10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası ve Anneler Günü Üzerine..

Bilindiği gibi her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar’ı Dünya’nın her yerinde Anneler Günü olarak kutlanır. Bu vesileyle bütün annelerin Anneler Gününü kutluyorum.

Bu yıl Mayıs’ın ikinci pazarı farklı bir güne denk geldi. Belki iy,i belki de kötü bir tesadüf bilemiyorum. Buna varın siz karar verin.

Her yıl dünyanın her yerinde 10 Mayıs’ta başlayıp 16 Mayıs’a kadar süren hafta boyunca engellilerin sorunlarına farkındalık yaratmak amacıyla bir dizi etkinlikler düzenlenir.  Bu elbette bütün dünyada olduğu gibi “Dünya Engelliler Haftası” başlığı altında bizim ülkemizde de yapılır. Ancak, her şeyde olduğu gibi konuyu amacından soyutlama hususunda oldukça mahir olan iktidar ve yandaşları bu haftayı bir kutlama, tebrik etme ve hatta neredeyse bayram yapma havasına dönüştürmeyi başarmışlardır.

Emekten soyutlanmış mistik dünya görüşüyle “kutsallaştırılmaya” çalışılan anneliğin ve yine aynı mistik dünya görüşünün “kader” vurgusuyla yaşadıklarına baş eğmesinin öğretilmeye çalışıldığı engellilerin ortaklaşan sorunlarının kendisine yabancılaşmış ve bağlamından soyutlanmış günlere, haftalara dönüştürülmesi çabalarına karşın biz bu iki olguyu birleştirerek “Engelli anneler” ile “Engelli çocukları olan annelerin” şahsında üretimden mahrum bırakılan tüm engelliler için hayati önem taşıyan sorunlarından bir tanesine farkındalık yaratabilme umuduyla yazının başında bahsini ettiğim bu yılki Engelliler Farkındalık Haftası’nın ilk gününün Mayıs’ın ikinci haftası olan Anneler gününe denk düşmesini fırsata dönüştürelim istedim.

Bu bağlamda iktidarın birkaç yıl öncesine dayanan ve artık yıkıcı sonuçlarının iyice hissedilmeye başlandığı engelli hak kayıplarına ilişkin icraatının birinden söz etmeye çalışacağım. Ancak, bunu yapmadan önce engelliler ve engellilik hakkında birkaç kısa bilgi vermek isterim.

Engellilik Nedir? Tanımı ve Kapsamı
Çeşitli tartışmalara sebep olsa da toplumda aynı anlamı ifade edebilmek için “sakat”, “özürlü” ve “engelli” gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılan bir durumdur. Özürlülük kavramına Birleşmiş Milletler, Özürlüler Kanunu, Dünya Sağlık Örgütü ve ILO tarafından farklı bakış açılarından yaklaşılmaktadır.

BM Birleşmiş Milletlerce Yapılan Engelli Tanımı:
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun kabul ettiği “Sakat Kişilerin Hakları Bildirgesi”nde engelli “Normal bir kişinin kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri, bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan olma herhangi bir noksanlık sonucu yapamayanlar” olarak tanımlanır.

5378 Sayılı Özürlüler Kanununda Yapılan Engelli Tanımı:
Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi “özürlü” olarak tanımlanmaktadır.

WHO Dünya Sağlık Örgütünce Yapılan Engelli Tanımı:
Dünya Sağlık Örgütü, özürlülük kavramı hakkında aşağıdaki gibi hastalık sonuçlarına dayanan, sağlık yönüne ağırlık veren bir tanımlama ve sınıflama yapmıştır;
Noksanlık (Impairment): “Sağlık bakımından “noksanlık” psikolojik, anatomik veya fiziksel yapı ve fonksiyonlardaki bir noksanlığı veya dengesizliği ifade eder.”
Özürlülük (Disability): “Sağlık alanında “sakatlık? bir noksanlık sonucu meydana gelen ve normal sayılabilecek bir insana oranla bir işi yapabilme yeteneğinin kaybedilmesi ve kısıtlanması durumunu ifade eder.”
Maluliyet (Handicap): “Sağlık alanında “maluliyet” bir noksanlık veya sakatlık sonucunda, belirli bir kişide meydana gelen ve o kişinin yaş, cinsiyet, sosyal ve kültürel durumuna göre normal sayılabilecek faaliyette bulunma yeteneğini önleyen ve sınırlayan dezavantajlı bir durumu ifade eder.”

İLO Uluslararası Çalışma Örgütünce Yapılan Engelli Tanımı:
20 Haziran 1983 tarihinde imza altına alınan  “Mesleki Rehabilitasyon ve İstihdam (Sakatlar) Sözleşmesi” kapsamında “sakat” terimi, uygun bir iş temini muhafazası ve işinde ilerlemesi hususundaki beklentileri, kabul edilmiş fiziksel veya zihinsel bir özür sonucu önemli ölçüde azalmış olan bir bireyi ifade eder.” denilmektedir.

