Tanzim satışlar gıda sorununu çözer mi?

Erdoğan/AKP yönetimi ilk tanzim satışlarına birkaç gün önce başladı. Artan sebze ve meyve fiyatlarına önlem olacağı savunulan uygulama, mobil kamyonlar ve çadırlar hâlinde İstanbul ve Ankara'da devreye girdi. İki büyük şehirde başlayan satışlar yaklaşık 70 noktayı kapsıyor. Satışların internet üzerinden de yapılacağı açıklamalar arasında yer aldı.

Tanzim satış konusu, Erdoğan'ın 5 Şubat AKP grup toplantısında söylediği, "Bir zamanlar biliyorsunuz tanzim satışlar kurulmuştu. Belediyelerimiz vasıtasıyla bu adımları atabiliriz, atacağız. Çünkü vatandaşımıza ucuz, sağlıklı ürünler vermeye mecburuz" sözleri ile kamuoyunda tartışılmaya başlamıştı. Erdoğan bir konuşmasında temizlik maddelerinin de satışa sunulacağını açıkladı.

Diğer illerde uygulamaya geçeceği belirsiz olan tanzim satış noktalarının, Ankara'da yaklaşık 2,5 ay devam edeceği iddiasıysa basına yansıdı. Diğer illerde neden başlatılıp/başlatılmayacağı, kalıcı olup/olmayacağı sorularıysa hâlen ortada duruyor...

 

Tanzim satış nedir?

Tanzim satış mağazaları, gıdanın halka üreticiden direk ulaşmasını sağlayan, aracı/hal hattını devredışı bırakan ucuz gıda ihtiyacı için 1970'li yıllarda devreye girmişti. O yıllarda üretici ve tüketici kooperatifleri oldukça yaygındı. Üretici köylüler/çiftçiler köylü kooperatiflerinde birleşip ürünlerini pazara bu şekilde sunuyorlardı. Tüketiciler ise üyesi oldukları yerel tüketim kooperatifleri ile ucuz gıdaya ulaşıyordu.

Birçok semtte kurulmaya başlanan tüketim kooperatifleri, ucuz kömür satışı dahi yapmaya başlamıştı.

İstanbul, Ankara belediyelerinin tanzim satış yerleri, İzmir belediyesinin Tansaş'ları, 1978'den sonra yaygın bir şekilde başlayan Halk-Koop'lar, fabrikalarda kurulan tüketim kooperatifleri bunlar arasında öne çıkanlardı. Tanzim satış yerleri 80'li ve 90'lı yıllarda da devrede kalmaya devam etti.

Özal'la başlayan özelleştirme hamleleri, belediyelerin ucuz gıda satış noktalarını özel sektöre devretmesiyle sonuçlandı. Özal'ın Keçiören Belediye başkanı Melih Gökçek'i tanzim satış mağazası nedeniyle fırçaladığı, Erdoğan'ın İstanbul Belediye başkanıyken, "Belediye marketçilikle mi uğraşır" diyerek tanzim satış noktalarını özelleştirdiğini ya da kapattığını unutmadan devam edelim...

 

Bu günlere nasıl geldik? Birkaç istatistik...

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2018 bitkisel üretim verilerini açıkladı. Tahıllar ve diğer bitkisel ürünler ile sebzelerde üretim azaldı. TÜİK verilerine göre tahıl ürünleri üretim miktarları 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4,8 oranında azalarak yaklaşık 34,4 milyon ton olarak gerçekleşti.

2018 bitkisel üretim verileri şöyle: "Üretim miktarları, 2018 yılında bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 5.8, sebzelerde yüzde 2.6 azalırken meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde ise yüzde 0.8 oranında artış gösterdi. Üretim miktarları 2018 yılında yaklaşık olarak tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 64.4 milyon ton, sebzelerde 30 milyon ton ve meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 22.3 milyon ton olarak gerçekleşti."

* Bir önceki yıla göre buğday üretimi yüzde 7 oranında azalarak 20 milyon ton, arpa üretimi yüzde 1,4 oranında azalarak 7 milyon ton, çavdar üretimi değişim göstermeyerek 320 bin ton, yulaf üretimi yüzde 4 oranında artarak 260 bin ton oldu. 1980 yılında 19 milyon ton buğday üretilirken aradan 40 yıl geçmesine rağmen üretim miktarında bir artış olmadı.

