhalefetine 500 milyon dolar tahsis etti ve 15 bin “güvenilir” muhalifin Arabistan’da kurulacak kamplarda silahlı eğitimden geçirilmesine onay verdi.
Ancak, ABD geleneksel olarak kendisine bağlı güçler arasındaki düşmanca uyumsuzluğu giderecek bir ortak çizgi oluşturmak durumunda. Bölge halklarına zorla dayatılan dizginlenmemiş siyasal İslamcılık dozunun muhtemelen azaltılması gerekecek. Bu tabloda IŞİD, Nusra, El Kaide, İhvan çetelerinin gözü dönmüş icraatları artık bahane olarak kullanılacak.
ABD’nin ilk başarıları
Irak’ta IŞİD’in Musul saldırısını Maliki yönetimini değiştirmek ve Barzani’nin etki alanını genişletmek için ustaca kullanan ABD, IŞİD’i düşman ilan etti ve ona karşı uluslararası sefer başlattı. Vidaları sıkıştırarak Arabistan, Katar ve nihayet Türkiye’yi tam hizaya sokmaya çalışan ABD, zaten kendisine bağlı Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni kazanç hanesinde tutarken, IŞİD’in Kobani saldırısıyla ölümü gösterdiği PKK-PYD’yi de kendisine en muhtaç duruma sokmayı başardı.
Suriye istilasının başından bu yana Suriye halkı ve hükümeti ile emperyalizm ve dinci katil sürüleri arasındaki cepheleşmede ara güç olarak hareket eden; Mayıs-Haziran 2013 Büyük Halk Direnişi’nde halkla ve sol güçlerle değil, AKP’yle işbirliğini yeğleyen PKK-PYD; ABD’den, AB’den ve Türkiye’den silah yardımı istedi. PKK-PYD, Öcalan’ın ve Kandil’in açıklamalarıyla görüldüğü gibi, şu anda AKP’yle doğrudan (ve ABD’yle dolaylı) işbirliği ile doğrudan doğruya ABD’yle işbirliği yelpazesinde gidip geliyor.
ABD’nin ihtiyatlı yaklaşımı
ABD, Suriye’de IŞİD hedeflerine saldırırken, şu ana kadar Suriye’yi doğrudan doğruya hedef almadı. Suriye’yi ve onu destekleyen İran, Rusya ve Çin’i fiilen politik ve askerî karşılık vermeye zorlayacak bir saldırıya şimdilik girişmedi.
ABD işbirlikçilerinin büyük rüyası
ABD’nin IŞİD’e karşı ilan ettiği savaş cephesine katılan Arabistan, Katar ve AKP, İsrail’le birlikte, ABD’nin Suriye’de Suriye hükümetine uçuşa yasaklı bölge ilan etmesini ve mümkünse ABD ordusunun öncülüğünde Suriye’yi işgal etmesini istiyor. Daha büyük rüyaları ise, bu süreçte Suriye’yle birlikte, Lübnan’ın ve (tekrar) Irak’ın işgal edilmesi ve işgaller sürecinin İran’ın da işinin bitirilmesiyle tamamlanması.
AKP’nin ham hayali
AKP, ABD’nin Suriye’de uçuşa yasaklı bölge ilan etmesini ve güvenli bölge kurmasını kışkırtmak için Türkiye topraklarını yabancı ordulara peşkeş çekmeyi bile göze aldı. Yani, ABD’ye güven vermek için ülkenin karnını onlara açtı.
IŞİD’i bugüne kadar besleyen, eğiten ve silahlandıran AKP, Osmanlı imparatorluğunu canlandırma fantezisinden bir türlü vazgeçmiyor. ABD ve NATO yardımıyla Suriye ve Irak’a asker sokmak, bu ülkeleri etki alanına almak için yanıp tutuşuyor. ABD’den onay alırsa Suriye’nin sınır bölgelerini işgal etmeyi planlayan AKP, hem PKK-PYD’yi etkisizleştirmeyi veya kendisine tam bağımlı hâle getirmeyi, hem de bu bölgeleri vatanını savunan Suriye yönetimine karşı gerici-faşist çetelerin ve sömürgeci işgal ordularının üs alanına çevirmeyi tasarlıyor.
Birleşik cephe
Türkiye, Suriye, Irak ve Kürdistan’ın bütün ulusal demokratik güçleri, bütün bölge halkları, bir yandan emperyalizme ve emperyalizmin işbirlikçisi egemen büyük burjuvaziye, bir yandan da onların piyadesi gerici-faşist cehennem zebanilerine karşı ortak mücadele formülünü yaratmak zorunda. Ara güç olarak hareket etme sorumsuzluğu, komşu halkların zararına emperyalizm ve işbirlikçileriyle birleşme vicdansızlığı hiçbir devrimci ve ilerici yapıya fayda sağlamayacağı gibi, bütün halklara ağır zararlar verecektir. Emperyalizme, işbirlikçilerine ve cellat sürülerine karşı tek birleşik cepheye ihtiyacımız var.
- İsmail Kaplan
