Kılavuzu emperyalizm olanın başı beladan kurtulmaz

Amerikan emperyalizmi ile işbirlikçileri birleşti, 2002'de AKP'yi başa getirdi. AKP yönetimi Nakşibendiler ile Nurcu Fethullah Gülen cemaatı arasındaki bir koalisyondu. Bu gerici koalisyon Türkiye devriminin yaklaşık iki yüz yıllık bağımsızlık, egemenlik, hukuk, laiklik, demokrasi, sosyal cumhuriyet yönündeki bütün kazanımlarına karşı saldırıya geçti.

Karşıdevrimci icraat
Gerici koalisyon, bağımsızlığı ayaklar altına aldı, ABD-NATO’nun füze kalkanı projesine ev sahipliği yapmayı kabul etti. Avrupa Birliği ile “Gümrük Birliği” aşkına tarımı ve sanayiyi çökertti, işsizliği patlattı.

Eğitim sistemini ve siyasal-sosyal yaşamı dincileştirdi. Özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikal haklara saldırı yoluyla vurgunculuğu kurallaştırdı.
Yeni-Osmanlı fantezisine sarıldı. İçeride sultanlığa-halifeliğe dönüşü dayatan mezhepçi despotizme yöneldi. Bütün muhaliflerini sahte delillere dayalı kitlesel davalarla sindirmeye çalıştı.

Kürt halkının eşitlik ve özgürlük içinde birlikte yaşama ve barış iradesini güçlendireceğine, PKK’yle işbirliği yaptı. Onu yayılmacı-mezhepçi yeni-Osmanlı “büyük Türkiye” projesinin aleti olarak kullanma kurnazlığını benimsedi.

Dışarıda başta Suriye olmak üzere komşu ülkeleri yakıp yıkan mezhepçi-yayılmacı savaşı körükledi. ABD’nin, NATO’nun, emperyalist savaş blokunun pervasız vurucu gücü oldu. İhvan ve El Kaide türevi dinci çeteleri besledi, büyüttü, eğitti, silahlandırdı, komşularımızın üzerine saldı.

Büyük direniş
Emperyalizme bağımlı gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin halk düşmanı politikaları, içeride, işçilerin, şehir ve köy emekçilerinin, gençlerin, kadınların, ezilen toplumların mücadelesiyle; dışarıda, vatanını savunan komşu halkların direnişiyle karşılaştı. AKP ile Fethullah Gülen cemaati arasındaki koalisyon çatırdadı.

Suriye halkının vatanını kahramanca savunması, Gezi başkaldırısı ve Mısır halkının emperyalizm ve AKP dostu İhvan diktatörlüğünü yıkması; ülke içindeki ve bölgedeki dengeleri değiştirdi.

Kontrollü kaos
ABD Türkiye’yi elinde tutmak, yurtsever, laik, halkçı ve devrimci bir rotaya yönelmesini engellemek, bölgeyi antiemperyalist güçlere terk etmemek için politikasında değişiklikler yaptı, strateji ve taktiklerini yeniledi. Kontrollü kaos uygulamaya başladı. Suriye, Irak, Türkiye dahil bütün bölgeyi bölgeler, kantonlar ve ceplere ayırarak halkların mezhepsel ve etnik temelde birbirlerini tüketmesi doğrultusunda somut adımlar attı.

Tavşana kaç, tazıya tut
ABD, bir yandan Erdoğan ve AKP’yle işbirliğini sürdürürken bir yandan da, Fethullah hareketi, işbirlikçi liberaller, HDP, CHP, MHP ve AKP’de Erdoğan karşıtı Gül-Arınç ekibi arasında kendisine bağlı bir muhalefet cephesi örmeye başladı. Fethullah Gülen cemaati Erdoğan yönetimindeki AKP’nin kesin olarak karşısına geçti.

