Saldırılara hazırlanmak!

16 Nisan Referandumu ve 24 Haziran Seçimleri sonrası, Türkiye'nin ekonomik ve politik alanda nereye doğru evrileceği, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm toplum kesimlerinde izleniyor.

Erdoğan/AKP iktidarı, hedefledikleri sistem değişikliğini gerçekleştirmek için ardı ardına adımlar atıyor.

Türkiye'nin, yüzyıllara dayanan modernleşme/aydınlanma ile parlamento/cumhuriyet geleneğinin bu adımlara nasıl karşı tepkiler oluşturacağı gelecek günlerimizi belirleyecek.

 

ABD saldırıları

Erdoğan/AKP iktidarı, bir yandan sistem değişikliğini oturtmaya uğraşırken, bir yandan da hem ekonomik alanda, hem de uluslararası alanda sıkışmalar yaşıyor.

ABD emperyalizmi ile yaşanan "Rahip Brunson" krizi, salt diplomatik ilişkilerde değil, dolarda yaşanan yükselişle ekonomi üzerinde de yük oluşturuyor.

15 Temmuz FETÖ/NATO darbesindeki başat rolünü gizlemeye çalışan, Suriye'de cihatçı savaştan istediği sonucu alamayan ABD, Erdoğan/AKP iktidarının sıkışmışlığını ve yönetsel hatalarını Türkiye'yi dize getirmek, bölgesel planlarını yeniden yaşama geçirmek için fırsat olarak değerlendiriyor.

ABD emperyalizminin, Türkiye ve bölge ülkelerine dönük programının değişmediği, sadece güncellemeye çalıştığı "Rahip Brunson" krizi ile bir kez daha ortaya çıktı.

ABD emperyalizminin saldırgan/zorba tutumunu, Erdoğan/AKP iktidarının yarattığı 16 yıllık tahribat nedeniyle sessiz karşılayan sendikalar ve kitle örgütleri emekçi kitleler arasında anti-emperyalist çalışmayı unutmamalı, bağımsız/egemen vatanın savunusunda tutum almalıdır.

Gözden kaçırmamamız gereken hat, ABD emperyalizminin saldırılarının, Türkiye ve bölge ülkelerinin bağımsızlığı ve egemenliğini yok etmeye dönük olduğunu unutmamaktır. Şuanki iktidarların hataları sadece ABD emperyalizminin işini kolaylaştırmaktadır.

Türkiye işçi sınıf, şehir ve köy emekçileri, hem Erdoğan/AKP iktidarının dar çıkarcı iç ve dış politikasına karşı, hem de ABD emperyalizminin açık saldırılarına karşı konumlanmalı, vatanın birliği ve bütünlüğü için öne çıkmalıdır.

 

Emeğe saldırılar

Başkanlık sistemine geçişten önce, özelleştirmeler ile kamu birikimlerinin sermayeye devri, arabuluculuk uygulaması, grev yasakları, zorunlu bireysel emeklilik, kiralık işçilik, yükselen iş cinayetleri emeğin kazanılmış haklarına saldırılar da Erdoğan/AKP hükümetlerinin ilk aklımıza gelen uygulamaları.

Yönetime geldiği 16 yıldan beri ekonomi politikalarında vurguncu, talancı, sermayesever bir hat izleyen Erdoğan/AKP iktidarı, içte ve dışta tüm tıkanmışlığına rağmen, emek karşıtı ekonomi politikalarını sürdürecek gibi gözüküyor.

Başkanlık sistemine geçişte attığı adımlar arasında, Devlet Denetleme Kurulu, Ekonomik ve Sosyal Konsey ve Asgari Ücret Komisyonu gibi kurumlar Erdoğan'a bağlanmış, hatta DDK'nın yetkileri tüm kurumlara yaptırım uygulayacak şekilde genişletilmiştir. Kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırılması, asgari ücretin belirlenmesi, kıdem tazminatının geleceği artık Erdoğan'ın bir imzasına bağlı hale gelmiştir.

Erdoğan'ın bu adımları atıp atamayacağını da Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkı belirleyecektir.

 

Yapabiliriz!

Türkiye'nin içte ve dışta yaşadığı tıkanıklığı aşmanın yolu mevcuttur. İçerde ve dışarda sıkışma yaşayan Erdoğan/AKP iktidarı, izlediği emek karşıtı politikalarla ve başkanlık sistemi ile böldüğü Türkiye'nin geleceğine hizmet edemez.

Erdoğan/AKP iktidarının emek karşıtı politikalarına karşı durmak ile ABD emperyalizminin saldırılarına karşı durmak birlikte sürdürülmelidir. Bu temel iki hat hiç bu kadar olmadığı kadar, artık içi içedir.

Yani, bize unutturulan kavramlarla dile getirirsek, baş çelişki ve temel çelişki olmazsa olmaz bir şekilde aynı politik hatta buluşmuş durumdadır.

Türkiye'nin geleceğini belirlemek, işçi sınıfı ve emekçi halkın omuzlarındadır. Bunun yolu da, sendikalarımıza, derneklerimize, kooperatiflerimize sahip çıkmaktan geçiyor. Yani örgütlenirsek yapabiliriz...

08 Ağu 2018
paylaş