Fırtına vadisi geçen haftalarda ülkenin her yanında sürekli gelişen neoliberal ataklardan birini daha belirsiz bir süreliğine savmayı başarmış görünüyor; yeşil yol.
Yeşil yol nedir?
Karadeniz Bölgesi’nde Ordu-Giresun yaylalarından başlayıp Artvin yaylalarına kadar, yüksek irtifada, kısmen daha önce ulaşım amaçlı yapılmış olan yollara ek olarak yapılması planlanan; aralarında bağlantı bulunmayan ve yerel halk açısından birbirine bağlanmasına ihtiyaç da duyulmayan yaylaları birbirine bağlayacak bir projedir yeşil yol.
Yollar nasıl zararlı olur?
Evet, ne zararı olabilir basit bir yolun? Hayatımız ekonomi başta olmak üzere pek çok anlamda yollara bağlı şekilleniyor. Ancak sürekli dışarıya göç veren Karadeniz’de hayat çay ve fındık tarımı üzerine organize edilebilmiş. Çernobil’in etkileri ve suni gübrelerin yarattığı kirliliği bir kenara bırakırsak insana vahşi ve dokunulmamış bir çevre izlenimini veren, aynı zamanda ender bulunan bitki ve canlıların yuvası bu bölge. Yerel halk açısından ise büyük oranda şehirlerde çalışan ve yaz tatillerinde bölgeye gelen insanların özlem dolu çocukça sevgilerinin nesnesidir bu yaylalar.
Yolların zararını, termal kaplıcası yüzünden 80’lerin başında yolları yapılarak yerli turizme açılan Ayder Yaylası ile gördük. Aradan geçen 30 yıl içerisinde hâlâ çözülmemiş olan kanalizasyon, çöp ve kontrolsüz yapılaşma sorunu, buz gibi sularının başında içilen bir tas suyun/rakının etrafında yükselen iğrenç bir kalıntıdır. Yıllar boyunca belediyeler dahi çevreyi kirletmiş. Bugün Ayder yanlış turizm anlayışlarının ibretlik bir simgesi. Gerçi hâlâ insanları turlarla kemençe eşliğinde yaylaya büyük otobüslerle yığmaktayız. İnsanlar buradan da apar topar başka turizm faciası olan Uzungöl’e devam etmekteler. Oysa bölgeye hakkı olan zaman ve duyarlılıkla yaklaşıldığında keşfedilecek dünyalar bambaşkadır.
İşte, her aracın rahatça geçebileceği yollar; korunması için mahremiyete ihtiyaç duyulan, keşfedilmesi ve algılanması için emek harcanması gereken yerlerin, insanın açgözlü merakına peşkeş çekilmesi anlamına geliyor. Daha da tehlikelisi yaylaları madencilik ve yeni hidroelektrik santrali HES projelerine açmış oluyor. İşte; Fırtına Deresinin de içinde bulunduğu ve Ayder’in başına gelenleri gören Çamlıhemşin halkı, deresine HES yaptırmamayı yirmi yılı aşkın süredir başardığı gibi, bu gün de Yeşil Yol’a karşı bir mücadele başlatmış durumda.
Yaklaşan fırtına
Milli park sınırları içerisinde bulunduğu için zaten yapılması yasak olan yolları 19 km’lik parçalar hâlinde taşeron firmalara ihale eden bir iktidar var karşımızda. Yaylalarda kimileri otel inşa edebilirken, bir umumi tuvalet yapmaya kalkan ceza alıyor. Yaylacıların girişimiyle açılmış bazı yollar hâlâ devam eden ağır ceza davalarının konusuyken, sit alanında yol açılması için gelen taşeronlar görüyoruz. Zarar ediyor patronlar, dozerlerin önlerinde değnekleriyle oturan kadınlar olduğu için. Jandarma hiçbir izin belgesi dahi gösteremeyen şirketlerin karşısına çıkanlara saldırıyor. Böyle bir manzara karşısında insanların yaptığı, canları olan toprağı savunmak. Temmuz ayının ilk günlerinde yol yapımı başka bir noktada engellendiği için Samistal Yaylasına geçen dozerin peşine düşen yöre halkı, yaylasını savunmak için devletin tüm araçlarıyla korunan şirketin karşısına dikildi. Toprağını sadece para ile ölçen bir iktidarın karşısında yapılacak şey de işte böyle büyüyen güçlerin birlikte durmasıdır.
Bölgede yaşayan yerleşik insanların çekirdeğini oluşturduğu Fırtına İnisiyatifi adlı grup da, çevre sorunlarından aldıkları tavrın politik anlamına kadar, her adımda emekleyerek aşağıdan örgütlenen bir yapı sergiliyor. Her şeyden çok ekoloji konusunda duyarlı olan grup, doğal yaşamın korunması ve planlanan projelerin dolaylı ve uzun vadeli etkilerinin önüne geçmek için çalışıyor.
- Doa Güney