ABD, bölgede hem yurtsever güçlere karşı vurucu güç, hem bahane olarak kullandığı IŞİD’in Musul’u almasına göz yumdu. Hemen ardından IŞİD’i düşman ilan etti. Irak’ın IŞİD belasından kurtulmasına yardımcı olmanın şartı olarak Maliki hükümetinin görevden ayrılmasını istedi ve bu hedefine ulaştı. Barzani güçlerine yoğun destek verdi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin topraklarını genişletmesini teşvik etti. Suriye’de yurtsever yönetimi çökertmek için AKP, İsrail, Arabistan ve Katar’la birlikte Nusra’nın kuzeybatı ve güneybatı Suriye’de yeni hamleler yapmasına yardımcı oldu. PYD ve PKK’yle işbirliğini yoğunlaştırdı.

ABD, 7 Haziran 2015 seçiminde ağır kayba uğrayan Erdoğan-AKP yönetimini kendi dünya ve bölge stratejisine tam uyuma zorlamak için İran’la BM Güvenlik Konseyi’nin kendisi dahil 5 üyesi ve Almanya arasında yapılan nükleer anlaşmayı koz olarak kullandı. IŞİD’i ve PKK’yi Türkiye’ye karşı harekete geçmeye teşvik etti.

Amerikancı-gerici darbe
Köşeye sıkışan Erdoğan-AKP, 20 Temmuz’da IŞİD eliyle gerçekleştirilen Suruç katliamının ardından ABD’yle İncirlik mutabakatını imzaladı, askerî üsleri ABD’ye ve müttefiklerine açtı. Türkiye’nin Rusya’yla ve Çin’le kurduğu bağımsız ilişkilerden vazgeçmesini, İsrail’le ilişkileri resmen düzeltmesini, Ukrayna konusunda Rusya karşıtı cepheye katılmasını, Suriye ve Irak’ta Amerikan hizasından çıkmamasını da içeren ödünler karşılığında Erdoğan ve AKP’nin iktidarda kalması kararlaştırıldı. 24 Temmuz’da yürürlüğe konulan bu Amerikancı-gerici darbe, bir süreliğine PKK’nin vurulmasını, HDP’nin zayıflatılmasını, Fethullah Gülen cemaatinin ve işbirlikçi liberallerin ortada bırakılmasını da içeriyordu.

Rusya’nın müdahalesi
Rusya, ABD’nin kontrollü kaos politikası çerçevesinde attığı adımların, özellikle de İncirlik mutabakatıyla ABD ile AKP arasında sağlanan ittifakın Suriye, Irak, Ortadoğu ve kendisi için olası yıkıcı sonuçlarını değerlendirerek Suriye’nin meşru davetiyle 30 Eylül’de terör çetelerine karşı hava gücüyle harekâta başladı. Sahada inisiyatif Suriye yurtseverlerinin eline geçti. Denge emperyalizmin ve gerici çetelerin aleyhine değişti.

“Şok ve dehşet”
ABD kendi aleyhindeki bu değişikliğe Obama-Erdoğan darbesini derinleştirerek yanıt verdi. Türkiye halkını yıldırmak, Türkiye’yi ABD’nin bölgesel planlarına bütünüyle razı etmek için “şok ve dehşet” harekâtı uygulamaya karar verdi. AKP’yi, IŞİD’i ve PKK’yi aynı anda birbirlerine karşı teşvik etti.

PKK’nin Dağlıca ve Iğdır katliamları, AKP’nin “terörle savaş”ı, PKK’nin “serhildan” başlatması, hükümetin “serhildan” başlatılan ilçelerde sokağa çıkma yasağı ilan etmesi, 10 Ekim’de Ankara’da IŞİD eliyle 103 yurttaşımızın öldürülmesi kitleleri can korkusuna düşürdü. Kitlelerin korkutulması 1 Kasım seçiminde AKP’nin işine yaradı.

