Yurttaşlar karantinada can derdinde, hükümet Kanal İstanbul ihalesinde rant peşinde.
Asgari ücret 2.324 TL, Açlık sınırı 2.292 TL, Yoksulluk sınırı 7.929 TL.
Bugüne kadar “Asgari ücretin altında maaş alan emekli yok” diyorlardı. Şimdi ise, “en düşük emekli maaşını 1.500 TL yaptık” diye övünüyorlar.
Oysa hala milyonlarca emekli yurttaşa, sadece asgari ücretin altında değil, açlık ve yoksulluk sınırının altında maaş ödenmeye devam ediliyor.
Koronavirüs salgınına karşı önlem olarak emekçilere #EvdeKal #ElleriniYıka tavsiyesinde bulunulurken, sermayeye ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’ ile ‘100 Milyar Liralık Kaynak Seti’ ikram ediliyor. ‘Patronlar Dünyası’ ve 'Rıfatgiller' çok memnun oluyor, hepsinin yüzleri gülüyor.
Devlet #EvdeKal, patronlar "işe gel" diyor. İtiraz eden işçiler, ya zorla ücretsiz izine çıkarılıyor, ya da işten atılıyor.
Emekliler ve yaşlılar için ise “Kolonyalı - Maskeli Yardım Paketi’ ile sabır ve dua telkin ediliyor.
Anlaşılan o ki AKP’nin ‘Adalet’ ve ‘Kalkınma’ anlayışı işçileri, memurları, emeklileri, işsizleri ve yoksul emekçi halkı değil; sermayeyi, yandaş patronları ve bir avuç zengini koruyor. AKP, zenginleri seviyor.
Büyü bozuldu. Emperyalist-Kapitalist sistemin ve yerli işbirlikçisi AKP iktidarının küreselleşme, özelleştirme ve ‘Yeni Türkiye’ balonu patladı.
Çözüm liberalizmin dayattığı özelleştirme politikalarının terk edilerek, yerel ve küresel ölçekte kamulaştırma politikalarının öne çıkarılmasıdır.
Bir avuç patronun daha fazla zenginleşmesi için değil, tüm toplumun zenginleşmesi, mutluluğu ve refah içinde yaşaması için yapılması gerekenler bellidir.
- Yabancı sermayeye ve yerli holdinglere ait bankaları, sigorta şirketlerini, sanayi, ticaret, inşaat ve tarım şirketlerini; daha önce özelleştirilen Tekel İşletmeleri’ni; İGSAŞ, TÜGSAŞ ve diğer gübre fabrikalarını; Erdemir, İsdemir, Karabük ve diğer demir çelik tesislerini; şeker fabrikalarını; elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketlerini; limanları; SEKA işletmelerini; ETİ işletmelerini; POAŞ’ı; PETKİM’i; TÜPRAŞ’ı; Türk Telekom’u yeniden kamulaştırmak. Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı maden alanlarının özel şirketlere kiralanması uygulamasına son vermek.
- Menkul Kıymetler Borsasını kapatmak.
- Bütün çalışanların ve emeklilerin banka ve kredi kartı borçlarını silmek.
- İMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi emperyalist finans kuruluşlardan çıkmak.
- Dış borçları iptal etmek.
- Asgari ücreti derhâl insanca yaşamaya yetecek düzeye yükseltmek; herkese iş ve insanca ücret sağlayacak kapsamlı bir kalkınma seferberliği başlatmak.
- Taşeron, müteahhit, sözleşmeli ve benzeri iş ilişkilerine son vermek; herkese güvenceli, kadrolu, tam zamanlı iş sağlamak.
- Çalışma saatlerini köklü biçimde kısaltmak. İlk elde haftada 30 saate indirmek.
- Herkese parasız, ulaşılabilir, nitelikli sağlık ve eğitim-öğretim hizmeti sunmak; sigorta, emeklilik ve tatil olanağını tüm toplum üyelerine yaymak. Bu hedefleri gerçekleştirmek için, bütçede sağlığa ve eğitime ayrılan payı köklü olarak yükseltmek.
- Kıdem tazminatı hakkını genişleterek korumak.
- Bütün çalışanlara sendika, grev (dayanışma grevi ve genel grev dahil) ve toplu sözleşme hakkını tanımak. Sendikaların toplu sözleşme yapma yetkisi önündeki işkolu ve işyeri barajlarını kaldırmak. Sendikaları çalışma yaşamının temel örgütü olarak yetkilendirmek ve işyeri yönetimine katmak.
