Görmedim, duymadım, bilmiyorum

Birazcık zamanı geri saralım ve 2013'ün Mayıs ayına dönelim. Yaz kapıdaydı, haliyle havalar ısınıyordu. Sokaklarsa kaynama noktasına gelmişti. Pek çoklarının "olamaz, imkânsız" dediği bir olay yaşanmak üzereydi. Sadece bir kıvılcım yetti. Kıvılcımın adı Gezi Parkı olmuştu. Büyük medyada "Gezi Parkı olayları" olarak geçen Mayıs-Haziran 2013 Büyük Halk Direnişi'nin yaşandığı zamanlardı. Biraz da hafızamızı yoklayalım, mesela üniformalı, maskeli bir polis tarafından yüzüne acımasızca gaz sıkılan Ceyda Sungur'u (nam-ı diğer Kırmızılı Kadını) hatırlayalım.

Geçen günlerde Kırmızılı Kadına karşı uygulanan "orantısız faşizm"den dolayı polislere açılan davanın duruşması görüldü. Davada polisler ve amirleri birbirlerini suçladılar. Dönemin Beyoğu Emniyet"siz"lik Müdürü Ramazan Emekli, sanık polis Fatih Zengin'e biber gazı sıkın talimatı vermediğini, hatta olayı televizyonlardan izlediğini ve olay sonrasında yaptığının yanlış olduğunu söylemiş. Fakat nedense o esnadaki çevik kuvvet ekiplerinin amiri olan Komiser Yardımcısı Zeki Bayrak, Ramazan Emekli'nin olay anında ekiplere "sık, sık" dediğini ve bunu oradaki herkesin işiteceği şekilde söylediğini beyan etti ve ayrıca parkta bulunan yurttaşların kendilerine dönük fiili bir saldırıda bulunmadıklarını da söyledi. Duruşma her zamanki gibi ertelendi. Kırmızılı Kadın davası örneklerden sadece biri.

İç güven(siz)lik paketi
Şimdi adına iç güvenlik paketi denen nam-ı diğer faşizm paketiyle bütün bu yapılanları meşrulaştırmayı amaçlıyorlar. Paketin bir kısmı meclis genel kurulunda onaylandı, bir kısmı ise taktik olarak komisyona geri çekildi. Ancak iç güvenlik tartışması bitmedi, asıl şimdi başlıyor. Toplumda ise paketin içeriği ve sonuçlarıyla ilgili olarak tartışma devam edecek gibi gözüküyor.

Mesela "eylemlerde hiç mi provakasyon olmuyor, polis gül mü fırlatsın" diyenler olduğunu duyuyoruz. Ben de size genç bir yurttaş olarak şunu demek istiyorum. Gerekçesi ne olursa olsun polisin orantısız şiddetini artıracak ve meşrulaştıracak bir pakete destek verilmesi hiçbir gerekçeyle kabul edilemez. Söylemeden geçemeyeceğim dükkan camı kırmak, ATM yakmak gibi eylemler çoğu sefer direnenlerle ilişkilendirilse de bu tip eylemlerin ardında sivil polis veya benzerlerinin çıktığı da hiç az olmamıştır.

Liseli genç bir yurttaş olarak şunu söylemek istiyorum. AKP iktadarı bu kadar iç güven(siz)lik paketi çıkarıcağına milyonlarca yurttaşı sokağa çıkartan sebebler nedir, bu insanlar ne istiyor diye bir düşünse daha iyi olur. Biber gazı ithalatına, toma ihalelerine harcanan paralar Soma Katliamı'nda yaşamını yitiren emekçi yurttaşlarımızın yakınlarına ayrılsa, iş güvenliği koşullarının iyileştirilmesine harcansa, sağlık hizmetlerine harcansa insanlar hastane kapılarında süründürülmese daha iyi olmaz mı? Yoksa iç güvenlik adına sokakların kimyasal gazlarla dolması sadece insanların değil; kuşların, köpeklerin, doğal hayatın ve geleceğimizin yok olması daha mı iyi?

24 Mar 2015
paylaş