* Baklagillerin önemli ürünlerinden yemeklik bakla yüzde 13.8 oranında azalarak yaklaşık 5.9 bin ton, kırmızı mercimek yüzde 22.5 oranında azalarak 310 bin ton, yumru bitkilerden patates ise yüzde 5.2 oranında azalarak yaklaşık 4,6 milyon ton olarak gerçekleşti.

* Yağlı tohumlardan soya üretimi değişim göstermeyerek 140 bin ton oldu.

* Tütün üretimi yüzde 14.4 oranında azalarak 80 bin 200 ton, şeker pancarı üretimi ise yüzde 10.6 oranında azalarak 18.9 milyon ton olarak gerçekleşti.

* Sebze ürünleri üretim miktarı 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2.6 azalarak yaklaşık 30 milyon ton oldu.

* Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzeler yüzde 2.5, meyvesi için yetiştirilen sebzeler yüzde 2.9 azalırken, başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzeler ise yüzde 1.4 oranında arttı.

* Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden, pırasada yüzde 21.5, havuçta yüzde 12.9, sakız kabakta yüzde 5.6 oranında artış, kuru soğanda yüzde 9.4, domateste yüzde 4.7, kavunda yüzde 3.3 oranında azalış oldu.

* Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarı 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 0.8 oranında artarak yaklaşık 22.3 milyon ton olarak gerçekleşti.

* Meyveler için de önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, bir önceki yıla göre elma yüzde 19.6, nar yüzde 7, çilek yüzde 10.2 oranında arttı, kayısı yüzde 23.9, üzüm yüzde 6.4 oranında azaldı.

* Turunçgil meyvelerinden mandalina yüzde 6.4 oranında arttı, sert kabuklu meyvelerden fındık ise yüzde 23.7 oranında azaldı.

* Dut üretiminde yüzde 10.4 oranında azalış, muz da ise yüzde 35.2 oranında artış oldu.

* Süs bitkileri üretim miktarı 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 5.7 oranında arttı. Süs bitkileri üretimi içindeki paylar incelendiğinde kesme çiçekler yüzde 61.7, diğer süs bitkileri yüzde 38.3’lük bir paya sahiptir.

* 2018 yılında yüzde 70’i genç düve ve yüzde 30’u gebe olmak üzere 120 bin baş süt hayvanı ithal edildi. Kırmızı et üretimi 2017 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 4 oranında azalarak 1 milyon 126 bin ton olarak gerçekleşti.

* Süt, ithalatta 104,2 milyon dolar ile 2017 yılına oranla yüzde 15.25 bir artış, yüzde 2.7 oranında daraldı, ihracat 191.638 ton karşılığında 335 milyon 341 bin dolar tutarında gerçekleşmişti, 2018 yılı 320 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti.

* Soğan ve patates depoları basılarak adeta kriminal suç dalgası yaratıldı.

* Et ve Süt Kurumu (eski adıyla Et ve Balık Kurumu), sadece ithalat ofisine dönüştürüldü.

* 66 bin 978 çiftçinin faizli elektrik borcu bulunuyor. 2 bin 666 çiftçi ise elektrik borcundan dolayı icralık.

* Son 16 yılda çiftçinin kredi borcu 530 milyon liradan 100 milyar liraya çıktı.

* Neredeyse ipoteksiz arazi kalmadı.

Bu istatistikleri çoğaltmak mümkün...

 

Özelleştirmeler

* Şeker fabrikaları,

* FİSKOBİRLİK,

* Türkiye Gübre Sanayi AŞ (TÜGSAŞ), bağlı fabrika ve depolar

* Tekel ve tuz fabrikaları

* Et ve Balık Üretim AŞ (EBÜAŞ)

ve tarım/hayvancılık sektörü ile bağlantılı metal-kimya-enerji sektörlerini tek tek saymıyoruz.

