Toplumsallaşma ve Eğitim

AKP onbeş yıldır iktidarda,  Erdoğan 28 Mayıs 2017 tarihinde Ensar Vakfında yaptığı konuşmada: “Biliyorsunuz siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz 14 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız. Ama hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var. Elbette çok sevindirici, ümit verici gelişmeler yaşandı. İmam Hatiplere olan ilginin artması; tüm okullarda Kuran-ı Kerim, Siyer-i Nebi, Osmanlıca gibi derslerin seçmeli olarak okutulması başlı başına çok güzel şeyler. Bununla birlikte ülkemizin ihtiyacı, milletimizin talebi, bizim hayalimiz olan nesillerin yetiştirilmesi konusunda hala pek çok eksiğimiz bulunuyor.” açıklamasında bulundu.

4 Ağustos 2017 tarihinde ise AKP'li Ayhan Oğan "yeni bir devlet kuruyoruz bunun kurucusu Erdoğandır" dedi.

AKP'nin eğitimde ve toplumsal hayatta yapmaya çalıştığı, gerici, bilim dışı, dinci, kadını aşağılayan, emekçi haklarını tırpanlayan, çiftçiyi yoka mahkûm eden uygulamaları bugünlerde çokça tartışılıyor.

İsmail Kaplan'ın "Türkiye'de Milli Eğitim İdeolojisi ve Toplumsallaşma Üzerindeki Etkisi" adlı kapsamlı incelemesinin girişinden bir bölümü okurlarımıza sunuyoruz.

 

 

Toplumsallaşma ve Eğitim

 

Toplumsallaşma,’’belirli toplumsal durumların deneyimi ve bilgisi aracılığıyla insan davranışının biçimlendirilmesi: bireylerin kendi davranışlarına ilişkin olarak başkalarının beklentilerinden haberdar oldukları; bir toplumsal grubun veya toplumun normlarını, törelerini, değerlerini ve inançlarını edindikleri; ve toplumsal grubun veya toplumun kültürünün aktarıldığı süreç’’ olarak tanımlanır.1.Bu anlamda toplumsallaşma, eğitimle eş anlamlıdır; hem öğretmeyi, hem öğrenmeyi kapsayan bir süreçtir.

Toplumsallaşma, ‘’ toplumsallaştırılan birey ile onu toplumsallaştıran toplum ve toplumsal etkenler arasındaki etkileşimli süreç’’tir.² Bir başka deyişle, bireyler hem toplumsallaştırılırlar hem de kendi kendilerini toplumsallaştırırlar. Bir toplumsal grubun veya toplumun değerleri, inançları ve davranış kodları bireylere aşılanır ve, tersinden bakıldığında, bireyler, bir toplumsal grubun veya toplumun değerlerini, inançlarını ve davranış kodlarını edinirler. Toplumsallaşma sürecinin sonucunda, bireyler, o toplumsal grubun veya toplumun kurumsal yapılarıyla bütünleşirler.

Toplumsallaşma, toplumsal ilişkiler ağının bütünü içerisinde yer alan çok karmaşık bir süreçtir. Bu süreç, bütün toplumsal , siyasal, ekonomik ve kültürel ilişki pratikleri ve kurumlarıyla ilgilidir. Çocuk büyütme pratikleri, okul, iş süreçleri, siyasal karar verme süreçleri, eğlenme ve boş zaman pratikleri, tapınma pratikleri, askeri ve cezai deneyimler, ve benzerlerinin hepsi, toplumsallaşma sürecinde rol oynar. Bu yüzden, aile, arkadaşlık grupları, okul, siyasal partiler, hükümet, ordu, iş yeri, (fabrika, çiftlik, büro vb.), sendikalar, işveren dernekleri, tapınak(cami, kilise, sinagog vb.), kitle iletişim araçları (radyo, televizyon, basın), sinema, yayınevleri, kulüpler, kahvehaneler, toplumsallaştırma etkenleri arasında yer alırlar.³

