15 Temmuz 2016 gecesi ordu içinden bir grup subay darbeye kalkıştı. Amerikancı-Fethullahçı “Yurtta Sulh Konseyi” yönetime el koyduğunu açıkladı. Amerikan emperyalizmi ve en bağnaz uşakları stratejik bir vuruşla Türkiye’yi toptan teslim almaya çalıştı. Ne var ki, ordunun ana kesimi, emniyet ve halk 240 şehit, 2195 yaralı vererek bu kanlı darbe girişimini bozguna uğrattı.
Darbenin amacı
Darbeciler Türkiye halkını Tan-zimat’tan ve Cumhuriyet’ten bu yana kazandığı bütün kazanımlardan yoksun bırakmak istiyordu. Ülkeyi dinsel, mezhepsel ve etnik kimlik temelinde kantonlara, ceplere ve bölgelere ayırmak için kaosu derinleştirmeye çalışıyorlardı. Amaçları ülkede ve bölgede bağımsızlığın, laikliğin, aklın, bilimin, çağdaşlığın, özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin kökünü kazımaktı. İşçi haklarını, kadın haklarını, halkların dostluğunu ortadan kaldırmaktı.
ABD’nin faşist şebekesi
Darbecilerin efendisi Amerika, bütün dünyayı 1917 Ekim Devrimi öncesine götürerek yeniden sömürgeleştirmeyi amaçlayan topyekûn savaş stratejisinde Türkiye’yi tıpkı Ukrayna, Polonya, Romanya, Kosova, Baltık devletleri gibi bir savaş üssü olarak tepe tepe kullanacaktı.
Amerika’nın hevesi kursağında kaldı. 50 yıl boyunca özene bezene büyüttüğü Fethullah Gülen örgütü eliyle oluşturduğu faşist şebeke çöktü. Bu şebeke büyük kapitalist holdinglerin TUSKON çevresinde kümelenmiş en gerici, en işbirlikçi, en Amerikancı, en NATO’cu, en antikomünist, en karşıdevrimci unsurlarını temsil ediyordu.
Devrimci sonuç
ABD açısından daha da fenası, Türkiye halkının muhafazakâr kesiminin de 15 Temmuz darbesinde fiilen Amerikancı-dinci saldırıya karşı ayağa kalkmasıdır. Emperyalizm ve işbirlikçileri 70 yıldır bu kesimin din duygularını sömürerek onları kendi kitle tabanları olarak kullanmış, ilerici devrimci güçlere karşı seferber etmişlerdi. Bu kitlelerin nesnel olarak emperyalizmle, NATO’yla, dinci-mezhepçilikle, işbirlikçi vurgunculukla karşı karşıya gelmesi Türkiye halkının bütününü devrimcileştirecek sonuçlar doğuracaktır.
Kitle korkusu
Bu konuda tam tersi görüşte olanlar da var. Kitlelerin siyasal bilinç kazanma süreçlerini anlayamayan kimi çevreler işçilerin, köylülerin, küçük mülk sahiplerinin esas olarak AKP’ye oy veren “Reis”çi kesiminin 15 Temmuz darbesine karşı harekete geçmesinden korkuya kapıldı. AKP’nin bu kesimi dinci-mezhepçi faşizmin vurucu gücü olarak kullanacağını ve rahatlıkla başkanlık sistemini kurup şeriat ilan edebileceğini iddia ettiler.
Siyasal deneyim
Oysa kitleler esas olarak kendi siyasal deneyimleriyle bilinçlenir, başlarına gelen olaylardan öğrenir. Kitleler 15 Temmuz darbesinde “alnı secdeye varan” sofu örgütün kendilerine ateş açtığını gördüler. Laikliğe en düşman çevrenin Amerika’nın-NATO’nun hizmetinde olduğunu yaşayarak öğrendiler. AKP’nin Fethullahçılarla yıllarca içli dışlı olmasının ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu bizzat Erdoğan’ın ağzından duydular. Amerika’nın Türkiye’yi teslim almak, bölüp parçalamak için ne kanlı oyunlar çevirdiğini AKP sözcülerinden dinlediler.
Değişen söylem
Kitleler AKP’nin söylemini değiştirmek zorunda kaldığını fark ettiler. “Hakimiyet Allah’ındır” ilkesinin yerini “Hakimiyet milletindir” ilkesi aldı. Osmanlı bayrağının yerini Türk bayrağı aldı. “Ümmet”in yerinde artık “millet” var. “Cumhuriyet parantezini kapatma” sözü unutuldu. “Osmanlı’ya dönüş” hedefi artık çok daha az dile getiriliyor. “Suriye’yi fethetme” iddiasında olanlar “Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunma” noktasına geldiler. “NATO toprağı Türkiye” gafletini yayanlar “NATO darbecilerin dostu çıktı” diyerek günah çıkarıyor.
Olayların mantığı
“Reis”çi kitleler Erdoğan-AKP yönetiminin yıllarca Amerikancı-NATO’cu programı sadakatle uyguladığı hâlde kanlı NATO komplosuna uğradığına tanık oldular. Erdoğan’ı ve ailesini öldürmek için harekete geçen darbecilerin suikast timini dehşetle izlediler. AKP’nin Fethullahçı “din kardeşleri”yle yaptığı işbirliğinin, emri altındaki devlet örgütlerini yobaz casuslar şebekesine kaptırma sonucunu verdiğini anladılar. Türkiye’nin uluslararası planda ABD, AB, NATO ve Suudi Arabistan’ın apaçık düşmanlığıyla kuşatıldığını gördüler. Buna karşılık, ülkemizin ABD ve NATO’culuk uğruna en düşmanca davrandığı Rusya ve İran’ın çok yönlü yardımından yararlandığını sevinçle öğrendiler. Çin, Venezüella, Azerbaycan, Kazakistan, Pakistan ve Hindistan’dan diplomatik destek bulduğunu işittiler.
Büyük potansiyel
İlerici ve devrimci güçler, bütün bu gelişmelerin kitlelerin siyasal bilincinde nasıl bir dönüşüme yol açabileceğini dikkate alır ve sınıf mücadelesinin kurallarından habersiz dar çevrelerin yaydığı kitle korkusundan uzak durur. Darbeye karşı koymak için meydanlara çıkan kitlelerin, vatanı savunma çizgisinden cumhuriyeti ve laikliği savunma çizgisine geleceğini öngörür. Vatanı ve laik cumhuriyeti samimiyetle savunan kitlelerin emeğin haklarını bütünüyle savunma bilincine de ulaşacağını bilir. Bu konuda kendi üzerlerine düşen görevleri hatırlar, bilinçlendirme ve örgütlenme çalışmalarına hız verir. Halkı emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birleştirir.
Devrimci görev
Dahası, ilerici ve devrimci güçler, Türkiye’yi uçurumun eşiğine getiren iktidar çevreleri yaptıklarından ders almaz ve karşıdevrimci programlarını sürdürmek isterlerse, bizzat kendi deneyimlerine dayanarak siyasal bilince kavuşmakta olan halk kesimleriyle birlikte onları durdurma ustalığını da gösterir. Kitleler hiçbir çevrenin tapulu malı değildir. Kitleler mücadeleyle değişir ve değiştirir.
15 Temmuz darbe girişimine karşı halk savunması, emperyalizme ve bütün işbirlikçilerine karşı vatan, cumhuriyet ve emek mücadelesi için güçlü bir çağrı oldu. Devamı mutlaka gelecektir.
- İsmail Kaplan