 

Sorunu çözmek için;

* Köylülerin üretim kooperatifleri ile şehir halkının tüketim kooperatifleri arasında işbirliğini geliştirerek emekçilere ucuz gıda sağlamak (1920 TKP Programı). Bu cümleye bağlı olarak çiftçilerin kendi olanaklarıyla yerli tohum (ata tohumu) yaşatma ve geliştirme çabalarına devlet desteği verilmesi, böylece son yıllarda yaşanan dışa bağımlı tohumculuktan programlı bir şekilde kurtulmak,

* Tarım alanlarında betonlaşmaya son vermek,

* Erozyonun yarattığı toprak kaybını önleyecek, ağaçlandırma ve ıslah çalışmaları yürütmek,

* Gübre fabrikalarını kamulaştırmak,

* Bölge veteriner hizmetlerini yeniden canlandırmak,

* Tarım ve hayvancılığa bağlı entegre tesislerin yeniden canlandırılmak,

* Sümerbank fabrikaları, Adana Bossa fabrikaları gibi tarihsel örneklerimiz var tekstil alanında. Adana'da kurulu Bossa fabrikası, Türkiye tekstiline can veren entegre tesislerden biriydi. Pamuk ham hâliyle girer, basılı kumaş olarak çıkardı. Çukurova'da yetişen pamuk, Bossa'da kumaş oluyordu. Şimdi Adana, işsizlikte üst sıralarda yer alan şehirlerimizden biri,

* Çiftçilerin borç ve ipoteklerini silmek,

* Şeker fabrikalarını yeniden kamulaştırmak, böylece bölge hayvancılığına da destek vermek,

* AB ile imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasından çekilmek,

* 24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları ile başlatılan IMF ve Dünya Bankası ekonomik programlarını reddetmek.

 

Son söz

Erdoğan/AKP yönetiminin, tanzim satışlar kararı yurttaşların ucuz gıdaya ulaşma sorununu kökten çözemeyecektir. Seçim kaygısıyla devreye sokulan bu yöntemin kalıcılaşacağı ise belirsizdir. Belirli ürünlerin satışı ile sınırlı kalması, bu adımın en büyük çıkmazıdır. Seçimden sonra devam edip/etmeyeceği belirsizdir. Açılan satış noktalarının sayısal yetersizliği bir sorundur. 18 milyonluk İstanbul gibi bir şehirde açılan 50 nokta bu işin iktidar tarafından ne kadar ciddiye alındığının göstergesidir.

Ancak, iktidarın günlük kaygılarla uygulamak zorunda kaldığı ve ne kadar sürdüreceği belirsiz gıda politikalarına sadece eleştirel/küçümseyici yaklaşmak da yetmez. Bu yaklaşımların halk kitleleri nezdinde bir geçerliliği yoktur. Çünkü sonuçta tüm yurttaşlar bu uygulamadan yararlanmaktadır. Halkın ucuz gıdaya ulaşması, sağlıklı beslenmesi için atılan her adım olumlu yönleriyle sahiplenilmeli, eksik yönlerinin giderilmesi için çaba sarf edilmelidir. Kamyondan ve çadırdan oluşan tanzim satışların kalıcı marketlere dönüşmesi için iktidar adım atmaya zorlanmalıdır. İktidar karşıtı duran politik kesimler, bu uygulamaların yetersizliğini eleştirirken bu adımın kazanıma dönüşmesi/kalıcılaşması için de uğraş vermelidirler. Atılan tanzim satış adımı ancak toplumu düşünen halkçı/toplumcu gıda politikaları ile çözülebilir.

1970'li yıllarda DİSK/Maden-İş'in örgütlendiği bir metal fabrikası çalışanıydım. Fabrikamızda kurulu tanzim satış mağazasından temel gıdaları en uygun fiyatlarla satın aldığım günleri de bu arada not düşeyim. Yaygın bir çiftçi örgütlenmesi olan Köy-Koop üzerinden fabrika tüketim kooperatifimize ulaşan gıdaların ödemeleriyse ay sonunda maaşımızdan kesiliyordu. Fabrika tüketim kooperatifleri ise birçok iri fabrikada kurulmuş ve kurulmaya devam ediyordu. Ayrıca mahallelerde kurulu Halk-Koop'lar üzerinden de günlük alışverişimizi yapar duruma gelmiştik. Türkiye'nin bu ve benzeri birçok toplumcu uygulaması mevcut. Sorun bu uygulamaları yaşama geçirecek siyasi iradenin olup/olmaması...

15 Şub 2019
paylaş