Öte yandan, toplumsallaşma dinamik ve çatışmalı bir süreçtir. Bu durum, toplumun ekonomik, siyasal ve kültürel güçlerine göre birbirlerinden ayırt edilen karşıt toplumsal gruplara (toplumsal sınıflar; cinsler; ırk, soy ve dil toplulukları vb.)bölünmüş olması gerçeğinden kaynaklanır.4 Bir başka deyişle, toplumsal gruplar ’’asimetrik iktidar ilişkileri’’ ağı içerisinde yer alırlar.5 Birbirine karşıt toplumsallaştırma etkenleri, bireyi kendi bakış açılarına göre etkilemek, daha doğrusu biçimlendirmek üzere mücadele ederler. Bu şekilde, egemen gruplar, yani asimetrik iktidar ilişkilerinin ayrıcalıklı tarafı, kurulu düzeni korumaya ve sürdürmeye çalışırken, alt gruplar, yani asimetrik iktidar ilişkilerinin yoksunlar tarafı, kurulu düzeni değiştirme eğilimi taşır.Buna bağlı olarak toplumsallaşma, bireyi kendi yanlarına çekmeye çalışan karşıt toplumsal güçlerin mücadelesinin somut sonucu olur.

 

Toplumsallaşma ve İdeoloji

Buradan ideoloji kavramına geliriz. Toplumsallaşma etkenlerinin bireyi belli bir bakış açısına ya da dünya görüşüne göre biçimlendirmeye çalıştıklarını söylemiştik.

Bu bakış açısına ya da dünya görüşüne ideoloji denir. İdeoloji, ‘’sınıflı toplumun pratik toplumsal bilinci’’ olarak tanımlanabilir.6 İdeoloji,’’bir toplumun kendisini ayırt eden ilişkileri yeniden üretmesini sağlayan araçtır. Bir düşünceler bütüncesi veya düşünüş örüntüsü olarak ele alındığında, ideoloji, kendisini yaşatan toplumsal, kültürel ve ekonomik ilişki pratiklerinin bilişsel kalanıdır. Daha diyalektik bir söyleyişle, ideoloji, belirli iş, iletişim ve karar verme pratikleri yoluyla yaratılır ve yaşatılır.’’7 Öyleyse toplumsallaşma sürecinin ideolojik nitelik taşıdığı sonucunu çıkarabiliriz. Toplumsallaşma süreci bireylere bir ideolojinin aşılanması biçimini alır.

Egemen ideoloji8 kurulu düzeni haklı, ahlâki ve meşru olarak tanımlar ve hatta ebedi olarak ilan eder. Alttaki, devrimci ideoloji ise kurulu düzeni gayri meşru ve geçici ilan edip yıkılması ve alternatif bir düzenin kurulması çağrısında bulunur.9

Birbirine karşıt toplumsallaştırma güçlerinin, dolayısıyla da birbirine karşıt ideolojilerin mücadelesinde, ekonomik, siyasal ve kültürel güç alanındaki asimetri nedeniyle egemen ideolojinin birçok avantajı, devrimci ideolojinin ise birçok dezavantajı vardır.’’ Hakim ideoloji, devletin, medyanın, akademik kurumların desteğinden yararlanır. Sistemin mantığına dayanarak, aklı başında, ılımlı, mutabakat yanlısı, apaçık sağduyulu görünebilir. Kurtuluş ideolojileri ise akıntıya karşı yüzmek durumunda oldukları gibi, temelden farklı bir toplum hayalini soyut olarak betimlemek zorunda kalırlar."10

 

Siyasal Toplumsallaşma

Siyasal toplumsallaşma, genel toplumsallaşma olgusunun ayrılmaz parçasıdır; toplumsallaşmanın özel bir biçimidir. Siyasal toplumsallaşma, bireylerin siyasal yönelimlerini, tutumlarını ve davranışlarını edinmelerini sağlayan süreçtir.11 Siyasal toplumsallaşma süreci yoluyla bireyler, belli bir toplumsal grubun veya topluluğun siyasal değerlerini, inançlarını ve davranış kodlarını edinirler ve o toplumsal grubun veya topluluğun siyasal yapılarıyla bütünleşirler. Bu geniş anlamında, siyasal toplumsallaşma, siyasi eğitimle eş anlamlıdır. Amaçlı ya da amaçsız her türlü siyasal öğretim ve öğrenimi kapsar.

