Hatırlarsınız, Maliye Bakanlığı’nın eskiden ‘Bir alışveriş bir fiş’ sloganı ile TV’lerde yayınlattığı kamu spotlarında “Ödenen her kuruş verginin halka hizmet olarak geri döneceği” propagandası yapılıyordu.
Şimdi devir değişti. Ekmeğe, suya, iğneden ipliğe her şeye vergi ödüyoruz. Ancak, ödediğimiz vergiler ‘yol, su, elektrik, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmeti’ olarak geri dönmüyor. Paran varsa temel kamu hizmetlerinden yararlanabiliyorsun. Yoksa canın cehenneme!
Peki, biz neden vergi ödüyoruz?
Emekliler ve tüm emekçi yurttaşlar ağır zamlar ve dolaylı vergiler altında ezilirken döviz ticareti, borsa faaliyetleri, faiz gelirleri, altın, pırlanta ve her türlü mücevherat alım satımı ülkemizdeki vergi kayıp ve kaçağının en fazla olduğu sektörlerin başında gelmektedir.
Vergi uygulamalarında tüketim harcamaları değil, ticari faaliyetlerden elde edilen kazanç ve gelirler esas alınmalıdır. ‘Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi’ ilkesine göre, vergi uygulamaları ‘Tabana’ değil, ‘Tavana’ yayılarak vergi adaleti sağlanmalıdır.
Asgari ücret vergi dışı bırakılarak çalışanların maaş ve ücretlerinden alınan gelir vergisi oranı düşürülmeli; Hisse Senedi ve Döviz Alım Satımı ile Kuyumculuk ve Tefecilik faaliyetlerindeki vergi kayıp ve kaçakları önlenmeli, yerli ve yabancı Holdinglere yasalarla tanınan vergi istisnaları kaldırılarak vergi adaleti sağlanmalıdır.
Temel gıda maddeleri ile elektrik, su ve doğalgaz faturaları üzerinden alınan KDV kaldırılmalıdır.
Kayıt dışı istihdam engellenerek vergi ve SGK prim kayıpları önlenmelidir. Böylelikle kayıt dışı çalıştırılan emekçilerin de sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınarak güvenceli çalışmaları sağlanmalıdır.
Ekonomik krizin ve bütçe açığının sorumlusu işçiler, memurlar ve emekliler değil; vergi borçları silinen yandaş müteahhitler, emlak ve inşaat patronları, tefeci bankerler, döviz tüccarları ve borsa simsarlarıdır. Faturayı emekliler değil, krizi yaratanlar ve krizden zenginleşen patronlar ödemelidir.
Son söz olarak; ‘Deprem vergileri’ başta olmak üzere ödediğimiz her kuruş vergi, yol, su, elektrik, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmeti olarak geri dönmelidir.
Halkın ödediği vergilerden karşılanan milyarlarca liralık Hazine yardımlarını kullanarak siyasi faaliyetlerde bulunan ve halkın oyuyla iktidara gelen siyasi partiler, iktidar olduklarında T.C. Anayasası’nın 2. Maddesinde yazılı olan; “Adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı sosyal hukuk Devleti” olma gereğini yerine getirmekle yükümlüdürler.
- Selim Dikel