Ağustos / 1974
30 Ağustos’a çoktandır bir ordu bayramı biçimi verildi: Bir kısım subayların terfi ettiği, büyük günler üniforması giyerek geçit-resmi yaptığı bir bayram, oysa emperyalizme karşı zaferin kazanıldığı gün olan 30 Ağustos’un, tüm halkımızın bayramı olması gerekir. Çünkü Ulusal Kurtuluş Savaşımızı işçisiyle, köylüsüyle, yurtsever aydınıyla asker ve siviliyle halkımız yürütmüş ve başarıya ulaştırmıştır. Hatta ordu henüz toparlanmadan, düşmana karşı ilk direnişe geçenler işçi-köylü çeteleri olmuştur. Bu çetelerin büyük bir kısmını komünistler örgütlemiş ve yönetmiştir.
Bu tarihsel olay yeni kuşaklardan gizlenmek istenmiştir. Böyle olsa da, Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından, General Ali Fuat Cebesoy savaşın en ağır yükünü omuzlayanlara ilişkin anılarında komünistlerin katkısına yüksek bir değer biçiyor.
30 Ağustos’a bu günkü niteliğini veren, onu silâhlı kuvvetler bayramı kılığına sokanlar egemen sınıflar, militarist çevrelerdir. Üstelik bunların biçimlendirdiği 30 Ağustos, tümüyle, bir ordu bayramı bile değildir. Değildir, çünkü her yıl ordu terfi listelerinin başında egemen sınıflarla, emperyalizmle işbirliği yapan, ya da bu güçlere boyun eğen yüksek rütbeli subaylar yer alır. Buna karşılık 30 Ağustos’un anti-emperyalist niteliğine sadık nice değerli, yurtsever subaylar, komutanlar ordudan atılır, ya da kör hatlara çekilir.
30 Ağustos’un gerçek anlamada kutlanabilmesi, tüm halkın bayramı olabilmesi için, ordunun başında çöreklenen militarist kliğin, Sancarların, tüm Amerikancı generallerin temizlenmesi gereklidir.
30 Ağustos’un bir ulusal bayram, tüm halkın bayramı olabilmesi için memleketimizdeki Amerikan ve NATO üslerinin kaldırılması, İkili Anlaşma’ların yırtılması, NATO’daki birliklerimizin geri alınması gereklidir. Kıbrıs olayları bu zorunluluğu bir daha gösterdi.
- Atılım