Toplumsallaşmanın yukarıda sözünü etiğimiz bütün özellikleri, yani etkileşimli, yaygın, dinamik, çatışmalı ve ideolojik nitelikli olması, siyasal toplumsallaşma süeci için de geçerlidir. Sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkilerin bütün pratikleri ve kurumları, aileden işyerine, arkadaşlık gruplarından kitle iletişim araçlarına kadar yaşam ağının bütün öğeleri, siyasal toplumsallaşmanın da etkeni rolünü oynar. Bunların hepsi siyasal açıdan anlamlı bilgi ve davranış kodları iletirler.

 

Geniş ve Dar Anlamda Eğitim

Yukarıda açıklanan geniş anlamında, toplumsallaşmanın, yapılandırılmış (formel) veya yapılandırılmamış (informel), amaçlı veya amaçsız, planlı veya plansız eğitim ile eş anlamlı olduğunu; siyasal toplumsallaşmanın da yapılandırılmış veya yapılandırılmamış, amaçlı veya amaçsız, planlı veya plansız siyasal eğitimle eş anlamlı olduğunu gördük.

Dolayısıyla da, tersinden bakıldığında, eğitim toplumsallaşma ile, siyasal eğitim de siyasal toplumsallaşma ile eş anlamlıdır. ’’Eğitimin her türlü bilgi iletişimini ve değerler oluşturmayı kapsadığı söylenebilir; bu anlamda eğitim toplumsallaşma ile eş anlamlıdır.’’12 Aynı şekilde, siyasal eğitim de ister doğrudan doğruya, isterse görünüşte siyasal olmayan, ancak siyasal açıdan anlamlı mesajların dolaylı olarak iletilmesi yoluyla siyasal bilginin her türlü iletişimini ve siyasal değerlerin oluşturulmasını içerir.13

Demek ki, eğitim insanlığın temel bir etkinliğidir. Eğitimin toplumsallaşma ile eş anlamlı ve uygunluk içinde olması, eğitimi ideolojilerin önemli bir bileşeni haline getirmiş ve, yapılandırılmış, amaçlı ve planlı eğitim sistemlerinin kurulmasına yol açmıştır. Eğitim çok eski çağlardan bu yana toplumsal iş bölümünde ayrı bir etkinlik olagelmiştir. Eğitim için kontrollü bir mekân oluşturulmuş ve buraya okul adı verilmiş; öğretme ve öğrenme için resmi roller belirlenmiş ve bu rollerin üstlenicilerine sırasıyla öğretmen ve öğrenci denilmiş; öğretme ve öğrenme için resmi proğramlar hazırlanmış ve bunlar müfredat olarak adlandırılmıştır. Toplumsal, siyasal ve kültürel değerlerin ve kodların iletilmesi görevi resmen bu eğitim kurumlarına verilmiştir.14

Modern toplumlarda, yapılandırılmış eğitim pratiği ve kurumlarının rolü günden güne artmaktadır. Günümüzde, yapılandırılmış eğitim nüfusun çok önemli bir kesimini aynı anda kapsayan ve ‘’herkesin yaşamını yakından ilgilendiren"15 bir kurum olmuştur. Daha önce hiç bir çağda, günümüzde olduğu kadar çok sayıda insan kollektif ve sistemli olarak özellikle bu amaçla yapılandırılmış kurumlarda eğitim görmüyordu. Aynı şekilde, daha önce hiç bir çağda, günümüzdeki kadar uzun bir eğitim dönemi için öğrencilerin okullarda kalması gerekmiyordu. Baskıcı devlet aygıtları (hükümet, idare, ordu, polis, mahkemeler, hapishaneler vb.) ile ideolojik devlet aygıtları (eğitim, kültür, din, iletişim, aile vb.devlet aygıtları) ayrımını yapan Louis Althusser, bu olguları dikkate alarak eğitimsel devlet aygıtını, yani okul sistemini, kapitalist toplumlardaki modern devletin hakim ideolojik aygıtı olarak tanımlar. Althusser’e göre, okul sistemi, kapitalist düzende sömürü ilişkilerinin yeniden üretilmesinde, kimi becerilerin öğretilmesi kılıfı altında hakim sınıfın ideolojisini aşılama yoluyla başrolü oynar.16

Bu çalışmada, eğitim dar anlamında, siyasal toplumsallaşmanın uzmanlaşmış ve kurumsallaşmış bir biçimi olarak ele alınacak ve özellikle eğitimin ideolojik işlevi üzerinde durulacaktır.