Maceracılıkta son perde
Kasım seçimini “kazanan” AKP, zafer sarhoşluğu içinde 24 Kasım’da Rus uçağını düşürdü. Rus uçağının düşürülmesi Türkiye’nin felaketin ortasına sürüklenmesi ve AKP’nin ipleri elinden iyice kaçırması anlamına geliyordu.

Elinden kaçırdığı ipleri can havliyle yakalamaya çalışan AKP 4 Aralık’ta Irak’ın Başika bölgesine Irak hükümetinin onayı olmadan asker gönderdi. Irak ve bölge halklarının büyük tepkisini çeken bu adım, Türkiye’yi daha da yalnızlaştırdı.

Büyük dayatma
ABD liderliğindeki emperyalist blokun günü doğmuştu. Türkiye’yi Mondros mütarekesinden Sevr antlaşmasına götürmenin koşulları olgunlaşmış, Türkiye halkına tam boy teslimiyeti dayatmanın zamanı gelmişti. ABD, Obama-Erdoğan mutabakatını sona erdirdi ve Türkiye halkına fiilen küçülmeyi dayattığını ilan eden mesajlarını art arda vermeye başladı.

12 Ocak 2016’da İstanbul Sul-tanahmet’te IŞİD eliyle yapılan katliam, 17 Şubat’ta PKK eliyle Ankara’da yapılan katliam, 13 Mart’ta yine PKK eliyle Ankara’da yapılan katliam, 19 Mart’ta IŞİD eliyle İstanbul İstiklal caddesinde yapılan katliam, 28 Nisan’da Bursa’da PKK eliyle yapılan intihar saldırısı, 1 Mayıs’ta Gaziantep’te IŞİD eliyle yapılan intihar saldırısı, Kilis’in IŞİD bombardımanlarına teslim edilmesi, PKK’nin hendek savaşını sürdürmesi Türkiye’nin ABD tarafından “bölgeler, kantonlar ve cepler politikası” kapsamına alındığını açıkça gösteriyor.

ABD’nin uğursuz planı
ABD, IŞİD ve PKK eliyle Türkiye’ye karşı silahlı saldırı yürütüyor. Bu silahlı saldırıyı kullanarak AKP’yi Suriye’de PYD’yle anlaşmaya, Türkiye’de PKK’yle müzakereye zorluyor. Suriye’de PYD’ye açıkça destek olan ve onu Suriye halkının vatan savaşına karşı mevzilendirmeye çalışan ABD, PYD’nin elindeki bölgede şimdiden iki üs kurdu. Sınırın Suriye yakasına yerleşen ABD, Kilis’in güya IŞİD saldırısından kurtarılması için AKP’den sınırın Türkiye yakasında füze hattı kurma iznini aldı. Türkiye’nin NATO üyeliği yüzünden ABD’ye tanıdığı ayrıcalıklara, İncirlik üssüne, Kürecik füze kalkanına ek olarak Kilis’e de resmen yerleşme iznini koparan ABD, bölgeyi birbirine düşman devletçiklere ayırma planı doğrultusunda yürüyor.

Halkın gücü
Kılavuzu emperyalizm olanın başı beladan kurtulmaz. ABD’ye yaslanarak Yeni-Osmanlı hayalini gerçekleştirmeyi uman AKP, komşularının evini yakarken kendi evini de tutuşturan akılsız kundakçı durumuna düştü. Üstelik yangından kurtulmak için hâlâ ABD’den medet umuyor, ona daha fazla yaranmaya çalışıyor.

Türkiye halkı emperyalizmin saldırısını püskürtecek, işbirlikçi gericilerin teslimiyetçiliğini bertaraf edecek güce sahiptir. Türkiye’yi ateşe atan AKP ülkeyi yönetme meşruiyetini yitirmiştir. Halk kendi kaderini kendi eline alıp ülkemizi bu ağır felaketten kurtaracak ulusal kurtuluş hükümetini, birleşik demokratik halk hükümetini kurmayı mutlaka başaracaktır.

13 May 2016
paylaş