Referandumdan sonra

16 Nisan 2017 referandumunun ilan edilen uydurma sonuçlarına göre bile, Türkiye halkının eğiliminde köklü bir değişikliğin meydana geldiği görülüyor. Yaklaşık beş milyon seçmen tutum değiştirdi, baştan beri bağımsız demokratik laik sosyal hukuk cumhuriyetini savunan ve tek kişi yönetimine karşı çıkan büyük halk kitlesine katıldı.

1 Kasım 2015 erken genel seçiminde AKP ve MHP’ye oy vermiş geniş bir kesim anayasa referandumunda AKP ve MHP yönetiminin aksi doğrultuda hayır oyu kullandı. Üstelik siyasal yönelimini değiştiren bu kesim özellikle büyük şehirlerde yoğunlaşmış bulunuyor. Amerikancı-Fethullahçı darbeye karşı direnen kitlelerin bizzat kendi deneyimleri ve ilerici yurtsever güçlerin aydınlatma çalışmaları sonucunda, yeni anayasa değişikliğinin vatan, cumhuriyet ve emek karşıtı nitelik taşıdığı kanaatine vardıkları söylenebilir.

AKP’nin durum saptaması
İktidar çevreleri oldubitti yaparak referandumu kazandıklarını iddia etseler bile aslında halkın çoğunluğunu kaybettiklerini görüyorlar. Erdoğan’ın “AK Parti’de metal yorgunluğu var”, “AK Parti kadrolarında metal eskimesi görüyorum” saptaması, halkın çoğunluğunun AKP’den koptuğu gerçeğinin üstü örtülü biçimde kabul edilmesi anlamına geliyor.

Yeni yöntemler
Tabii, siyasal iktidarın niyeti ve amacı değişmediği için, bu durum saptaması, gerçeğe saygı gösterilmesi ve gereğinin yapılması anlamına gelmiyor. Gerçeği, değişmeyen niyet ve amaç doğrultusunda değiştirmek için takiyeye ve demagojiye hız verme gereği olarak anlaşılıyor. Kitlelerin kafasını karıştırmak için yeni yöntemler bulmak, olduğundan başka görünmenin daha ustalıklı yollarına başvurmak, daha albenili kılıklara bürünmek olarak yorumlanıyor.

Yeni Rabia
Hatırlanacağı gibi, AKP Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütünün laikliğe karşı gerici isyanının simgesi “Rabia”yı çok uzun süredir ulusa ve ulusalcılığa karşı ümmetçiliğin, siyasal din birliğinin propaganda işareti olarak kullanıyordu. 21 Mayıs’ta yapılan AKP olağanüstü kongresinde Rabia işareti parti tüzüğüne “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” idealinin simgesi olarak işlendi. Yani, siyasal dinci/ümmetçi bir işaret, milliyetçi/ ulusalcı bir yoruma kavuşturuldu.

Yeni Kızıl Elma
İkincisi, AKP, Türk milliyetçiliğinin büyük ismi Ziya Gökalp’ın bir şiirine ve kitabına adını veren, Türkçü/ milliyetçi çevrelerin geleneksel söylemine yerleşmiş, büyük ülkü anlamında kullanılan “Kızıl Elma” terimini birdenbire keşfetti. 2023 Türkiyesini Birinci Kızıl Elma, 2053 Türkiyesini İkinci Kızıl Elma ilan etti.
Örneğin, Erdoğan 19 Mayıs töreninde gençliğe hitap ederken şöyle dedi: “2023 Türkiyesini sizler için ve sizlerle birlikte inşa ediyoruz. Bir sonraki Kızıl Elmamız olan 2053 Türkiyesi ise her şeyiyle sizlere emanettir. Aynı şekilde, 2071 vizyonunu sonraki nesillere kazandırma sorumluluğunu da sizler omuzlarınızda taşıyorsunuz.”

Aniden cumhuriyetçilik
Üçüncüsü, Cumhuriyeti “kapatılması gereken yüz yıllık bir parantez” olarak niteleyen AKP propagandasının köşetaşı aniden değişti ve AKP kendisini cumhuriyetçi olarak tanımlamaya başladı. Erdoğan AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada şöyle dedi: “AK Parti cumhuriyetçidir. Yaptıklarımıza baktığımızda, bu ülkeye gerçek manada demokrasiyi de, cumhuriyeti de, refahı da getiren AK Parti olmuştur.”

Birdenbire devrimcilik
Dördüncüsü, devrimciliği her türlü toplumsal kötülüğün kaynağı olarak ilan eden AKP inanılmaz bir manevrayla devrimcilik iddiasına başladı. Devrimciliği Türkiye’nin Osmanlı-İslam medeniyetinden kopmasının suçlusu sayanlar, gençliği devrim yapmaya davet ettiler. “Artık reformları, devrimleri siz yapacaksınız. Bu devrimleri yapmak suretiyle Türkiye’nin ne kadar güçlü olduğunu dünyaya siz göstereceksiniz” dediler. “AK Parti, açık söylemek lazım, devrimci bir partidir” diye konuştular.

Toprak kayması
Teori ve pratiğiyle, programı ve icraatıyla Tanzimat-Cumhuriyet öncesine dönüşü savunan siyasal İslamcı AKP’nin aniden milliyetçiliği/ulusalcılığı, cumhuriyetçiliği, demokrasiyi, refahı ve devrimciliği keşfetmesi, bugüne kadar geleneksel söylemiyle etkisi altında tuttuğu kitlelerin kendisinden uzaklaşmasının sonucudur. AKP’nin ayağının altındaki toprak kayıyor.
Fakat aslında anayasasız keyfî yönetim anlamına gelen anayasa değişikliğini oldubittiye getirerek dayatan, olağanüstü hâlden vazgeçmeyeceğini açıklayan, grevleri yasaklayan, işçilerin kıdem tazminatına ve köylülerin zeytinliklerine göz diken, Türkiye’yi emperyalizm karşısında zayıf düşüren AKP bu toprak kaymasını durduramayacaktır.
AKP ile halk kitleleri arasındaki mesafe artık takiye ve demagojiyle kapatılamayacak kadar açılmış bulunuyor. Vatan cumhuriyet emek güçlerinin kitleler içinde sabırla çalışmayı sürdürmesi gerekiyor

13 Tem 2017
paylaş