 

Üç Eğitim Felsefesi

Eğitim çağlar boyunca birçok seçkin siyasal düşünürün inceleme konusu olmuştur. Platon’- dan Hobbes’a, Locke’tan Kant’a, Mill’den Dewey’e, Rousseau’dan Marks ve Engels’e, filozoflar kendi dünya görüşleri doğrultusunda genel siyasal teorilerinin parçası olarak eğitim üzerine doktrinler oluşturmuşlardır. Bugüne kadarki insanlık tarihinde üç temel eğitim felsefesi veya doktrini veya ideolojisi ayırt edilebilir; bunlar, 1) despotik eğitim, 2) liberal eğitim ve 3) eşitlikçieğitimdir.17


1 James Watson ve Anne Hill, A Dictionary of Communication and Media Studies, Edvard Arnold Publishers, London, 1984, s.153

2 Richard E.Dawson, Kenneth Prewitt ve Karen S. Dawson, Political Socialization, İkinci Baskı, Little, Brown and Company, Boston ve Toronto,1977, s. 33

3 A.g.e., s. 171-209

4 A.g.e., s. 171-179

5 Henry A. Giroux, Schooling for Demokracy: Critical Pedagogy in the Modern Age, Routledge, London,1984, s. 64

6 Istvan Mészaros, The Power of Ideology, New York University Press, New York,1989, s. 12

7 Wilfred Crr ve Stephen Kemmis, Becoming Critical, The Falmer Press, Lewes, 1986, s. 193

8 ‘’Hakim sınıfların düşünceleri her çağın hakim düşünceleridir: yani, toplumun hakim maddi gücü aynı zamanda o toplumun hakim düşünsel gücüdür. Maddi üretim araçlarını elinde tutan sınıf, bunun sonucunda zihinsel üretim araçlarını da kontrol eder. Böylece, zihinsel üretim araçlarından yoksun olanların düşünceleri genellikle maddi üretim araçlarını elinde tutan sınıfa bağımlı olur. Hakim düşünceler egemen maddi ilişkilerin düşünsel ifadesinden, egemen maddi ilişkilerin düşünce olarak kavranışından; dolayısıyla da, bir sınıfı hakim sınıf yapan, yani onu egemen duruma getiren düşüncelerden başka birşey değildir.(Karl Marks ve Friedrich Engels, Colected Works, Lawrence and Wishart, London,1975, Cilt 5, s. 59).

9 Bkz. Harry M. Johnson, ‘’Ideology and the Social System’’, David L. Sills (ed.), International Encyclopedia of the Social Sciences, The MacMillan Company and the Free Press, USA, 1968 içinde, Cilt 7, s. 81: ‘’İdeolojinin temel işlevi...belli bir toplumsal eylem proğramını meşru ve desteğe layık olarak tanımlamaktır.’’

10 Daniel Singer, ‘’Their Ideology and Ours’’,Montly Review, Cilt 41, no 11, Nisan 1990, s. 43-44

11 Dawson, Prewitt ve Dawson, y.a.g e., s.33

12 C. Arnold Anderson, ‘’Education and Society’’, Sills (ed), y. a.g.e içinde, Cilt 7, s. 517

13 Fred I.Greenstein, ‘’Political Socialization’’, a.g.e., Cilt 14, s. 551-554

14 Daha ayrıntılı bilgi için bkz., ‘’Education’’, a.g.e., Cilt 4, s. 509-532

15 A.g.e., s. 510

16 Bkz. Louis Althusser,İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, İletişim yayınları,İstanbul,1994. Althusser’e göre ,kapitalist devletin bütün aygıtları baskı ve ideolojiyi birlikte uygular. Ne var ki, baskıcı devlet aygıtlarında baskı birincil ve ideoloji ikincil iken, ideolojik devlet aygıtlarında ideoloji birincil, baskı ise ikincildir. Bkz. A.g. e., s. 35

17 Bununla birlikte, bu sınıflandırma, somut durumlarda melez türlerle, yani birden fazla felsefenin öğelerini eklektik veya sentetik olarak birleştiren biçimlerle karşılaşılmayacağı anlamına gelmez.

 

29 Eyl 2017
paylaş