Dünya Engellilik Raporunda Dünya Sağlık Örgütü’nün tespit ettiği verilere göre Dünyada bir milyardan fazla insanın veya (2010 dünya nüfus tahminlerine göre) dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’inin bir tür engellilik ile yaşadığı tahmin edildiği belirtilmektedir.
Devlet İstatistik Enstitüsü ve “OZIDA’nın” ortaklığında gerçekleştirilen bir araştırma Türkiye’nin toplam nüfusunun %13 ini oluşturan 8,5 milyon insanın engelli olduğu ortaya koyuyor.

World Health Survey 2002-2004 yılları arasında 59 ülkede yaptığı prevalans çalışmasında %15,6 oranında bir engellilik prevalansı ortaya koymuş ve tüm ülkelerde en yüksek engellilik prevalansına kadınlar, yaşlılar ve ekonomik açıdan yoksulluk çeken savunmasız gruplarda rastlandığını tespit etmiştir.
Şimdi verilen bu kısa bilgiler ışığında yazımızın başında sözünü ettiğimiz asıl konuya gelelim.

Bilindiği gibi ülkemizde herhangi bir geliri olmayan 65 yaşın üstündeki vatandaşlar ile engelli bireylere 01.07.1976 tarih ve 2022 sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren "65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun" kapsamında 3 ayda bir ödenen küçük de olsa onlar için büyük önem arz eden bir maaş söz konusuydu.

25 Ocak 2013 tarihli ve 28539 sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren “65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik” ile muhtaçlık kriterlerini değiştirerek O güne kadar muhtaç sayılma kriteri olan 124 liradan 243 liraya çıkarılması kamuoyuna iyi bir şeymiş gibi gösterilmeye çalışıldı. Ancak kelimenin tam anlamıyla kazın ayağı hiç de öyle değildi.

Yapılan değişikliğe göre; yönetmelik sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar veya nafaka bağlanmış ya da nafaka bağlanması mümkün olanlar hariç olmak kaydıyla, her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının 1/3’ünden az olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olmayanlardan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilen 65 yaşını doldurmuş vatandaşlara aylık bağlanır.

Yine, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca muhtaç olduğuna karar verilen 65 yaşını doldurmamış olmasının yanı sıra ilgili mevzuat çerçevesinde yetkili hastanelerden alınacak sağlık kurulu raporu ile en az yüzde 70 oranında engelli olduğu belirlenmek suretiyle başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde engelli olduklarını kanıtlamış ve 18 yaşını doldurmuş vatandaşlar ile 65 yaşını doldurmamış olmasının yanı sıra ilgili mevzuat çerçevesinde yüzde 40 ile yüzde 69 arası engelli olduklarını kanıtlamış, 18 yaşını doldurmuş ve talebine rağmen Türkiye İş Kurumu tarafından işe yerleştirilememiş olan vatandaşlarını da kapsamaktadır.

Burada asıl olan ve hak kaybına yol açan kriter “… her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının 1/3’ünden az olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olmayanlardan …”  denilerek 2013 Ağustos ayına kadar sadece kişinin gelirine bakılırken, bu tarihten itibaren engelli ve ya 65 yaşından büyük kişinin birlikte ikamet ettiği Ailenin gelirine bakıldığı için milyonlarca engelli ve yaşlı aylığından oldu.

Değişikliğe göre hanede kişi başına düşen aylık gelir 255.22 TL'ye eşit ya da üstünde ise ailedeki engelli bireyin aylığı kesiliyor. Bu durumda 3 kişilik bir ailede herhangi bir kişinin asgari ücretle dahi çalışıyor olması engelli maaşının kesilmesine sebep olmaktadır.  

Yapılan yasa değişikliği ile engelli aile içinde diğer bireylere muhtaç hale getirilerek iyice yalnızlaştırılırken, engellinin ve ailesinin daralan geliri sebebiyle geçinebilmek için hayır kurumlarına ve çeşitli çıkar gruplarına bağımlı hale gelmesi sağlanmıştır.

Yürüttüğü Neoliberal politikalarla sosyal devlet anlayışının kırıntılarından bile rahatsızlık duyan siyasal erk sokakta, kamusal alanlarda görülmesini istenmediği engellilere birçok hak tanıdığını iddia ederken var olan haklarını da ellerinden almak, gasp etmek gayreti içerisine girmiştir.

Not: Yazıda, Resmî Gazete, Dünya Engellilik Raporu Yönetici Özeti, Dünya Engelliler Vakfı Engelsiz Şehir Planlanması Bilgilendirme Raporu, www.alitezel.com adresi ve çeşitli ulusal gazete verilerden yararlanılmıştır.

 

10 May 2015
paylaş