Son dönem Türkiye ve Yunanistan parlamentosundaki en popüler partilerin Syriza ve HDP olduğu net. Syriza'nın Yunanistan seçimlerinden büyük bir galibiyet ile çıkması Türkiye'de de yaklaşmakta olan seçimlere hemen damgasını vurdu. Yunanistan'daki seçimlerin ardından Türkiye'de Syriza'nın karşılığının kim olduğu üzerine çok kez yazıldı, çizildi. Hatta bazı partiler Syriza'nın seçim vaatlerinin Türkiye'de kendilerince gerçekleştirieceğini iddia ettiler.
Gerek ideolojik doğrultuları gerekse de bileşenleri ile Syriza'ya en çok benzeyen partinin HDP olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu iddiada bulunanlar arasında en büyük haklılığa HDP sahip görünüyor.
Ayırt edici bir durum olarak çözüm sürecini ayrı bir yere koyarsak HDP'nin de Syriza'nın da seçimlerdeki en büyük vaatleri emekçi halkların gelecek korkusunu ortadan kaldırmak üstüne kurulu olduğunu söyleyebiliriz. Seçmenlerin büyük bir bölümünü temsil eden emekçi halklara dönük vaatlerde bulunmak kendini sol, sosyalist, ilerici veya radikal demokrat diye adlandıran bir parti için gayet normal bir söylem. Asgari ücretin arttırılması, işsizliğin ortadan kaldırılması, elektrik ve ısınma giderlerinde sosyal yardımlar ilk bakışta göze çarpan vaatler arasında.
Şimdi gelelim seçim sonrası duruma
Yunanistan'da seçimlerle Syriza'nın iktidara gelmesine neden olan ekonomik kriz çözülebilmiş değil. Eski siyasi söylemle enkaz devralan Syriza, bu darboğazdan geçmek için ciddi ekonomik yapılanmalara gitmek zorunda. Diğer taraftan da seçim boyunca halka verdiği sözler söz konusu. Avrupa Birliği ise maddi destek vermesinin karşılığı olarak Yunanistan'ın kemer sıkma politikalarını yerine getirmesini istiyor. Yani emekçilerin daha çok çalışıp karşılığını daha az almasını istiyor. Syriza'nın karşı karşıya kaldığı problem adeta krizin faturasını kime keseceğini soruyor. Fatura emekçi halka mı kesilecek, yoksa kapitalist sistemle restleşme yolu mu seçilecek? Bu ikilemden şu an için çıkamamış görünen Syriza, referandumla sorumluluğu halka attı. 5 Temmuz'da yapılacak olan referandum Yunanistan halkının nasıl yönetilmek istediğini sorgular cinsten.
Türkiye ise 7 Haziran seçimlerine “HDP acaba barajı aşabilecek mi?” sorularıyla girdi. Seçim dönemi boyunca yürüttüğü başarılı kampanya ve doğudaki bölgesel oyları toplayabilmesi ile yüzde 13 gibi hiç de azımsanmayacak bir oranla 80 milletvekili çıkarması, HDP'nin mecliste ciddi bir yer edinmesini sağladı. İster muhalefette kalsın, isterse hükümet ortağı olsun HDP'nin önümüzdeki dönem mecliste ciddi bir rol oynayabileceği aşikâr.
Fakat 24 Haziran'da yemin eden vekillerin artık resmî olarak önerge sunabileceklerini hatırlarsak şimdilik bu rolün yerine getirilmediğini söyleyebiliriz. İzmir milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün kayıp Kürt asker hakkındaki soru önergesi dışında vekillerin yetkilerini kullanma yönünde bir eğilimlerinin olmadığı açık. Yani HDP'nin de, Syriza benzeri beklemede olduğunu söyleyebiliriz.
Peki seçim vaatlerinde diğer üç partinin söz verdiği ve önerge sunulduğunda hayır diyemeyeceği ortak vaatlere ne demeli? Yolsuzlukların araştırılması, kamudaki taşeron işçilerin kadroya alınması, emekli maaşlarında ve asgari ücrette iyileştirmeler gibi vaatlerin hükümet kurulmadan oy çokluğu ile hayata geçirilmesi için ne bekleniyor?
Anlaşılan Türkiye de Yunanistan gibi referanduma gidecek. Ama bu referandum sokakta oylanacak gibi görünüyor.
- Şener Ataş