- Emeklilik yaşını ve prim ödeme gün sayısını düşürmek. Ağır işlerde çalışanlara yıpranma payı ve erken emeklilik hakkı tanımak. Emekli maaşlarını derhâl insanca yaşamaya yetecek düzeye yükseltmek. Emeklilere gerekli saygıyı göstermek; toplu sözleşmeli sendika hakkını tanımak.
- Çalışanların hangi sendikaya bağlı olduğunu belirlemek için referandum yöntemini benimsemek.
- İşçi sağlığı ve güvenliğini çalışma hayatının temel kuralı haline getirmek, bu konuda yaygın denetim ve eğitim faaliyetleri yürütmek.
- Köylülerin üretim kooperatifleri ile şehir halkının tüketim kooperatifleri arasında işbirliğini geliştirerek emekçilere ucuz gıda sağlamak.
- Toplu ulaşım, su, elektrik, ısınma, iletişim gibi temel insani ihtiyaçların parasız karşılanmasını sağlamak.
Emperyalist-Kapitalist sistem ve özelleştirmeler halkın sağlığına zararlıdır
Koronavirüs salgını açıkça gösterdi ki mevcut emperyalist-kapitalist sistem gerekli önlemleri almadı, alamadı, insanlığı bu büyük felakete sürükledi. Emperyalist-kapitalist sistemin kendisi bir virüstür. Neoliberal politikalar, kamu kurumlarının özel şirketler lehine budanmasının her sorunu çözeceği anlayışı, piyasanın görünmez düzenleyici eli önermesi boş bir safsatadır. Hızla özelleştirilen kamu kaynakları sermayenin çıkarlarını öne çıkararak toplum sağlığını hiçe saymıştır. Halkların planlı, kamucu, toplumcu bir sisteme ihtiyacı vardır.
Hastalar müşteri, hastaneler ticarethane, doktorlar tüccar, eczacılar tahsildar değildir
Küresel salgın ve ekonomik kriz birlikte büyüyor. Halk sağlığını, patronlar kârını, AKP iktidarını düşünüyor. Sağlık en temel insan haklarından biridir. Herkese ulaşılabilir, nitelikli, eşit ve parasız sağlık hizmeti mümkündür. Yerli ve yabancı tüm özel hastaneler ve ilaç fabrikaları kamulaştırmalıdır. Patronların kârını değil, halkın sağlığını gözeten, insanca toplumcu bir düzen kurulmalıdır.
- Sağlık Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan ve temel amacı kamu sağlık hizmetlerinin piyasaya açılması, ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi olan tüm kararname ve yasalar yürürlükten kaldırılmalıdır.
- Hastalardan muayene ücreti, ilaç katkı payı adı altında alınan her türlü ücret kaldırılmalıdır.
- Hasta ile sağlık çalışanı ilişkisini maddi bir ilişkiye dönüştüren, hastayı müşteri olarak gören, hasta sağlığından ziyade ne kadar para ve puan kazandırdığına odaklanan performans sistemi kaldırılmalıdır.
- Tüm özel hastaneler derhal kamulaştırılarak “Kamu Özel Ortaklığı” adı altında kamu kaynaklarının sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılmasına son verilmeli ve sağlık hizmetleri kamu eliyle tel elden gerçekleştirilmelidir.
- Tüm topluma, sağlık temel insan hakkıdır düşüncesiyle; insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden; ulaşılabilir, nitelikli, eşit ve parasız sağlık hizmeti verilmelidir.
- İlaç, aşı ve tıbbi malzemelerin üretimini kamu eliyle sağlamak için, mevcut tüm ilaç fabrikaları kamulaştırarak dışa bağımlılık ortadan kaldırılmalıdır.
Bu düzen değişmelidir. İnsanın insanı sömürmediği; işçilerin, emekçilerin, üretenlerin iktidarda söz, yetki ve karar sahibi olduğu; insanca, toplumcu bir düzen kurulmalıdır.
Milyarder patronları değil, milyonlarca emekçi yurttaşı koruyan savaşsız sömürüsüz yeni bir Türkiye’de; gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan güneşli güzel günler ellerimizdedir.
- Selim Dikel